Küçük küçük hikayelerden oluşan aperitif bir kitap oldu benim için.
Kemal Tahir'in okuduğum 18.kitabıydı. Daha önceki kitaplarında da yer yer inançsızlığını belirtiyordu ama ilk defa bu kadar aleni ve hakarete varan ifadelerini gördüm. Kitap isterse dünyanın en iyi kitabı olsun ama benim vereceğim puan 1. “Neyse... Rıza da onun kızlarının göbeğine ayet-i kerime yazıyor. Hem parayla hem de sırayla... Eskiden yalnız sırayla olurmuş. Ne halt edelim Hacı, zamparalık bize Peygamberimizden miras. Mübarek de karı dedin mi şuraya yatar da ölürmüş.” “Tövbe de beyim, günah!” “Ölürmüş. On üç karısı varmış. Hazreti Ayşe Ana’mızı, kendisine yemek getirdiği sırada kucağına çekmiş de öpüvermiş. O sıra Ayşe kaç yaşında bakalım. Yedi yaşında...” “Tövbe de... Vallaha dinden çıkıyorsun.” “Merak etme, çıkmam... Yapan çıkmamış da, ben mi çıkacağım? Demek Ayşe Anamızın o sıralar aklı ermiyordu, Arabistan’da yedi yaşındaki kızlar rüya görür diye bir laf var ama... Belki ihtiyar herifi beğenmemiştir. Karı milleti peygamber, enbiya tanımaz... Gönlüne göre iş görür. Ayşe Ana’mız ağlayarak babasına şikâyete gitmiş. Ebubekir Hazretleri “Vardır bir hikmeti... Sus hele... Senin aklın ermez!’ demiş,” “Sus beyim... Tövbe Yarabbi! Sus günahtır.” sayfa 61-62
Abdülhamid Han döneminden başlayıp, meşrutiyet, ittihat ve terakki, balkan harbi, dünya savaşı ve nihayetinde milli mücadele dönemine kadar uzan zaman yolcuğu sunmuş Kemal Tahir. Kitabı iki yönlü ele alıyorum. Birincisi Kuvayi Milliyeye kadar olan kısmı. Klasik Kemal Tahir tarzıydı. Ama bundan sonra ki kısım tarih kitabını andırıyor ve yer yerde komünizm aşkı depreşiyordu.
Kurtlukta düşeni yemek kanundur.. İzmir suikastı ile Şeyh Said İsyanından sonra geriye kalan muhaliflere vurulan son darbe. Artık iktidar için kendi rahatsız edecek bir muhalefet yoktur. Son büyük ittihatçilerden Kara Kemal'in son yolculuğu.. Okuyunuz.
Devlet Ana kitabı beni çok şaşırttı. Kemal Tahir'in en meşhur eserini sonlara bilerek bıraktım. Kemal Tahir'in eserlerinde olaylar genelde cumhuriyet döneminde geçtiği için, Devlet Ana kitabınında böyle bir zaman diliminde geçtiğini sandım. Osman Bey, Orhan Bey zamanına değinilmiş kitapta. Bu yüzden kitabı iki yönlü ele alıyorum. Tarihi gerçeklik bakımından bakacak olursak "Muhteşem Yüzyıl" tadında ve gerçekten uzak bir kitap. Anlatım olarak bakarsak Sağırdere kıvamında, klasik Kemal Tahir. Üzüldüğüm şey şu oldu; geçen gün videosunu izlemiştim. Kemal Tahir'in üzerinde en çok çalıştığı kitabı buymuş. Ne bileyim, keşke tarihi gerçekleri bu kadar es geçmeseymiş.
Kemal Tahir kitaplarındaki karakterleri başka eserlerde de görebiliyorsunuz. Mesela Sağırdere ve sonrasında Sağırdere'nin devamı olan Körduman kitaplarının karakterlerinden Kulaksız'ın oğlu Murat'ın akıbetini Bozkırdaki Çekirdek kitabında, kardeşi Yamörenli Mustafa'nında hikayesinin bir kısmını bu Kelleci Memet kitabında görebiliyorsunuz. Hatta Topal İsmail'ide azda olsa görüyorsunuz. Sağırdere ve Körduman'dan sonra önce Bozkırdaki Çekirdek, sonrada Kelleci Memet'i okuyun derim. Kitap yine klasik Kemal Tahir kitabı, tadı damağınızda kalıyor. Keşke devamı olsaydı. Çünkü yarım kaldı ve merakta bıraktı :)
Kitabı aslında giriş cümlesi çok güzel özetlemiş; "Ahlak düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum-ruhunda arta kalmış barbarlık duygusunun da baskısıyla- soyguncularına karşı hayranlık duyar." Andre Maurois. Benim fazla bir şey söylememe gerek yok. Bizim vurduğumuz yerde mi kalmış ki kitabı yorumlayalım :)