-Evlilik denilen kurum, insanı sonsuza kadar süreceğine inandırıp ardından pat diye ortada bırakıveren bir yanılsamadan başka neydi ki sonuçta ??? -*İnsanın fiziksel olarak ayrı olduğu birine halen zihinsel ve duygusal olarak bağlı olması ne korkunç şeydi....* -Zira aşk iktidar sever. Bu sebeptendir ki başkasına ölümüne aşık ola bilirsiniz, ama bize ölümüne aşık olanları içten içe küçümser, öteleriz.... -Geçmişinde travmalar olanlar için hayal gücü olsa olsa zehirli bir iksirdi; farkında bile olmadan kanına girer, bünyeni alt-üst eder, tam gaz geleceğe ve hayatta kalmaya odaklanmanı engellerdi.... -İnsan özgür doğar, ama her yerde zincirlenir. Gerçekte fark vahşinin kendi içinde yaşaması, sosyal insanınsa kendi dışında ve ancak başkalarının fikirlerinde yaşamasıdır, öyle ki kendi varlığını ancak onu ilgilendiren kişilerin hükümleri üzerinden hissedebilir. -Zihnim bir yabancıdır gece olunca, konuşmayacağım onunla. Yoksa ayartır beni, korkutur... -Rüzgarı dilediğim gibi değiştiremem ama yelkenlerimi ayarlayabilirim daima varmak istediğim limana... Şartlar olağanüstü olduğunda tuhaflıkları normal kabul etmek insana özgü bir meziyetdi. -Haddinden fazla konuşursan hatırlamaman gerekenleri hatırlayabilir, anlatmaman gerekenleri anlatmaya başlayabilirsin..
***Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl aşık olur? İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır. Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın. Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur. Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikaye, içten içe... Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız. Budur çözülmesi gereken bilmece...*** ---İnsan doğası böyle işte, en çok nefret ettiklerimiz en fazla sevdiklerimiz oluyor hep. --- ---Belki de bir illetti aşk; insana hayat verse, ruhunu şenlendirse de bir marazdı yine de. ---
-Nasıl olsa bir tekrarlar silsilesidir yaşam ; başı ve sonu yoktur -Ne zaman birini bundan boyle sevmemeye karar versek kendi kendimize, ondan bizde kalan eşyalarla hesaplaşırız öncelikle -Kurtulduğumuzu sandığımız bir şeyin bize nasıl raptolduğunu gördüğümüz an yaşadığımız düşkırıklığı ile, geri alabileceğimizi sandığımız bir şeyin ellerimizden nasıl kayıp gittiğini gördüğümüz an yaşadığımız düşkırıklığı akran sayılır zira -Korku ve kaygı ve kuruntu, “her şeyin başka türlü olması ihtimalinin dehşeti”nden beslenir -Böyle aralara serpitilmiş yabani suskunluklar aynı dili konuşamayanların sohbetlerinin nakaratlarıdır. Belli aralıkta tekrarlanır -Takıntılarını ortadan kaldırmaya çalışma. Çünki bu mümkün değildir. Sen sadece onları bulamayacağın yerlere koy yeter. Yalnış çekmeceye kaldır. Bırak orada kalsınlar. Unutacaksın. Bir gün başka bir şey ararken, tesadüfen yeniden buluncaya değin- -İnsanı kirleten ağzına giren değildir. Ağzından çıkandır insanı kirleten.. -Her insan yeryüzündeki aynasını arar, onunla bir olmak, onda kendini bulmak için.. -Her kes birilerinin hayatına sızarken illa ki bir şeyler taşıyordu beraberinde. -Bir insanın acısını yürekten paylaşabilmemiz için , bizimle aynı hakikati paylaşıyor olması gerekir öncelikle. -Bildiğimiz şeyleri bilebilmek için illa ki bir alamet bekleriz bazen ya da bizi omuzlarımızdan tutup dut ağacı silkeler gibi sarsacak bir elçi, mümkünse uzaklardan gelen...
-Birinin adını öğtenmek varoluşunun yarısını ele geçirmektir, gerisi parçalardan ve ayrıntılardan ibarettir. Çocuklar bunu ruhlarının derinliklerinde bilirler. Bir yabancı isimlerinin sorduğunda içgüdüsel olarak söylemeyi reddetmleri bunadandır. Çocuklar isimlerin gücünü idark eder, ama büyüdüklerinde unutuverirler.- -İsimler böyledir işte – bir insana dair ilk ve en kolay öğrenilen ama aslında en zor sahip olunabilen.- -Bütün strateji düşmana kendi silahıyla karşılık vermekten ibaretti -Hayatta insanın eğlenmeye mecbur tutulmasından daha bunaltıcı şey yok. - Belki hatırlanacak önemde bir şey değildi, ya da aksine derhal unutulacak kadar önemli - Isimleri sonsuza kadar sabitleyen bir dünyaya saplanmışım, harflerin çığırından çıkmasına izin vermeyen *“ umarım hayatın cennet olur “ bir sevgilinin aynaya yazılmış lanetidir. Bütün aynalarda olduğu gibi burada da sağ solda, sol sağdadır, yani cennet aslında cehennemdir. * -Insanın ne kadar imtiyazlı olduğunu bilebilmesi için öncelikle imtiyazsız olması gerekiyordu ama o zaman da paradoksal bir biçimde artık bilinecek bir imtiyaz kalmıyordu.
*Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Diğer günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir… Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun; karsının elinden kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.* -Çocuklar boyama kitabı değildir. Onları en sevdiğin renklere boyayamazsın... -Bir dakikaya kadar oylece durdum; bu gune kadar yaşadığım en uzun dakikadır. Saniyeler tek tek, damla damla akıyor, birbirini izleyen saniyelerin arasında bir sonsuzluk uzanıyordu...Hava ağırlaşmış nemlenmiş, neredeyse katılaşmıştı. Hava değil, tuğla soluyordum... *Tek bir kural vardı, o da kuralsızlık. *
… təsadüflərə gəlincə, o, ümumiyyətlə bunlara inanmırdı. Ömrünü müxtəlif dünyagörüşlərilə simvollar arasında gizli əlaqənin öyrənilməsinə sərf edən Lenqdon, yer kürəsinin tarix hadisələrdən hörülmüş tor kimi qiymətləndirirdi. Bu əlaqələr görünməz ola bilər- lakin onlar mütləq mövcuddur, ancaq çox dərində gizlənib.