Kitabı okurken Atatürk'ün neden okuma listesinde olmasını istediğini anlıyorsunuz.
King'in kendi "Fareler ve İnsanlar"ı ve başyapıtlarından biri. En dokunaklı, en boğaz düğümleyen ve en etkileyici öykülerinden biri Yeşil Yol. Yazarlığının ustalığını gösterdiği, öyküdeki duyguları okuyucuya çok başarılı bir şekilde aktardığı bir roman. King 1930'ları konu edindiği anlatılarında hep böyle başarılı oluyor yanılmıyorsam. Altın Kitaplar yayınevinin bize yalan söyleyerek yıllar önce özet hallerini okuttuğu Mahşer, O, Sis gibi kitaplarının şimdiki tam metin hallerini saymazsak King'in Türkçede basılmış tek okumadığım kitabıydı Yeşil Yol. Filmini izlediğim ve konuyu bildiğim için, unutacak kadar çok zaman sonra okuyayım demiştim ama daha kitaba başlar başlamaz, filmin detayları çok canlı bir şekilde zihnimi doldurdu. Genelde King'in romanlarının sinema uyarlamaları güzel olmaz. Ama Yeşil Yol bir istisnaydı. Kitabı okurken filmi de baştan sona izledim sanki zihnimde. Hem üzüldüm bu çok güzel kitabı bu kadar geç okuduğum için, hem de çok zevk aldım bu okumadan. Eğer henüz okumadıysanız ve King hayranıysanız benim gibi geç kalmayın derim.
Uyarı: Michael Moorcock'la tanışmak için çok yanlış bir seçim olur. Elric serisiyle tanışmıştım Moorcock ile. Çok ilgi çekici bir karakter ve evren yaratmasına rağmen , dağınık üslubu ile serinin kitaplarına devam edemeden kopmuştum. Bu kitapta bu dağınıklığın zirvesi var. Gerçi ana karakterin olduğu seriyi okuyanlar için bir anlam ifade edebilir ama o seri olmadan tam bir saçmalama gibi olmuş. Tanınmış bir bilimkurgu yazarı olunca böyle uçarılıklar yapabiliyorsunuz ve kitap olarak basılabiliyor :) Başı ve sonu olmadığı için hikayeler diyemeyeceğimiz fragmanları okumak bir süre sonra " ne yapıyorum ben" diye kendinizi sorgulamaya neden oluyor. Ben de öyle yaptım ve kitabın bir noktasından sonra fragmanların başlarındaki, 2000lerin başlarındaki dergilerden alınmış kısımları okudum sadece. Kitabın sonundaki röportajında, Tolkien'ı "okunamayacak yazar" olarak nitelemesi ile de Moorcock benim için bitmiş oldu :) Ayrıntı Yayınlarının bu kitabı seriye niye aldığını da anlayamadım.
Barker'dan uzun metinler okumaya alışmışken bu kısa kitap acelesinden bitirilmiş gibi geldi. Yine de etkileyici bir kitap. Barker'ın üslubu bir başka.
Özlediğim Stephen King'i okutan kitap oldu. Son birkaç kitaptır King'in kitapları eski tadını vermiyordu bana ama Uyuyan Güzeller , King'in müthiş bir hikaye anlatıcısı olduğunu gösterdi yine. Mahşer'deki gibi, Kubbenin Altında'daki gibi dalga dalga yayılan bir kaos, bu kaos ortamında habis ruhlarını tatmin etmek için fırsat bulan kötüler, kaosla baş etmeye çalışan bir çok insan ve onların hikayeleri... Tabii bir iyi-kötü savaşı. Ancak bu sefer, iyiler ve kötüler arasındaki ayrım keskin değil. İki tarafa da hak veriyorsunuz yer yer. Eksikleri de var kitabın, "iyiler" diye adlandırabileceğimiz tarafın motivasyonu biraz havada kalmış ,erkekler ve kadınlar arasındaki o bildik anlaşmazlık da biraz sjw usulü abartılmış, olayları başlatan Evie 'nin sonu da havada kalmış. Yine de temposu hiç düşmeyen , merak duygusunu hep diri tutan , Stephen King'e yakışır kanlı ve vahşi sahnelerle dolu bir kitap Uyuyan Güzeller. King hayranları mutlaka okumalı
Ülke ile ilgili verdiği bilgiler nedense nahoş hisler uyandırdı . Bu kitabı okurken hiç Brezilya'yı gezip görme arzusu, merakı uyanmadı bende. Yazarın tarzından olsa gerek.