Kitabın ilk 50 sayfasında okumakta güçlük çekerek, karakterleri zihnimde tam oturtamadım. Kitabın ilgi çekici; gerçek ile efsanelerin perçinlendiği bir konusu var. Manastır yaşamı, ortaçağ kültürü ve sosyolojisini algılamamız için güzel bir örnek.
Her zaman yeni bir romana başlamadan önce ''kendi aklım yokmuş gibi'' kitap hakkında yapılan değerlendirmeleri tararım. Bu esere başlamadan öncede yaptığım araştırmalarda maalesef insanların okumadan, siyasi kinlerini kitabın üstüne kustuğunu gördüm. Hatta bir tanesi mutlak seveceksin şiirini edebi değerden yoksun bulmuş hemde ruh adamı okumadan... Bazı kişilerde selim pusat'ın kendinden 25 yaş küçük birine aşık olmasını edepsizlikle suçlamış. Ama bu kişiler Orhan pamuğun ''kırmızı saçlı kadın''ında geçen çocuk istismarını çok büyük bir aşk, serenadta ki kurguyu muazzam bir aşk olarak değerlendirmeleri de ayrı bir ironi tabi. Tanrı insanı demokrat olduğunu sanan yarı cahillerden korusun. Kitabı bitirip uyumamdan mütevellit bipolarım bozuldu. Kitapla bağıntılı rüyalar gördüm. Metin aralarındaki şiirlerin güzelliği, romanın bütünlüğünde gizli. Hele o mahkeme sahnesi var ya!. Gelsin kürşad, gitsin mete , , bilgekağan,oruç reis..... Böyle bir sahneyi yazmak ağır bilgi birikimi ve kültür ister.Bu sahne de bazı kesim diz vurmak eylemini,Allah'a hakaret hakaret olarak algılamışlar. Tarih biliminin en önemli kaidesi olan ''olayı dönemiyle yargıla'' sözünden bihaberler. Zaten kendisinin Türk tarihinin Orta asya koluna yaptığı katkılar, tartışma götürmez gerçeklerdir. Romanda güntülüye karşı, antipatik duygular hissettim. Onun dışında ruhumun derinliklerine, kanımdaki her hücreye kitap eden bir roman oldu. Böyle bir kitap, kalpten kaleme aktarılır.
Kitabın sonlarına doğru deyim yerindeyse ''içimin yağları eridi''. Bıyık altından kıs kıs güldüm. Hayvan emeğinin sömürülmesine oldum olası karşıyımdır. Bu sebeple kitap daha da ilgimi çekti. Aslında biz insanların ne kadar çıkarcı olduğunun temsili bir hikaye. Bu eseri okumadan önce yılkılığın ne olduğunu vb. gibi konular hakkında hiç bir fikrim yoktu. Okuyarak bunları da öğrenmiş oldum. Dil konusunda biraz zorlansam da, bir solukta okuyuverdim. Benim için musmutlu bir sonla da bitmiş oldu. Ayrıca romanın iç anadolunun hangi köyünde geçtiğini bilen veya bu yönde bir tahmini olan varsa beni bilgilendirir ise çok sevinirim.
Sabahattin Ali'nin, Sabahattin Ali ile yarıştığı kitap. Benim düşüncelerime göre Kürk Mantolu Madonna'dan kesinlikle daha iyiydi. Uzun zamandır ilk defa kendimi romanın içindeki gören ama konuşamayan bir karakter gibi hissetmeme vesile oldu.
Ben bu kitabi muhtemelen çoğu okurdan daha farklı bir gözle değerlendiceğim. Hani şu haberlerde gördüğünüz barınak basan, hayvan katillerinin üzerine yumurta fırlatan sizin, kırık oldugunu düşündüğünüz insanlar varya. Hah iste ben bizzat onlardanim. Hayvanlarla aram insanlara nazaran daha iyi. Markete giderken sokak kopeklerine selam veririm. Bu sebepledir ki bu kitap beni zırıl zırıl aglattı. Hayvan emeginin sömürülmesine karsiyim. Aladdinin ciniyle karsilassam köpek dövusturen insanlarin soyunun kurumasi ilk dilegim olur. Hele scoot o guzel smith in suratina yumrugu indirdi ya nasıl hosuma gitti anlatamam.Bu kitapla ilgili tek olumsuzluk ise bu kitabi daha önce neden okumamis oldugum. Beyaz diş benim hayatimda yeni bir sayfa açti. Böyle kitaplar iyki var. Bide konusu gelmisken sokak ortami malum. Onlar icin bi kap mama bi kap su koymayı ihmal etmeyin. Kamu spotumu da verdim bitiriyorum =)