Sokaklarda cirit atan uluslararası suç şebekeleri, onlarla fotoğraf çektirmekten utanmayan siyasiler, faili meçhulden faili meşhura evrimleşen cinayetler, ekonomik bozulmanın ve kolay para kazanma arzusunun hızlandırdığı ahlaki çürüme, liyakatsizliğin getirdiği kamusal ve kurumsal çöküş...
Yüzünde kan var Nevzat!
Başkomser Nevzat bu kez geçmişin hayaletleriyle mücadele ediyor. Ailesini katledenlerin peşinde maceradan maceraya koşarken, Nevzat ve ekibinin yaşadıkları olaylar bir 21. yüzyıl Türkiyesi portresi çiziyor.
Yırtıcı Kuşlar Zamanı’nda Ahmet Ümit Türkiye’nin yıllardır mustarip olduğu toplumsal hastalıkların röntgenini çekiyor.
Olan bitenin farkındaydım, arkadaşlarım etrafımdaydı, insanlar bana yardım etmek için çırpınıyorlardı. Ama umurumda bile değildi. Yemek yiyemiyordum, iğne ipliğe dönmüştüm. Vazgeçmiştim, her şeyden, herkesten, hepsinden... Kılımı kıpırdatamıyordum. Kıpırdatmak istemiyorum diye değil, kıpırdatamıyordum, çünkü artık içimde yaşama isteği yoktu.
Sokaklarda cirit atan uluslararası suç şebekeleri, onlarla fotoğraf çektirmekten utanmayan siyasiler, faili meçhulden faili meşhura evrimleşen cinayetler, ekonomik bozulmanın ve kolay para kazanma arzusunun hızlandırdığı ahlaki çürüme, liyakatsizliği... tümünü göster
... Önce yadırganan, ama büyük bir ilgiyle karşılanan, dünyanın dört bir yanında okunup tartışılan bu ünlü dörtlünün amacını, Lawrence Durrell, çağdaş sevginin irdelenmesi olarak açıklar. Yazar, sevgi ilişkilerini yalnızca erkek-dişi ilişkisi olarak almaz. Dörtlünün ilki olan Justine'de, Sade'ın sevişmenin hiçbir türlüsünü suç saymayan görüşünü de benimser. Çağdaş İngiliz romanına yepyeni bir soluk getiren Lawrence Durrell, Justine'de, yaşam dolu, tutkularıyla kabına sığmayan, İskenderiyeli bir Yahudi güzelini anlatır...
... Önce yadırganan, ama büyük bir ilgiyle karşılanan, dünyanın dört bir yanında okunup tartışılan bu ünlü dörtlünün amacını, Lawrence Durrell, çağdaş sevginin irdelenmesi olarak açıklar. Yazar, sevgi ilişkilerini yalnızca erkek-dişi ilişkisi olarak ... tümünü göster
Yirmi Sekizinci Mektuptan) Yedinci Risale Olan Yedinci Mesele: Onlara söyle ki: Allahın lütfuyla ve rahmetiyleancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır (Yunus Sûresi, 10:58.) âyetinin, Risale-i Nur talebeleri hakkındaki önemli bir sırrını, yedi İlâhî yardımı açıklar.Mahrem bir suale cevaptır: Risale-i Nurun tesiri hakkında sorulan bir sualin cevabı.
Yirmi Sekizinci Mektuptan) Yedinci Risale Olan Yedinci Mesele: Onlara söyle ki: Allahın lütfuyla ve rahmetiyleancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır (Yunus Sûresi, 10:58.) âyetinin, Risale-i Nur tal... tümünü göster
Elma Yayınevi - ORTAPIA’dan çıkan yeni kitabımız Dünyanın En Yalnız Beyni, Dr. Serkan Karaismailoğlu’nun eşsiz anlatımıyla buluşuyor okurla. Yazar gençlere, ebeveynlere, eğitimcilere; aslında popüler kültürün kıskancında yaşayan tüm ergenlere ve onların etrafındaki yetişkinlere önce bilim insanı sonra da yazar kimliğiyle ve hep alışık olduğumuz kendine has hikâye kurgusuyla sesleniyor.
UYARI
Bu kitap, başta ergenler olmak üzere gençliği yoldan çıkarmak amacıyla yazılmıştır.
Sigara ve alkol kullanma yaşının iyice düştüğü, lise öğrencilerinin okullarda istediği uyuşturucuya ulaşabildiği, mevcut eğitim sisteminin
organik beyinli gençlerimizi yapay zekâya dönüştürdüğü ve sınava girecek öğrencilerin netlerini artırmak için reçeteli ilaç kullandığı bir gençliğin gittiği yolla ilgili bir endişeniz yoksa bu kitaba asla dokunmayın.
Yıllardır çocuklarımızı yürüttüğümüz bu yol onları mutsuz ve acımasız bir yetişkine dönüştürmekten başka bir işe yaramıyor.
Bu durumda artık kendimize şu soruyu sormanın vakti geldi.
Tek yönlü bu yolun sonu bir uçurumsa eğer o gençliği yoldan çıkarmak dışında bir seçeneğimiz olabilir mi?
Sevgili genç arkadaşım, henüz tanışmadık ama nasıl bir yalnızlığın içine tutsak edildiğini çok iyi biliyorum.
Etrafındaki karanlık her geçen gün daha da koyulaşıyor. Ama korkma.
Bu karanlığı yok edecek güç beyninin derinlerinde gizli.
Sadece bunun farkında değilsin. Şu an ellerinin arasında tuttuğun kitabın sana vaat ettiği tek gerçek bu. İçindeki güce ulaşmanı sağlamak adına elimden gelen her şeyi yapacağım ve nihai sona ulaştığımızda neden sana bu kadar çok güvendiğimi anlayacaksın.
Hazırsan derin bir nefes al ve başlayalım.
Elma Yayınevi - ORTAPIA’dan çıkan yeni kitabımız Dünyanın En Yalnız Beyni, Dr. Serkan Karaismailoğlu’nun eşsiz anlatımıyla buluşuyor okurla. Yazar gençlere, ebeveynlere, eğitimcilere; aslında popüler kültürün kıskancında yaşayan tüm ergenlere ve onla... tümünü göster
Belki de bir anlamda gerçek aşktı bu. Ya da gerçek yalnızlık…
Hepimiz öyle ya da böyle maske takarak yaşıyoruz. Bu vahşi dünyada maske takmadan yaşanamaz çünkü. Kötü ruhların maskesinin altında meleklerin gerçek yüzü, meleklerin maskesinin altında kötü ruhların gerçek yüzü vardır. Sadece biri olması mümkün değildir.
Birinci Tekil Şahıs’ta sıra dışı kahramanların sıra dışı öykülerini anlatıyor bize Haruki Murakami. Ölüm ve aşk üzerine şiirler yazan bir genç kız, kadınlara evet kadınlara âşık olan ve onların isimlerini çalan bir maymun, çok çirkin ama tuhaf bir çekim gücüne sahip bir kadın, uydurduğu bir yazıyla bir caz sanatçısının yeniden “doğmasını” hatta albüm yayınlamasını sağlayan bir genç adam…
Murakami’nin yazmak ve koşmak dışındaki üçüncü büyük aşkı beyzbol da var bu öykü seçkisinde.
Ve yazarın sizi gülümsetecek, şaşırtacak, beyzbol üzerine yazdığı muzip şiirler de…
Belki de bir anlamda gerçek aşktı bu. Ya da gerçek yalnızlık…
Hepimiz öyle ya da böyle maske takarak yaşıyoruz. Bu vahşi dünyada maske takmadan yaşanamaz çünkü. Kötü ruhların maskesinin altında meleklerin gerçek yüzü, meleklerin maskesinin altında... tümünü göster
“Yalansızız artık. Hâlâ birkaç sırrımız var. Ama yalansızız.”
Evlenip aynı çatı altında yaşıyorlar diye karı koca olur mu insanlar?
Aynı ana babadan oldular diye birbirlerine sahiden kardeş olur mu çocuklar?
Yıllar kalbini dağlasa da içlerindeki o kor söner mi âşıkların?
Her şeyi aşikâr olanların sakladıkları sırlar daha mı çoktur?
Şermin Yaşar, Söyleme Bilmesinler’de, kalabalık bir ailenin ilk bakışta sıkı örülmüş gibi görünen nakışlarını ilmek ilmek çözüyor. Hem de roman kahramanlarına ayrı ayrı söz hakkı vererek yapıyor bunu. “Herkesin hikâyesini dinledin. Haydi, şimdi sen anlat: Aslında ne oldu, nasıl oldu?” diyor adeta. Karakterleri konuştukça çözülen bir sırlar yumağı, Söyleme Bilmesinler. Yumak çözüldükçe iplerin uçları nerelerden çıkmıyor ki…
Aile bağları nasıl düğümler atar insanların yazgısına? Anne babaların, çocukların omuzlarına yükledikleri onlara neler yapar? Hayatlarımıza vicdan azabı gibi oturanlar bir gün yerinden kalkar mı? Yanı başınızdaki o sıradan evlerde aslında neler yaşanır? Romanda bunların cevaplarını okurken acı bir gülümseme, hatta katran karası bir gülümseme belirecek yüzünüzde. Yazar, avuç içlerinden yazgılarını okumuyor insanlarının; kalplerinin kıvrımlarındaki sırları cesaretle döküyor kâğıda. Gülümsemenin acı yanını bilenler, göründüğü gibi olmayanla ve bir şeyin iç yüzüyle hesaplaşmaya cesareti olanlar için...
“Yalansızız artık. Hâlâ birkaç sırrımız var. Ama yalansızız.”
Evlenip aynı çatı altında yaşıyorlar diye karı koca olur mu insanlar?
Aynı ana babadan oldular diye birbirlerine sahiden kardeş olur mu çocuklar?
Yıllar kalbini dağlasa da içlerindek... tümünü göster