Fante. Bukowski'nin tanrısı. Yeraltı edebiyatının devlerinden. Düz adamlar bunlar, dümdüz. Anlattıklarını da dümdüz anlatıyorlar, açlığı, sefaleti, hayatı. Nasılsa, öyle.
Bu sabah okumaya başladım, gözyaşları içinde de bitirdim. Az önce de beyan ettiğim gibi, Küçük Prens'ten daha az içli değil. Ama herkes bunu anlayamaz işte. Gerçekten.
Arka kapakta da bahsedildiği gibi oyun oynamayı seven bir yazar Tom Robbins. Kitap da bir hayli eğlenceliydi, en azından öyle başladı. Elimde biraz süründü, sürünmemiş olsaydı daha çok sevecektim galiba. Bu kadar oyunu yüreğim kaldırmadı zira sonradan. Hayat üzerine, ölüm üzerine güzel yaklaşımları var Robbins'in, insan doğası ve doğaya dönüş hakkında da öyle. Okumak gerek.
Feminist hislerinizi birazcık kenara bırakıp okuma konusunda inatçı olmalısınız. Schopenhauer kadınlar hakkında yanılmış olsa da aşk hakkında söylediği çok şey var.
Uzun süredir erteliyordum Ferit Edgü okumayı, sonunda bu kitapla birlikte, tanışmış oldum. Anlatımı nasıl duru, açık, aynı zamanda nasıl etkileyici.