Takip Ettikleri
Kitapseverleri blogumuza bekleriz...
http://beyazkitaplik.blogspot.com/
Bir gün bir arkadaşım "sence neden insanlar kitap okumayı sever" diye sordu... .Aslında beklediği cevap değildi.. nedenini sormamı bekliyordu..."Neden?" dedim...
Yalnız olmadığımızı hissetmek için dedi. Haklıydı da...Ne zaman dünya üstüme yıkılsa, kitaplara saldırırım..
Kitaplar benim panik odamdır.Duvarlarına sırtımı dayarım..Roman kahramanı elini omzuma koyar..."Üzülme" der..Biz varız...
Eskiden, daha gençken, bir kitapçıya ya da kütüphaneye girince kendime şu soruyu sorardım: "Bunların hepsini okuyabilecek miyim? Ne olur okuyayım, ne olur!"
Yıllar geçtikçe bütün kitapları okumamam gerektiğine kanaat getirdim. O çocukluk açlığı geçmişti. İyi kitapları okumalıydım, hepsini değil. "İyileri bir an önce okumalıyım, bir an önce!"
Okudukça birçok kitap beni yeni kitaplara sürükledi. Bazı yazarlar bütün kitaplarını okumadan düşmediler yakamdan. Aklımda kalan kitapları okumalıydım en azından. İstediğim kitapları okumadan ömrüm bitmemeliydi, gözüm arkada kalabilirdi.
Sonunda doğru kitapları doğru zamanda okumam gerektiğini öğrendim. 1984'ü okumak için 26 yaşıma dek bekledim örneğin. Ayn Rand için 25'ime randevu verdim. Freud'un Düşlerin Yorumu kitapları için Eylül ayını seçtim. Böylece Kasım'ın yağmurlu günlerinde Foucault'nun Cinselliğin Tarihi'ni okuyabilirim.
Kitap okumak sadece merak gerektirmiyor şimdilerde. Bir o kadar da sabır istiyor. Bir okur olarak kitapları kovalamıyorum artık. Onları hayal ediyor, bekliyor, umuyor, bazen kavuşuyor bazen erteliyorum. Sadece kitapları yaşamıyor, aynı zamanda kitaplarla yaşıyorum.
Okumak yıllar yılı benimle olan bir tutkuydu. Nereye gidersem gideyim, yanımda bir kitap olmadığında bir eksiğim varmış gibi geldi. Sadece bu nedenle bir yere gidebilmek hep fazladan ağırlıkları hesaplama-bazen hesaplamadan- taşıma ile geçti. Ama iyi oldu. Bir yıl içerisinde okuma rekorlarımı peşpeşe kırdığım yıllar oldu; 1998 yılında 27.015 sayfa okumuşum örneğin. Görev gereği anadolunun çeşitli yerlerinde okudum, Şimdi Binbir Gece Masalları dendiğinde Kıbrıs, Savaş ve Barış dendiğinde Göksun, Tutunamayanlar dendiğinde aklıma Maraş geliyorsa bundan.
Hep birden fazla kitap okudum. Bu çoğunlukla bir dinmeyen iştahtan oldu. Bunun yararını da gördüm, sıkıntısını da.
Kitaplığım hala okumaya zaman ayıramadığım, uzun uzun okuma listelerine eklenmiş kitaplarla dolu. Ama bu beni üzmüyor, içime sevinç kırıntıları serpiyor. Çoğunlukla yeni aldığım kitap aylar, bazen yıllar sonra okunabiliyor. Belki böylesi daha iyi oluyor. demleniyor gibi oluyor.
Kitabın benim için anlamını tanımlamak zor. Ve yaşamımdaki yerini. Dilerim bu tür olabildiğince çok dostla tanışırım.
Çocuktun, bir sabah kütüphanende beyaz bir kitap gördün. Kırmızı bir kalp ve küçük bir balık seni gözüne kestirmiş, konuştukça konuşuyordu. Bazen yaramaz Pıtırcık, bazen onurlu Nemeçsek. Hepsini dinledin, hepsini okudun.
Büyüdün, gülünün solduğu bir akşam. Öfkelendin, haklıydın üstelik, nasıl oldu anlamadın, bilinen bir sokakta kayboldun. Şimdi sana kim karşı çıkarsa çıksın, elbette okudun, utanacak değilsin, ağladın ve sevindin bir yüzyıllık yalnızlığa.
Şimdi..
Artık senin yanında ben de varım.
Anlatacaklarımı dinlesen, sen anlatsan ben de seni okusam.
Yani artık ikimiz.
Ne dersin?
51 ile 59 arası gösteriliyor, toplam 59 kişi.