Aylardır başladığım bir kitabı aynı gün içerisinde bitirdiğim olmamıştı. Anlaşma’yı tam anlamıyla soluksuz okudum. Bitirdiğimde de üzerinde bayağı bir düşündüm. Aslında beni niye bu kadar etkilediği hakkında da bir fikrim yok. Çok duygusalım sanırım şu sıralar. Chris’in Emily’e duyduğu hisler o kadar yoğundu ki birini öyle sevdiğimi ya da biri tarafından o denli sevildiğimi hayal etmek bile zor geliyor. İki ayrı birey gibi değil de tek bir akıl gibi hareket etmeleri, sanki ikiz misali aralarında değişik bir bağ olması hatta çoğu zaman birbirlerinin akıllarını okumaları. Böyle şeyler ancak kitaplarda ve filmlerde oluyor belki ama insan düşünmeden edemiyor işte. Her neyse. Sevdiğiniz kişi size acısını dindirmeniz için yalvardığında tetiği çekecek kadar cesur olabilir misiniz? “Benim için yap,” diyorsa hem de. “Birini yaşamınızda yer almadığını kafanızda bile canlandıramayacak kadar sevmenin nasıl olduğunu bilir misiniz? Birine dokunup kendinizi evinde hissetmenin nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? Yaşadınız mı bunu?” “Biz… Biz birbirimiz için yaratılmıştık. Bazıları bütün ömrünü o kişiyi arayarak geçirir. Bense şanslıydım. O kişiye başından beri sahiptim.” “Bence aşk da bu. Geriye bakıp tek bir şeyi bile değiştirmek istememek yani.”