Kemal Tahir, ölümünden sonra yayımlanan romanı Karılar Koğuşunda Malatya Cezaevi deneyimlerini, İkinci Dünya Savaşı yıllarının... Türkiyesini anlatmak için kullanır. Türkiye, İkinci Dünya Savaşına katılacak mı? Katılacaksa Almanların yanında mı müttefiklerin yanında mı yer alacak? Savaşın belirsizliği, insanları daha büyük bir sefalete sürüklerken Murat, mahkumların seslendikleri biçimiyle İstanbullu, hapis hayatının zorlukları içinde, giderek bayağılaşan, bayağılaştıkça her şeyi yapabilen insanların yaşamına tanık olur. Bu tanıklık, kötü yola düşmüş kadınların, cezaevine gelmesiyle yeni bir biçim kazanır. Ahlak ve namus kavramları, para ve güç karşısında elden ele gezer bir haldeyken tutuklu olmakla özgür olmak arasındaki fark nedir? diye sorar kendi kendine Murat. İdama mahkum edilen Hanım, Malatya Genelevinden gelen Tözey, Gardiyan Şefika ve küçük mahkum Aduş... Her birinin birbirinden farklı hikayesi, Muratın sorgulamalarıyla birlikte, okura, Anadolu kadınının hapisanede de bitmeyen çilesini anlatıyor.
Kemal Tahir, ölümünden sonra yayımlanan romanı Karılar Koğuşunda Malatya Cezaevi deneyimlerini, İkinci Dünya Savaşı yıllarının... Türkiyesini anlatmak için kullanır. Türkiye, İkinci Dünya Savaşına katılacak mı? Katılacaksa Almanların yanında mı müttefiklerin yanında mı yer alacak? Savaşın belirsizliği, insanları daha büyük bir sefalete sürüklerken Murat, mahkumların seslendikleri biçimiyle İstanbullu, hapis hayatının zorlukları içinde, giderek bayağılaşan, bayağılaştıkça her şeyi yapabilen insanların yaşamına tanık olur. Bu tanıklık, kötü yola düşmüş kadınların, cezaevine gelmesiyle yeni bir biçim kazanır. Ahlak ve namus kavramları, para ve güç karşısında elden ele gezer bir haldeyken tutuklu olmakla özgür olmak arasındaki fark nedir? diye sorar kendi kendine Murat. İdama mahkum edilen Hanım, Malatya Genelevinden gelen Tözey, Gardiyan Şefika ve küçük mahkum Aduş... Her birinin birbirinden farklı hikayesi, Muratın sorgulamalarıyla birlikte, okura, Anadolu kadınının hapisanede de bitmeyen çilesini anlatıyor.
2. dünya savaşının yaşandığı bir dönemde mahpusluk ortamının kadın eli değimiş hali .
Kemal Tahir'in okuduğum 18.kitabıydı. Daha önceki kitaplarında da yer yer inançsızlığını belirtiyordu ama ilk defa bu kadar aleni ve hakarete varan ifadelerini gördüm. Kitap isterse dünyanın en iyi kitabı olsun ama benim vereceğim puan 1.
“Neyse... Rıza da onun kızlarının göbeğine ayet-i kerime yazıyor. Hem parayla hem de sırayla... Eskiden yalnız sırayla olurmuş. Ne halt edelim Hacı, zamparalık bize Peygamberimizden miras. Mübarek de karı dedin mi şuraya yatar da ölürmüş.”
“Tövbe de beyim, günah!”
“Ölürmüş. On üç karısı varmış. Hazreti Ayşe Ana’mızı, kendisine yemek getirdiği sırada kucağına çekmiş de öpüvermiş. O sıra Ayşe kaç yaşında bakalım. Yedi yaşında...”
“Tövbe de... Vallaha dinden çıkıyorsun.”
“Merak etme, çıkmam... Yapan çıkmamış da, ben mi çıkacağım? Demek Ayşe Anamızın o sıralar aklı ermiyordu, Arabistan’da yedi yaşındaki kızlar rüya görür diye bir laf var ama... Belki ihtiyar herifi beğenmemiştir. Karı milleti peygamber, enbiya tanımaz... Gönlüne göre iş görür. Ayşe Ana’mız ağlayarak babasına şikâyete gitmiş. Ebubekir Hazretleri
“Vardır bir hikmeti... Sus hele... Senin aklın ermez!’ demiş,”
“Sus beyim... Tövbe Yarabbi! Sus günahtır.”
sayfa 61-62
399 sayfa