Tuncer Şengöz, 285 adet değerlendirme yapmış.  (8/41)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

6

Pek çok insan kitabın ilk sayfalarının zor ve sıkıcı olduğunu yazmış. Benim için tam tersine, kitabın ilk 100-150 sayfası çok daha cazipti. Hayri İrdal'ın çocukluğunu anlatan bölümlerden müthiş keyif aldım. Sonra, sıra saatleri ayarlama enstitüsüne geldiğinde sıkılmaya başladım. Son 100 sayfayı sürüne sürüne bitirdim. Bilmiyorum, belki de kitabı okuma zamanlama ilgilidir.

Dünyaya Neden Batı Hükmediyor (Şimdilik)
Satranç
Satranç

9

Bir solukta okunan bir şaheser. Bir köylü çocuğunun Sırbistan'ın önemsiz bir kasabasından başlayan yolculuğunun, soylu bir doktorun Avusturya sarayında başlayıp Nazi Almanya'sına uzanan yolculuğu ile New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde kesişmesi... Zweig 1940'ların karanlık dünyasında unutulmaz bir eser kaleme almış.

Uygarlık - Batı ve Ötekiler
Uygarlık - Batı ve Ötekiler

2

Bu kitabın en iyi bölümü ilk 13 sayfası, yani önsözü. Okuyucuyu okumaya, düşünmeye, araştırmaya davet eden bu mükemmel önsözün ardından birbirinden sıkıcı ve sıradan bölümler başlıyor. Ferguson Giriş bölümünde "Batı'yı diğerlerinden ayırt eden altı özellik olduğunu ileri sürüyor: 1.Rekabet 2.Bilim 3.Mülkiyet hakları 4.Tıp 5.Tüketim Toplumu 6. Çalışma ahlakı. İsmi ve konusu uygarlık olan bir kitapta Batı uygarlığı olarak tanımlanan bir bütünlüğün sınırlarının bir takım kavramlarla çizilmesine kimsenin itirazı olmaz, ancak bu kavramların ilgili uygarlığı diğer uygarlıklardan ayıran özellikler olarak tanımlanması oldukça problemli. Dahası, tıp neden bilimden ayrı bir başlık? Rekabet ve tüketim toplumu iki farklı (ve ilgisiz) kavram mı? Çalışma ahlakı gibi sınırları belirsiz bir kavram bir uygarlığın ayırt edici özelliği olabilir mi? Kitabı bu sorularla okumaya başlıyoruz. Niall Ferguson'ın bir tarih teorisi yok; daha çok kes-yapıştır tarzında birbiriyle ilgisiz kavramları, başka kitaplardan taşıyarak eklektik metinler halinde yazıyor. Çin ve Osmanlı'nın Batı uygarlığından neden koptuğunu bir kaç olaya bağlayarak kolay reçeteler sunuyor. Böylece sözü edilen (ve bir kaç on yıla sığan) olaylar olmasa Çin ve Osmanlı'nın geri kalmayacağını öğreniyoruz. Sonra yazar rekabeti anlatırken birdenbire Çin tarihi içinde kayboluyor. Anlatılanlar konu başlığına nasıl bağlanacak diye bekliyorsunuz; bağlanmıyor. Bilim konusu incelenirken tarihçi pek çok gelişmeyi sıralıyor. Bu gelişmeler arasında ne bağ kuruyor, ne de tartışmalı metinler yazıyor. Kes-yapıştır yöntemiyle Batı'nın bilimsel üstünlüğü anlatılıyor. Arada Prusya ve Osmanlı tarihi içinde kaybolup gidiyoruz. Atatürk'ün Türkiye'nin Friedrich'i olmak isteyen doğu diktatörü olduğunu okuyoruz. Esneyerek bir sonraki bölüme geçiyoruz. Mülkiyet başlığı altında Kuzey ve Güney Amerika karşılaştırılıyor. Biz Güney Amerika'yı Batı uygarlığı zannederken, birdenbire Güneyde daha farklı mülkiyet ilişkileri olduğu için Batı-dışı olduğunu öğreniyoruz. Konu başlığının neden "özel bir tür mülkiyet ilişkisi" değil de mülkiyet olduğunu merak ediyoruz. Özellikle bu bölümde Ferguson'un bir türlü dizginleyemediği komünizm düşmanlığı depreşiyor. Marx'ın dünya fikirler tarihine hiç bir katkısı olmayan bir asalak olduğunu okuyoruz. Mülkiyet sorunu bir muamma olarak yarıda kalıyor ve tıp konusuna geçiyoruz. Konu başlığı tıp ama Ferguson bize uygarlaştırıcı bir enstrüman olarak iyi emperyalizmi anlatıyor. Ancak emperyalizm Ferguson'un anlattığı kadar iyi bir şey değil. Tarihçimiz emperyalizmin suçlarını anlatırken bunu teslim etmek zorunda kalıyor. Ancak suçlar insan hakları ihlallerinden ibaret; Ferguson'a göre zenginliğin yağmalanması diye bir sorun yok. Öyle ya, Afrika'da ortalama yaşam süresi uzadı, iyi emperyalistlerin getirdiği aşılar sayesinde hastalık salgınları önlenemedi ancak ölüm oranı azaldı. Bu bölümde de tıbbın iyi emperyalizm olduğunu öğreniyoruz. Tüketim başlığı altında giysilerin tarihini okuyoruz. Batı giysilerinin dünyaya nasıl ve niçin yayıldığını okuyoruz. Bu bölümde Ferguson'un ünlü Türk düşünürü Nihal Bengisu Karaca'dan öğrendiklerini de okuma fırsatı buluyoruz. Dipnot düşülmüş: Yazarla görüşme, 2009. Bir tarihçinin dipnot referansı bu. Çalışma konusu Protestan ahlakından ibaret. Çin'in hızlı büyümesi ile hıristiyanlığın Çin'de yayılması, buna karşılık Avrupa'nın imansızlaşması ile ekonomisinin durgunlaşması arasında kurulan dahice ilişkiyi öğreniyoruz. Son bölümde kehanetler ve döngüsel tarih teorileri hakkında kes-yapıştır bilgiler var. Bir de acemice harmanlama. Bilmiyorum ki bu kitabı neresinden tutsam? Bir de kitabın YKY baskısına konu ile alakasının ne olduğunu bir türlü anlamadığım bir kitap kapağı eklenmiş. Ne diyeyim bilmiyorum ki!

Kızıl Yıldız
Kızıl Yıldız

8

Paul Mason'ın Post Capitalism'inde sık sık gönderme yapılan Kızıl Yıldız 1908 yılında yazılmış. Doğal olarak bilim kurgusal ögeler, o yıllardan geleceğe bakıldığında görüldüğü kadar. Bu nedenle romanı bilim kurgusal ögelerin tutarlılığı bakımından değerlendirmek doğru olmaz. Romanın baskın unsurları şunlar: İleri gelişmişlik düzeyindeki sosyalist bir toplumla, daha geri bir gelişmişlik düzeyindeki bir toplumun kıyaslanması, bu iki farklı topluma ait olan bireyler arasındaki ilişkilerin irdelenmesi, sosyalist bir devrimin arefesindeki bir ülkede yaşayan devrimcinin, sosyalist bir toplumla temas kurduğunda yaşadığı karmaşanın değerlendirilmesi. Başarılı...

Global Inequality: A New Approach for the Age of Globalization
Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği