Ümit Aksoy bir yol kitabı yazmış. Türkiye'nin 90'larından 2000'lerine doğru otostop yapa yapa ilerlemiş. Mahalle hayatından, metropolde yaşamaya, siyasete, müziğe, sevmeye, yolda olmaya dair bir 'Türkiye'nin Ruhu' portresi çizmiş. Atay demiş, Müslüm demiş, Turgut Uyar demiş. Ve daha bir çok şey daha.
Uyurkulak, Menteş'le iddiaya girip "ben de senin üslubuna benzer bir kitap yazabilirim" demiş gibi bir roman yazmış. Zekiceliğine zerre lafım yok, hatta son bölümü çok beğendim, ama okurken arada bir kendime "bir tol vardı, bir tol yine var" diye hatırlattığımı da inkâr edemem. İlk fırsatta Tol'u yeniden okumalıyım.
Kısa ve uzun hikâyeler, şiirler, deneysel metinler, Borges'ler, Dostoyevski'ler, Kafka'lar, Edith Piaf'lar, Şeyh Galip'ler... Hepsi bir kitapta toplanmış, çılgın bir çığlıkla raks etmekteler. Öyle bir kitap. Çabucak bitti, keşke bitmeseydi.