Yazari severim ama bu kitabi sevdigimi soyleyemem. Belki de bana hitap etmedi. Gobeklitepe dair ilginc bir kurguydu ama bana birseyler eksik kalmis hissi verdi biraz.
Ilkine gore heyecani yuksek tutulmaya calisilmis ama o arada ici bos kalmis. Alosa'nin icsel yolculugu catismasi duygulari derken o arada bir kosturmacayla kitap bitiyor. Okuduguma memnunum. Guclu karakteri olan kitaplar zor bulunuyor ama keske bir tik daha doyurucu olsaydi.
Basit ama hosuma gitti. Farkli bir konu ve dik duruslu bir kadin karakter okumayi seviyorum. Alosayi okurken keske sunu da deseydi ya da yapsaydi dedigim hicbir sey olmadi. Hem korsanlik hem deniz mitleri heyecani yuksek tutuyor. Karayip korsanlarinin kadin versiyonu gibi biraz. Serinin ikinci kitabi icin heyecanliyim bu acidan.
Kitabin adiyla konusu arasinda hicbir ilgi yok. Bu kadar alakasiz bir ismi ve arka kapak yazisini ne mantikla secmisler anlayamadim. Ayrica baslangicta tatlimsi romantik bir kitapken devaminda 2. Sinif hollywood aksiyon filmine donusuyor ki bu cidden sikici. Hele final manasizligiyla insani soktan soka sokuyor. Farkli birseyler okuyayim istemistim ama vakit kaybi oldu benim icin.
Bazen dileklerin gerçekleşmesi için biraz sihre ihtiyaç vardır… Doktora öğrencisi Gemma Ranford, Frazier ailesinin tarihi belgelerini kataloglama işini o kadar çok ister ki bunun için diğer adaylarla savaşmaya bile hazırdır. Tarihe tutkun Gemma, çaresizce tezini bitirmeye çalışıyordur ve belgelerin, araştırmalarına yardımcı olacak yeni bilgiler içerdiğini ummaktadır. Bulmayı hiç beklemediği şeyse çoğu insanın efsane olduğuna inandığı ve Frazier soyadına sahip herkesin dileklerini yerine getirdiği söylenen Dilek Taşı’dır. Genç kadın Virginia’daki küçük kasabada aileyle daha çok vakit geçirdikçe, Frazier’ların en içten dileklerinin gerçekleştiğini fark eder. Bir de Frazier’ların en büyük oğlu Colin’e umutsuzca âşık olduğunu… Uluslararası üne sahip bir hırsız da ava katılınca, bir asırdan uzun süredir kayıp olan Taş’ı bulabilmek için birlikte çalışmak zorunda kalan Gemma ile Colin’in zamanı daralır. Çünkü Taş yanlış ellere geçerse Frazier ailesinden kimse güvende olmayacaktır… “Deveraux’nun altın dokunuşu hikâyeye paha biçilemez ölçüde değer katmış.” Publishers Weekly Baslarken seri oldugunu ve hatta neredeyse bir romans oldugunu bilmiyordum. Arka kapagi ustunkoru okudugumdan tarihi belgeler pesinde kosturan bi kadinin belgelerde karsilastigi buyulu sayfalar falan diye dusunmustum. Baya baya iskoclarin falan isin icine girdigi cilgin bir romans cikti. Konu guzel ama gizli belgelere ulasmak epey bi zaman aldi. Yazar butun kasabayi anlattigi ve Colin-Gemma rahat durmadigi icin konuya bazen hic ulasamadik bazen etrafinda dolandik filan. Neyse guzeldi. Akici oldugundan cabuk okudum. Birde seri nasil devam ediyor bilmiyorum ama pere ve rachel iliskisini de okumak isterdim sahsen.
Aslinda kitapta ozel birsey yok ama yine de cok tatliydi. Mirdil ismi de cok sevimli. Kedim olursa adini mirdil koymaliyim. :D
Ortulu ya da ortusuz yapilan irkcilikla ilgili epey dolu bir kitap olmus. Insanin zihninde baska kapilar acip dusunduruyor. Ben mesela cogu seyi hic siyahilerin bakis acisindan dusunmemisim. O yuzden yazarin dilini kurgusunu anlatimini muthis buldum. Okuyucuya oradaymis hissiyle birlikte mucadele etme istegi de veriyor. Gerci bazen herkesin zihninden geceni okumak bunaltsa da genel itibariyle sevdim. Kutuphanemde olmasindan mutluluk duyacagim bir kitap.