Hep gazeteler dergiler yapar bu listeyi. İlk defa okuyucu oluştursun bakalım
Hep gazeteler dergiler yapar bu listeyi. İlk defa okuyucu oluştursun bakalım
Gönülden yazılmış her roman, her hikâye, her kelime bir şemsparedir Güneş parçası Kararır gökyüzü bazen; kasvetli bulutlar kaplar semayı. Hayatın ritmi durağanlaşır, sohbetler bildikleşir, içimizde birikir yalnızlık hissi. Nasıl özleriz güneşi o zaman, griler içinde aradığımız bir tutam renk demeti. Peri tozu gibi, inceden. Gönülden yazılmış her roman, her hikâye, her kelime bir şemsparedir Güneş parçası Düşer omuzlarımıza, kar tanesi gibi usulca, yağmur gibi yıkar ruhumuzu, arındırır tozdan kirden tekdüzeliklerden
Gönülden yazılmış her roman, her hikâye, her kelime bir şemsparedir Güneş parçası Kararır gökyüzü bazen; kasvetli bulutlar kaplar semayı. Hayatın ritmi durağanlaşır, sohbetler bildikleşir, içimizde birikir yalnızlık hissi. Nasıl özleriz güneşi o zama... tümünü göster
Mahrem, Elif Şafakın üçüncü romanı. Şafak, Pinhan ve Şehrin Aynalarında kendine özgü dil kullanımı ve ötekiyi romanın merkezine yerleştirme yaklaşımıyla, yeni bir tavrın da habercisi olmuştu. Mahrem, bu özellikleri bir adım öteye götürmesinin yanı sıra, kurgusal olgunluğuyla da ülkemiz edebiyatına kalıcı bir iz bırakacağını kanıtlıyor.Mahremin alt başlığı Görmeye ve Görülmeye Dair Bir Roman. Adına uygun olarak bir gözle başlayıp, dört yüzyıla yayılan seyretme ve seyredilme, bakma ve görme, görme ve görülme öykülerini, ikisi de farklı nedenlerle öteki olan iki kahramanın hayatlarında birleştiriyor. Görme ve görülme takıntısını bir sözlükle (Nazar Sözlüğü) kurumlaştırıp, romanında yer alan tüm figürleri karşımıza birer seyirlik olarak çıkarıyor. Mahremde göz daima dışlanmayla içerilmenin, ben ile ötekinin, aşk ile karanlığın orta yerinde, bir geçiş noktasında duruyor; tıpkı Nazar Sözlüğündeki Gözbebeği maddesinde olduğu gibi: gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim! diye hitap edilir.
Mahrem, Elif Şafakın üçüncü romanı. Şafak, Pinhan ve Şehrin Aynalarında kendine özgü dil kullanımı ve ötekiyi romanın merkezine yerleştirme yaklaşımıyla, yeni bir tavrın da habercisi olmuştu. Mahrem, bu özellikleri bir adım öteye götürmesinin yanı sı... tümünü göster
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini.. Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.Mesneviyi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin b harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi Bişrev!dir. Yani Dinle! Tesadüf mü dersin ismi Suskun olan bir şairin en kıymetli yapıtına Dinle! diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. Neden? diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla.Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
A. Z. Zahara - Amsterdam, 2007
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?
Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti.... tümünü göster
Devlet Yönetmek, tarihin önde gelen lider kişiliklerinden Timur İmparatorluğu Hakanı Emir Timurun, hükümdarlığının idaresine dair esasları gelecek nesillere yol göstermeyi amaçlayarak bir araya getirdiği ve hatıralarıyla açıklayarak kaleme aldığı tarihî bir eserdir. Yüzyıllardır büyük bir beğeniyle, dersler çıkarılarak okunagelen ve Tüzükât-ı Timur adıyla da bilinen eser, titiz bir arşiv çalışmasıyla günümüz Türkçesine yeniden kazandırıldı.Tecrübelerim bana gösterdi ki, hukuka bağlı olmayan bir hükümet, uzun müddet ayakta kalamaz. Böyle hükümetler çıplak olup kendini gören herkese karşı gözlerini yere diken ve herkes yanında hiç hürmet ve itibarı olmayan birine benzerler. Hatta böyle bir hükümet tavanı, kapısı, avlu duvarları olmayan ve her önüne gelen içeriye dalabilen eve de benzetilebilir.Oğul, torun, dost, müttefik, benimle bağlılığı olan herkes iyiliğimden nasiplendi. İkbal ve saadetimin parlaklığı ve yüksekliği hiç kimseyi unutmaya sebep olmadı. Tarafımdan her zaman, herkes lâyık olduğu mükâfat ve hürmete kavuştu. İkbal yıldızımın sönüklüğü zamanlarında edindiğim tecrübeler, dostlara karşı nasıl, düşmanlara karşı nasıl davranmak gerektiğini bana öğretmişti.
Devlet Yönetmek, tarihin önde gelen lider kişiliklerinden Timur İmparatorluğu Hakanı Emir Timurun, hükümdarlığının idaresine dair esasları gelecek nesillere yol göstermeyi amaçlayarak bir araya getirdiği ve hatıralarıyla açıklayarak kaleme aldığı tar... tümünü göster
Coğrafyamızdaki sıkıntılar ikinci bir süper gücün olmayışından. Denge bozuldu. O boşluğun dolması lazım. İkinci güç, diğer kutup kim olabilir? Kafa yormaya değer bir soru... Rahim Er, her geçen gün daha da bulanıklaşan bölgemiz meselelerine çözümlerini, duru bir dille anlatıyor ve zihinleri büyük düşünmeye zorluyor.
Coğrafyamızdaki sıkıntılar ikinci bir süper gücün olmayışından. Denge bozuldu. O boşluğun dolması lazım. İkinci güç, diğer kutup kim olabilir? Kafa yormaya değer bir soru... Rahim Er, her geçen gün daha da bulanıklaşan bölgemiz meselelerine çözümleri... tümünü göster
zelihaceylan şu anda kitap okumuyor.