"Koltuklara çökmüştük. Meraklı gözler üzerime kenetlenmiş beni ağır ağır kemirmeye başlamıştı. Hastaymışım gibi bakıyorlardı.
Tek kusurum geçmişimin ancak bu sabaha kadar uzanıyor olmasıydı. Ben onların geride bırakmış oldukları günlerin bir parçasıydım.
Hepsi ortak geçmişlerinden birtakım izler ve işaretler taşıyordu.
Bense olmayan geçmişimle onların bu fevkalade düzenini bozuyordum. Yüzlerine yapışmış olan tereddütlü gülümsemelerin, huzursuz kımıldanışlarının, kaçan gözlerin arkasında hafızasızlığımdan kaynaklanan derin ve yabani bir keder vardı."
Bir adam düşünün, bir kaza sonucu belleğini yitirmiş... Geçmişini hatırlamıyor, ailesini, çevresindekileri tanımıyor ve hepsinden önemlisi, nasıl yaşayacağını bilmiyor. Birileri var onunla konuşan… Kim bu insanlar, neden bakıyorlar ona? Karanlık ve tekinsiz şehri, alelacayip suretleri kendisi yaratmış olabilir mi?
Bazen boş, bazen anlama isteğiyle bakıyor etrafa. Her şeyi yeniden öğrenerek başladığı hayatı, kâbuslarla ve geçmişinden gelen tedirginliklerle günbegün koyulaşıyor. Hatırlamak, günü yakalamak, iyileşmek… Aç gözleri!
Denizi kapatan inşaat, çok başlı ejderhalar, cadılar, Beyoğlu, gri apartmanlar, çukura indirilen ceset ve kendini arayan bir hafıza… Kapa gözleri!
Hakan Bıçakcı’dan kördüğümün ve huzursuz bir zihnin romanı…
"Koltuklara çökmüştük. Meraklı gözler üzerime kenetlenmiş beni ağır ağır kemirmeye başlamıştı. Hastaymışım gibi bakıyorlardı.
Tek kusurum geçmişimin ancak bu sabaha kadar uzanıyor olmasıydı. Ben onların geride bırakmış oldukları günlerin b... tümünü göster
Tüm sessiz kurbağalara...
İnsanlar konuşa konuşa, kurbağalar vraklaya vraklaya anlaşır.
Çiftleşme dönemi gelince tüm dişiler, sesi en çok çıkan kurbağayla olmak ister.
Alfa erkeği yüksek bir dala çıkar, başlar vraklamaya. Mükemmel erkeğin çiftleşme çağrısıdır bu.
Dişiler büyülenmiş halde yukarı tırmanır.
Fakat sesi çıkmayan diğer erkekler uyanıklık yapıp pusuya yatmıştır.
Yakaladıkları dişilerin ırzına geçerler.
Sadece, kimsenin yüzüne bakmadığı çirkin dişi tepeye ulaşır.
Alfa erkeği çaresiz, kısmetiyle hayatını birleştirir.
Alfa erkeğinin hikayesi değil bu; uyanıkların hikayesi, sesi çıkmayan kurbağaların, Cemilin... Kurbağamız 30lu yaşlardadır. Babaannesinin kılığına girerek çektiği emekli maaşıyla geçinir. Yalanlarıyla kendine mükemmel bir imaj çizerken, tek derdi kabul görmektir.
Tüm sessiz kurbağalara...
İnsanlar konuşa konuşa, kurbağalar vraklaya vraklaya anlaşır.
Çiftleşme dönemi gelince tüm dişiler, sesi en çok çıkan kurbağayla olmak ister.
Alfa erkeği yüksek bir dala çıkar, başlar vraklamaya. Mükemmel erkeğin çift... tümünü göster
"Koltuklara çökmüştük. Meraklı gözler üzerime kenetlenmiş beni ağır ağır kemirmeye başlamıştı. Hastaymışım gibi bakıyorlardı.
Tek kusurum geçmişimin ancak bu sabaha kadar uzanıyor olmasıydı. Ben onların geride bırakmış oldukları günlerin bir parçasıydım.
Hepsi ortak geçmişlerinden birtakım izler ve işaretler taşıyordu.
Bense olmayan geçmişimle onların bu fevkalade düzenini bozuyordum. Yüzlerine yapışmış olan tereddütlü gülümsemelerin, huzursuz kımıldanışlarının, kaçan gözlerin arkasında hafızasızlığımdan kaynaklanan derin ve yabani bir keder vardı."
Bir adam düşünün, bir kaza sonucu belleğini yitirmiş... Geçmişini hatırlamıyor, ailesini, çevresindekileri tanımıyor ve hepsinden önemlisi, nasıl yaşayacağını bilmiyor. Birileri var onunla konuşan… Kim bu insanlar, neden bakıyorlar ona? Karanlık ve tekinsiz şehri, alelacayip suretleri kendisi yaratmış olabilir mi?
Bazen boş, bazen anlama isteğiyle bakıyor etrafa. Her şeyi yeniden öğrenerek başladığı hayatı, kâbuslarla ve geçmişinden gelen tedirginliklerle günbegün koyulaşıyor. Hatırlamak, günü yakalamak, iyileşmek… Aç gözleri!
Denizi kapatan inşaat, çok başlı ejderhalar, cadılar, Beyoğlu, gri apartmanlar, çukura indirilen ceset ve kendini arayan bir hafıza… Kapa gözleri!
Hakan Bıçakcı’dan kördüğümün ve huzursuz bir zihnin romanı…
"Koltuklara çökmüştük. Meraklı gözler üzerime kenetlenmiş beni ağır ağır kemirmeye başlamıştı. Hastaymışım gibi bakıyorlardı.
Tek kusurum geçmişimin ancak bu sabaha kadar uzanıyor olmasıydı. Ben onların geride bırakmış oldukları günlerin b... tümünü göster
İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Cerene uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümsedi. Bu gülümseme, Cerenin cephaneliğindeki en etkili siilahtı.Ne bu?Benim bestem. İki tane. Stüdyoda kaydettik. Albüm çıkartmaya hazırlanıyoruz.Stetoskopla kalbimi dinlemeye hazırlanan bir doktor gibi kulaklıkları dikkatle kulağına yerleştirdi. Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Mp3 çaları çalıştırdım. Bir sigara yakıp önüme bakarak bekledim. Biraz sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Sigaradan derin bir nefes çektim. Dumanı ağzımın içinde tutup Cerenin ağzından çıkan dumanları izledim. Sesim kulağındaydı. Şarkımı dinliyordu. Endere dinletirken hissettiğimden çok farklı bir duyguydu hissettiğim. Korku değil, utanç... Tarifsiz, derin ve yıpratıcı bir utanç... İlk şarkının ortalarında olmalıydı. Çok etkilendiğini açık eden samimi bir ifade vardı yüzünde. Bu o kadar içten bir bakıştı ki, utancım ikiye katlandı. Ağlayacak gibi oldum. Şarkıların nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu nereden çıktığını anlatmak istedim. Bir tek ona... Tüm ayrıntılarıyla...Beste yapmak için eve kapanan bir müzisyen, evden gelen tuhaf sesler, evin duvarındaki karanlık delik ve sahipsiz şarkılar... İlham perili bir evde geçen; yaratıcılık, esinlenme ve santaçı egosu üzerine bir psikolojik gerilim...Apartman Boşluğu, Hakan Bıçakçının dördüncü romanı, beşinci kitabı...
İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Cerene uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümse... tümünü göster
Şiir kitaplarıyla tanıdığımız Yaprak Öz’den tuhaflıkların kol gezdiği sürükleyici bir ilk roman: “Berlinli Apartmanı”
Cinayet kitapları çeviren Oya, güzeller güzeli Berlinli Apartmanı’na taşınır. Komşularıyla yakınlaştıkça, tuhaf olaylara şahit olmaya ve korkuya kapılmaya başlar. Acaba Berlinli Apartmanı sanıldığı kadar huzurlu, sakinleri ise göründüğü kadar masum değil midir? Korkusunu yenip şüphelerine mantıklı bir açıklama getirme çabasına girişen Oya, bir süre sonra kendisini Türk usulü bir Agatha Christie hikâyesinin içinde bulur.
Kediler, cinler, şeytanlar, ölü çocuklar, yılanlar, kâbuslar, büyüler, oyuncak bebekler ve katillerle dolu bir dünyanın başkahramanıdır artık.
Şiir kitaplarıyla tanıdığımız Yaprak Öz’den tuhaflıkların kol gezdiği sürükleyici bir ilk roman: “Berlinli Apartmanı”
Cinayet kitapları çeviren Oya, güzeller güzeli Berlinli Apartmanı’na taşınır. Komşularıyla yakınlaştıkça, tuhaf olaylara şahit ol... tümünü göster
"Seni ve işi düşünüyorum. Alkol insanın verimini düşürür."
Tevatür bunlar, alkol mesela Simenon'un üreticiliğini hiçbir zaman etkilememiştir
Servet'in söylediklerine tepesinin tası atarken, yediği biber gazlarının kokusunu da burnunda duyar gibi olmuştu.
Bu anlayış değişmeli Azade Hanım! Önce bireyler olarak değiştirmeliyiz. Özgürlüklere saygı lütfen!
Azade bıkkınlıkla, tamam, der gibi bir hareket yaptı. Pencerenin önüne gelip sıkıntıyla sokağa baktı. Merak ve şaşkınlıkla söylendi.
Aşağıda bir şeyler olmuş Servet… Sokakta polis arabası var.
"Seni ve işi düşünüyorum. Alkol insanın verimini düşürür."
Tevatür bunlar, alkol mesela Simenon'un üreticiliğini hiçbir zaman etkilememiştir
Servet'in söylediklerine tepesinin tası atarken, yediği biber gazlarının kokusunu... tümünü göster
songiden_ şu anda kitap okumuyor.