Dolambaç çareyi uzaklaşmakta arayan bir kadının,sorunlarından yalnızlıkla kurtulacağına inanan kalabalıktan sıkılmış insanın romanı. Neden ve sonuçları çok kesmeyen bir metin. Zaten farkında olunan şeylerin tozunu attıran bir rehber. Sessiz hüznüyle ince ince şipleyen türden bir öykü. Hafif bir jazz müzik, battaniye, kahve ve şömine eşliğinde şehrin kalabalığından ustaca uzaklaştıran bir sonbahar romanı… ilgililerine…
Samimiyet dolu,abartısız,sakin ve özenle işlenmiş hikayelerle dolu enfes bir yaz kitabı. seksenler doksanlar dönemini küçük ama gözden kaçması imkansız anektodlarla veren başarılı bir yazarın kaleminden yer yer kendisi yer yer başkalarının öyküleri.
Uzun zamandır okuduğum en çarpıcı en sert öykü kitabı.Sevgi Soysal okurken Tezer Özlü okumuş gibi olunan bir kitap ama Tezer Özlü'den daha güçlü daha başarılı bir anlatım ve daha derli toplu bir kurguyla. Soysal da hayatından izler katmış öykülerine çekinmeden eleştirmiş Hissettirmiş en önemlisi kendisi vermemiş. Hazırcılık yok hiç birinde hikayelerin tadı acıtan bir gerçeklik var. Mutlaka okunmalı.
Edebiyatın mücevharatından nasibini almayan Dragoman’ın metni etkisini sessizliği ve sakinliğinden alan bir anlatı.Olayların içine çıkılmaz hallere sokulmadan da gayet güzel bir biçimde aktarılabileceğini kanıtlayan yazar hikayesinde vermek istediği mesajları küçük bir çocuğun ağzından egosuz,engelsiz ve saf bir biçimde aktarma yolunu seçmesi bakımından da frark yaratıyor. Tüm bunların yanı sıra Roman beslendiği 80’ler dokusunu ve bu yıllara ait imgeleri de kusursuz bir şekilde sunuyor. Okur küçük bir çocuğun ruhunda baba figürü’nün yerini,bu çocuğun öfke, mutluluk ve çaresizliklerini izlerken umud etmenin bazen insanın tek sığınağı olabileceğinin de farkına varıyor. Kitap gerek yan karakterleri, gerek olay örgüsü ve varmak istediği noktaya okuru ulaştırma biçimiyle umudun gücü adına bir şeyler okumak isteyen, süsten uzak edebiyatı tercih edenlerin ilgisine layık.
Gerçek halkın içinden gerçek halkın sesi hikayeler. İnce ve şeffaf bir yazardan. Her hikayesini ayrı beğendiğim her hikayesinde ayrı nefes alan capcanlı bir kitap. Yer yer seksenler ve doksanlar ruhunun hissedildiği bu özenli hikayeler türk edebiyatı için yeni ve alternatif bir durak olmuş.
‘’Heba’’ Hasan Ali Toptaşın son romanı. Derinlikli,ince işlenmiş,kendisini kolay açmayan bir metin. 308 sayfada noktalanan 7 bölümden oluşan bir iç muhasebenin kitabı. Ana Karakter Ziya’nın 42 yıl önce öldürdüğü küçük bir kuş yüzünden çektiği vicdan azabı etrafında şekillenen ve yer yer geçmiş, yer yer günümüze dönük anlatılan hikayesi. Kitap; Şehir ve Kır yaşantısının çıkmazlarına dokunurken,Suriye sınırında büyük fedakarlıklar ve zorluklarla geçirilmiş bir askerlik ve burada ölümsüzleşen bir dostluğun öyküsü aynı zamanda. Toptaş bu noktadan bakıldığında karakter sahibi bir eser ortaya koymuş, zira her bir bölümde anlatılan olayların kendi içinde bir duruşu ve tavrı var. Olaylar geçmiş, bugün ve gelecek zinciriyle birbirine başarılı bir şekilde bağlanmış.