zaman çarkı serisi belkide tüm fantastik edebiyattaki okunması en sabır isteyen seri.ama bu sabrın karşılığını fazlasıyla veriyor hatta hemen kitabın sonunda... her ne kadar 1169 sayfa içinde beni sinirlendirsede sernin ilk 6 kitap içindeki zirve noktası.zaten bu seride her kitap öncellerinden daha iyi hatta çok daha iyi.çünkü böylesine derin ve karmaşık bir evrende olaylar gerçekten yavaş sayılabilecek bi hızda ilerliyor.ve her geçen kitapta olaylar daha da ilerlediği için alınan zevk çok daha fazla oluyor. ama yer yer beni sinirlendirdi dediğim yerleride unutmamak lazım.kitaptan bir iki spoiler vermeden örnek vermek gerekirse "sana bunu söyleyemezdim üzgünüm.söylersem benim gözümü yumruklayacağını söyledi." ya da " popo çimdikleme ya da "k.ç tekmeleme" gibi cümleler.gerçekten özellikle geçtiği yerler itibariyle insanın canını sıkabiliyor. bir diğeri ise seride kadın karakterler çok önemli yer oynuyor ve bu gerçekten çok güzel bir şey.fantasik edebiyatın büyük çoğunluğunda olduğu gibi erkek hegomonyasının üst seviyelere çıktığı bir seri değil.serinin en önemli "sınıf"larından olan aes sedailer kadınlardan oluşması bile tek başına bir kanıt.ama robert jordan güçlü kadın anlayışı biraz farklı gibi.tamam kabul en öenmli kadın karakterlerin yaşı ufak (18-25) olabilir ama bazen gerçekten insanı deli edicek yukarıda örneğini verdiğim gibi diyaloglar çıkabiliyor.bir sayfada son savaş yaklaşıyor derken diyer sayfada gerçekten önemli olan bir biliginin "popo çimdikleme" tehdidiyle saklanması insanın sinirlerini bozuyor. genel olarak seride kadın erkek ilişkileri açısından büyük ustanın gerçekten çok ince düşünülmüş bazı diyaloglar var. son olarak 1169 sayfalık bir "tuğlanın" olabileceği en akıcı ve en az sıkan kitaplardan olduğunu kabul etmeliyim.ama büyük usta gene en önemli olayları, insanı dumur edicek olayları kitabın sonuna saklamış.bu heyecanı artırmak adına iyi gibi olsada böylesine büyük hacimli bi kitapta biraz sıkılmalara yol açıyor.ama bunlar kitaba 10 puan vermeme engel değil.
kitabı elime alıp okumadan önce bilimkurgu dozu çok yüksek karanlık bir anti ütopya oldugunu duşunuyodum yorumlardan. ama benim kitaptan alıdıgım , anladıgım kadarıyla tam bir karanlık anti ütopyadan söz edilemez.çünkü daha yazar bile yazdığının bir eleştiri mi yoksa olması gereken mi olduğuna tam karar verememiş gibi yazılmış.kitapta belirgin tek şey belirsizlik. aslında herşey klasik bi şekilde başlar.kitaptai dünyanın ayrıntılı ve bilimsel tanıtımı bunun hemen ardından o dünyayı ve o dünyanın dayattıklarına karşı çıkan yalnız kahramanımız.ama kitap ilerledikçe olaylar ilginçleşir.o dediğim belirsizlik başlar. kitabın ilk başlarında "atıp kurtulmak onarmaktan iyidir" minvalindeki cümleler ile kitabın tüketim çılgınlığı ve insanların belkide en önemli şeyi olan özgür iradenin elinden alınıp "şartlandırılması" na bir yergi olarak düşünüyodum. ortalarda ise kitapta bahsi geçen fordun henry ford yani seri üretimin babası olarak anılan adam olduğunu anlamamla kitabın yazıldığı dönemlerde birinci dünya savaşında süper güç olarak çıkan amerika ya ve onun yaşm tarzın a"american deram"e bir yergi olduğunu düşünmeye başladım. en sokn ise bunun belkide bir yergideğilde olması gerekenin bu olduğu gibianlamlar çıkardım. son olarak içinde barındırdığı "mutlak belirsizlik" ile beni benden almıştır.başucu kitabı olarak kullanmaya karar verdiğim nadir kitaplardan olmuştur.
gene ne soyleceğımı bilemediğim bir kitap daha.... gerçekten muazzam.daha önce okuduğum tüm distopik kitaplardan farklıydı.asıl anlatılmak istenin böylesine bir kurguyla anlatılması gerçekten muthiş. yazarın dili ise yoruma gerek bırakmıyacak kadar güzel.kitabın boyutu ve yazarın uslubu sayfaları çok hızlı geçmeyi kitabın okunma süresini baya bi kısaltıyor.bir günde soluksuz okunabilecek bir kitap. gelelim ne anlattığına evet içinde totaliter rejim eleştirisi var reklam dünyanı eleştrisi var ve sansürede eleştri var ama en büyük eleştri bize yani insanlara. kitap yakma olayıın nasıl anlatıldığı bölüm kitabın sonuyla bırlikte beni en çok etkileyen kısmlardı.kitap yakma olayının çıkışının insan davranışları olması gerçekten sarsıcı son olarak gerçekten muazam bir distopya.herkese tavsiye derim.
beni çok etkileyen bir kitap oldu.her ne kadar goethe nin werther ağzından aktardığı düşünceleribn %70 ine katılmayıp çok saçma bulsamda özellikle son 30-40 sayfa bi solukta okudum. aslında okurken beni melankoliye soktuğu için baya baya kitabı söve söve okudum ama genede bu kitabın güzelliğini değiştirmiyor. dili çok şiirsel bir kitap.buna kitabın temelinin wertherin yazdığı mektuplar olmasının payı büyük.ama asıl devreye 2.şahıs anlatım girince bu şiirselliğin duygu yoğunluğu daha da arttı. son olarak beklediğimden çok daha fazla iyi bir kitaptı.goethe okumaya da bu muazzam kitapla başlamış olduk
"siyah kan" ve "kızıl nehirlerden" sonra okuduğum 3. grange kitabıydı.bu okuduklarım arasında sıralama yapmam gerekirse ilk sıra "kızıl nehirler" e gider ikinci sıra "leyleklerin uçuşu"na üçüncü de belli zaten... aslında bu kştabın kurgusu kesinlikle diğerokuduğum iki kitabın kurgusundan daha iyiydi.ama belki benim daha önce okuduğum polisiye romanlardan sonra oluşan bir tecrübeden(!) son 50 sayfa hariç herşeyi hemen hemen tahmin ettim.bundan dolayı bazı yerlerde antioche nin önüne geçip "hadi biraz daha hızlı" "nasıl anlamazsın" nidaları eşliğinde kitabı okudum.o yüzden bende kızıl nehirlerdeki şoku yaşatmadı. yazar polisiye nin yanında başkarakterin gezdiği yerlerdeki sosyal yaşantıyı anlatması gerçekten güzel olmuş.çeşitli ülkelerdeki insanları çingenelere bakış açısı olsun .afrikalı siyahi lerin nasıl istismar edildikleri olsun. son olarak benim tahminlerim yüzünden bir çok yerinde sıkılmam dışında gerçekten polisiye adına muazzam bir kitap
kitabın kapağı ve edisyonu g erçekten berbattı.abd deki kapağı neden kullanmadıklarını anlamadım.hadi neyse daha öncede kötü kapaklar gördük desek.pekiedisyona ne diyeceğiz.sırf sayfa sayısını artıralım da fiyat ta artsın mantığıyla yapılmış bir edisyon.576 sayfa gereksiz büyüklükteki puntoyla 3-5 sayfada biten bölüm başlarının sayfanın yarısından başlayıp gene bölüm sonlarının sayfanın yarısında bitmesiyle olmuş.bu kitap altın yayın dan değilde doğan da çıksaydı kitap 350 sayfayı geçmezdi fiyatta 28 olucağına 20 yada 21 olurdu. kitaba gelicek olursak daha önceki robert langdon maceralarından her yönüyle farklıydı. daha kitabın ilk bölümünde robertın bile anlayamadığı(hatırlayamadığı) olaylar içerisinde buluyoruz kendimizi.ama her ne kadar kitaba farklı desekte dan brown ın olmazsa olmazları gene var robert ın yanındaki seksi hatun mickey mouse saat mokasen ayakkabı tveed ceket vs. ama bunların dışında hikaye ilerleyişiolarak farklı bir kitap.aslında kitabın ilk 100-150 sayfası gerçekten tempolu sonra temponun azaldığı ve dibe vurduğu yerden sonra istanbul(son 100 sayfa) bölümleriyle hiç olmadığı kadar artıyor. konusu zaten tanıtımlardan bildiğimiz gibidante nin ilahi komeyasıyla iç içe.bu kısıkmlar iyiiken dan brown mimari anlatımı fazlasıyla abartmış.bu kısımlar dışında hikaye çok şaşırtmacılı ve özgün son olarak kitap güzel bir robert langdon macerası sunmuş.içindeki bilgilerle birlikte okunduktan sonra iyiki okumuşum diyebileciğimiz bir eser