Yazarın çok ilginç bir teknik kullandığı, okuması zor bir roman. Romanda olayların akışı kronolojik bir sıra izlemiyor; dahası, olayların akışı bir kişinin ağzından değil, pek çok roman kahramanının ağzından anlatılıyor. Yazar zaman zaman Almanca'nın inceliklerini kullanıyor, dil oyunları yapıyor. Türkçe çeviride bu incelikler fark edilmeden geçilmesin diye dipnotlar eklenmiş. İki dünya savaşı arasında yaşayan insanların - ki bunların neredeyse tamamına yakını asker - dünyaları, dünya görüşleri, hayalleri, beklentileri, değer yargıları çok iyi anlatılmış. En önemlisi de, dönemin kaotik olayları ile o dönemde yaşayan insanların donuk ruh hallerinin yarattığı çelişki yazarın satırlarına çok iyi yansımış.
Zaman zaman Zweig'ın ağdalı dilinden yorulduğumu hissetsem de keyifle okudum.
Türkiye'nin 1700'lerden başlayıp günümüze uzanan çağdaşlaşma tarihini anlatan muhteşem bir eser. Muhakkak okunması gereken kitaplardan biri.
Bugüne kadar okuduğum en kötü roman.. Kitap İthaki yayınlarından çıktığı, okuyucuyu cezbeden bir tanıtım yazısına sahip ve ilginç kişiliğe sahip bir yazara ait olduğu için okumaya başladım. Baştan sonra berbat bir kurgu, berbat bir Türkçe, berbat bir anlatım, zaman zaman sayıklamayı andıran monologlar, acemice kullanılmış Judaik semboller ve kendisini alttan alta hissettiren bir anti-semitizm. Okumaya değmez.