En büyük şansımız ,içinde bulunduğumuz tarihsel ortamı bizi yakından ilgilendirmesi, gençliğimizin enerjisine bir anlam kazandırmasıydı. Uğruna mücadele etmemiz gereken ve karakterimizi güçlendiren halkı davalar vardi. Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmaya başlamam. Ama bu üzerime gelen aynanın altında, birden şiddetli resmetme arzusu uyandı bende.Artık sadece çizgiler çizmek için değil, bu çizgilere bir anlam,biçim ve içerik vermek içinde bol zamanım vardı.Onlardan bir anlam çıkartmak onları yaratmak,işlemek, sıkıştırmak,birbirlerinden ayırmak,birbirlerine bağlamak,içlerini doldurmak için bol bol zaman... Kolay değildi, insan kendisinin en bariz modeli olsa bile aynı zamanda da en zor modelidir. syf 103 Her neyse, insan yine de, biraz kendine rağmen bile olsa, düş kurmaya devam ediyor, bu cankurtaran simidini de dşsel kaçısşı yakalıyor.Boğulmak üzeresiniz ama suyun üzerinde bir şey parıldıyor,sizi su üstünde tutuyor. syf115
..Nedeni ne olursa olsun, bütün bu kitapların benim amacım açısından değer taşımadıklarını düşündüm, masanın üzerindeki yığını gözden geçirirken. Başka bir deyişle, biimsel açıdan değersizdiler, oysa insansal yönden yol gösterici bilgiler,ilgi,can sıkıntısı ve fiji adalaronda yaşayayan halkın alışkanlıkları üzerine acayip gerçeklerle doluydular. ..Erkek sabah kahvaltısında ve akşam yemeğinde kendini gerçek boyutlarının en az iki katında göremezse, kararlar vermeyi,yerlileri uygarlaştırmayı,yasalar koymayı, kitaplar yazmayı, özenle giyinip yemekli toplantılarda konuşmalar yapmayı nasıl sürdürecektir?
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar.Hayat sana karanlık,manasız gelir.İnsan biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar.Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın hiçbir eğlencenin seni canlandıramıcağını sanırsın.Hayat sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuktur yada fazla yağmurludur.Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar.Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin.İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir.Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir can kurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takma merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.
Sağcılar her zaman mevcut şartlar arasında kendilerine en uygun ortamı kollarken, solcular da en uygun ortamın yeniden konulacak şartlarda ellerine geçeceğini umuyorlar. Müslümanların sağcı da solcu da olmayışları bu iki kutbun paylaştıkları tabanda yer tutmayışlarındandır.Sağcılar sözkonusu tabanda rahatlarını arayanlardır.Müslümanlar her iki tarafın bir leşi paylaşmaya çabaladıklarını görme imtiyazını ellerinde tuttanlardan oluşur. Dolayısıyla islam insana bazı sınırlar çizerken onu bir kalıpta dondurmak amacını gütmekten çok uzakta, onun bu sınırlar içinde bir hazineye kavuşacağını müjdelemektedir.