Neil Gaiman'ın çocuk karakterlerindeki ustalığına bayılıyorum. Mezarlık ahalisinin çocuk bitirmesi gibi ilginç konuları ustalıkla işlemesi de ayrıca imrenilesi. Karanlık bir temele sahip olmasına rağmen çok eğlenceli bir kitaptı ve macerası da boldu.
Bu kitapta kurgu öyle ki sürekli dudakta bir tebessüm oluşturuyor. Ana karakterin anılarına girip yedi yaşına gidiyoruz ve kendisinin de hafızasından silinmiş olan mükemmel bir fantastik maceraya adım atıyoruz. Zaten Gaiman tartışmasız en sevdiğim yazarladan biri, yine yeteneğini konuşturmuş. Üstelik mekan ve kişiler kendi çocukluğuna aitmiş gerçekten (uygun düştüğü ölçüde yani) bu da kitabı ayrıca merakla okuma sebebimdi. :)
Birkaç bölümlük dizi izlemişim gibi hissettirdi bu kitap bana. Belki konusu belki yazarın anlatım tarzından dolayı bilmiyorum. Bir süre ara vermek zorunda kalmama rağmen hikayeden hiç kopmadım. Gerek karakter zenginliği gerekse konunun orijinalliği olsun bayıldım ben bu kitaba. Neil Gaiman zaten hiç ön araştırma bile yapmadan kitaplarını aldığım bir yazar, Amerikan Tanrıları'nda da ustalığını çok iyi sergilemiş.
Shakespeare'in en sevdiğim eserlerinden biri bu. Helen karakterinin iffetli, iyi yürekli olmasının yanında kolayca plan kurup, biraz da yalan ve entrikayla amacını gerçekleştirmek için sonuna kadar savaşması çok hoşuma gidiyor. Saf ve kaderine boyun den bir yapısı yok, beyaz atlı prensini de beklemiyor. Aksine onu seçip bir de elde etmek için her yolu deniyor. Beklenmeyecek kadar cüretkar. :)
Bu kitapta kendimi buldum, bu kadar açık ve net. Her ne kadar kitabın karakteri çok histerik, uç duygulara sahip olsa da -ki normalde en ifrit olduğum karakter tipidir- hatta çoğu zaman kendine gel be adam diye bağırma isteği duysam da yabancı değildi bana. Her okumada ayrı bir tat alınacak türden harika bir eser. :)
Ölüm, bu seriye başladığımdan beri en sevdiğim karakter. Yazar harikalar yaratıyor bence onunla. Düz mantığı, ilginç espri anlayışı, siyah cübbesi ve olmazsa olmaz tırpanı tabi. Ama bu kitapta Ölüm emekli edilir ve eline hayatını temsil eden kum saati verilir. Ölüm de atı Binky'nin sırtına atlayıp bu hayatı geçirmeye küçük bir köye gider ve yaşlı bir kız için dönemlik işçi olarak çalışmaya başlar: tırpanıyla mısır hasadı yapar. Bu arada Ölüm'ün yeri henüz doldurulmadığından geçici bir süre hizmette aksama olur yani insanlar ölemez, ölenler ya geri döner ya da bekleme salonu ruhlarla dolar taşar. Diskdünya'nın her tarafından hayat fazlalıkları sızmaya ve anormallikler ortaya çıkarmaya başlar. İnanılmaz eğlenceli bir kitaptı ve Ölüm'ün aşık olması, aşkı için yaptığı o en son şey beni tebessüm etmekle hüngür hüngür ağlamak arasında bir yerlerde bıraktı. Mutlaka okuyun derim. :)