Bu tarz şehir fantezilerine "Anita Blake" serisinden aşinaydım. Başlarda pek sevdiğim o seri, daha sonraları çılgın(!) okuyucu kitlesi nedeniyle gözümden düşmüştü. Bu nedenle "Dresden Dosyaları"na biraz önyargıyla başlamak üzereydim ki; çeşitli baskılar(?) bu önyargıyı yıkıp bunu tam tersine dağ gibi bir beklenti yumağına çevirmeyi bildi. Bu durumda beni başka bir tehlike bekliyordu: Yüksek beklentilerin sonucunda, kitabın umduğumu verememesi durumu. Peki böyle bir durumla karşılaştım mı? Ne mutlu ki cevabım hayır. Burada yazılan yorumlara katılıyorum. Aksiyonun hiç düşmediği -ki aşırı aksiyonu sevmeyen birisiyim-, samimi ve kuvvetli bir anlatıma sahip, başarılı bir kitaptı "Fırtına Büyücüsü". En beğendiğim olaysa büyü sistemiydi. İnce bir şekilde düşünülmüş sistem; her önüne gelen, arzuladığı şekilde büyü yapamıyor, bir bilek hareketiyle insanlar ölmüyor. Bu olaya ciddiyet ve gerçekçilik katmış. En çok buna sevindim. Serinin diğer kitaplarına kavuşmayı hararetle beklerken; İthaki, selam. Naber?
Böyle muazzam bir roman bir daha yazılabilir mi bilmiyorum. Yeri daima başka olacak ve muhtemelen kendisine yaklaşabilecek başka bir eser okuyamayacağım.