Satıgül Yüksek, 366 adet değerlendirme yapmış.  (13/53)
Aşkın Adı Yahya
Aşkın Adı Yahya

9

" Karım olmaya karar vereceğin günü bekliyorum. O gün geldiğinde, nefesini benim ciğerlerimden çekeceksin." Çok sevdiğim bir yazarın güzel bir kitabını daha bitirdim, kalemindeki doğallığı ve günlük konuşma dilini seviyorum, eğlenceli, sıcak ve içten geliyor bana :) Bu kitabımızda, yaşadığı platonik bir aşka kendisini fazlaca kaptırıp hayata küsen, bu uğurda yaşadığı şehri bile değiştiren bir adamla, onu ilk gördüğü andan itibaren seven ve elde etmek için her şeyi göze alan, deli mi deli bir Esra karakterimiz var :) Esra sırf sevdiği adama yakın olabilmek adına üniv. için Düzce ye gider ve yurda yerleşir, ama okulda çıkan bir karmaşadan sonra kader bu iki genci aynı evde bir araya getirir, okul bitene kadar misafir olacaktır Esra Yahya'nın evine ve tabi şansı yaver giderse gönlüne de.. Aslında Yahya'nın Esra ya bir anda aşık olması biraz hızlı oldu sanki, yani kız evini temizledi iki yemek yaptı diye birden adamın kafası karıştı, tamam hayatına bomba gibi düştü kız, adamın bildiğin düzeni değişti, üstüne üstlük çatlak ve sevimli annesi de eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürdü ama ne bileyim azıcık hızlı gelişti işte :) Diğer yandan Esra'ın aşırı fevri hareketleri hem beni hem Yahya'yı bayağı delirtti, tamam kızı anlıyorum platonikte olsa adamın ilk aşkı ile aynı mahallede oturmak ve o kızı neredeyse her gün görmek insanı huzursuz eder ama bence Yahya'nın aşkına inanmalıydı, zira yaptıklarıyla bunu fazlasıyla kanıtladı, ama kızımız adamı çok zorladı ve neredeyse her şeyi mahvediyordu :) Yahya ve Esra ile aslında İEBD kitabından tanışıyoruz,Esra İsmail'in yeğeni Yahya ise İsmail in en yakın hatta tek dostu :) Yazarın kitaplarını okumaya son hız devam :) http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/

Deli Divane
Deli Divane

8

İsmail ve Yahya'yı okuduktan sonra onların bir tık altında kalan bir kitap oldu benim için, ama kurguya dahil olan babaanne sayesinde oldukça renkli zamanlar geçirdim diyebilirim :) Hiç bir lafın altında kalmayan, şımarık çenebaz Yeliz'le, kadınlardan pekte haz etmeyen, ama çenesi en az Yeliz'in ki kadar kuvvetli olan yağız bir karadeniz erkeği Mehmet'in aşkını anlatan eğlenceli bir kitaptı.. Yeliz aile şirketinin bir projesinde yer almak ve kendini kanıtlamak istemektedir, bunun için yapılacak bir turizm tesisi için iş adamı Mehmet Gürmanoğlu ile ile görüşmeye gider, kim olduklarını bilmeden bir tesadüf sonucu karşılaşan bu ikilinin eğlenceli birlikteliğine, Mehmet'in hınzırca planları sayesinde dahil olan, babaannemiz Rabia Sultan kitabın en tatlı karakteri, çok sevdim ben babaanneyi, lafını sakınmayan, ağzı biraz bozuk cin gibi bir kadındı :) Kitabın önemli bir sahnesi vardı, ikilinin yakınlaşmasıyla ortaya çıkan bir gerçek ki bende öğrendiğimde şaşırmıştım, zira başından beri farklı bir Yeliz karakteri çizildi, masumiyet anlamında söylüyorum, Mehmet birlikte geçirdikleri zaman zarfında kızın masumiyetine dokunamamak için kendisiyle çok mücadele etmiş, sürekli kızdan uzak durmaya çalışmıştı, fakat sonunda böyle bir şeyle karşılaştığında neye uğradığını şaşırdı, o anki öfkesiyle kıza verdiği tepki biraz fazlaydı belki ama onu anlayabiliyorum, mesela düşünün, kızın koluna konan sineği bile kıskanan, sevdiğime dokundu diye söylenen bir adamın, böyle bir olayı sindirmesi biraz zaman aldı haliyle .. Nehir Erdem sevdiğim yazarlardan biridir ve çıkan kitapları mutlaka takibimdedir :)

Kalbim Sende Kalmış - (Kayıp Şehir, #4)
Kalbim Sende Kalmış - (Kayıp Şehir, #4)

7

Bu kitapla, Kayıp Şehir Serisini tamamlamış oldum, yazarın gerçekten iyi bir kalemi var, çıkacak olan kitapları mutlaka takip edilmeli, gerçi iki kadın karaktere takmış durumdayım ve son kitabın kurgusunu biraz zayıf buldum ama bu yazarın güçlü bir kalemi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.... Ali ve Arya çocukluktan beri arkadaşlar, zira aileleri çok yakın dostlar, Ali'nin babası Kimliksiz kitabınındaki Adem, Arya'nın babası ise Pinokyonun Rüyası kitabındaki Ömer karakteri, bu iki genç zamanla birbirlerine karşı arkadaştan öte duygular hissetmeye başlıyor, aslında bu duyguları ilk hisseden Ali oluyor, fakat yanlış anlaşılmalar ve bir türlü birbirleriyle yüzleşememeleri sonucu aşklarını bir türlü yaşayamıyorlar, Arya yurt dışında okumaya giderken Ali kendisini "Kayıp Şehir Kulübündeki" işine veriyor ama arkadaşlıkları her zamanki gibi yakın devam ediyor, ta ki Arya'nın ülkeye kesin dönüş yaptığı gün yanında nişanlım diye getirdiği Daniel devreye girene kadar, işte ondan sonra Ali artık ipleri eline alması gerektiğini anlıyor... Girişte de söylediğim gibi serinin diğer kitaplarına göre kurgusunu birazcık zayıf buldum, bunda Arya karakterini sevmemiş olmamın payı büyük, zira kendisini bildi bileli tutkuyla Ali'ye aşık bir kadının, sırf kendisini güldüren, iyi bir adam diye Daniel' le evlenmeye kalkması, bunun için ailesini karşısına alıp herkese baş kaldırması, ama akabinde sanki bunları yapan kendisi değilmiş gibi onu istemediğini söyleyip ayrılmaya çalışması hiç hoşuma gitmedi, adamı resmen kullandı, tamam Daniel sağlam papuc değildi, hatta pisliğin tekiydi, ama iyi biride olabilirdi, bu kullanılmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor, ne istediğini bilmeyen, aşkına sadık olamayan kadınlar bende sinir gazı etkisi yapıyor, bu halleri bana aşklarının tutarsızlığını gösteriyor, sonunda hatalarını anlamaları yada telafi etmeye çalışmaları bile bende sempati uyandırmıyor, zira bir adamın evlilik teklifine evet demek o adamın hayatına, yatağına evet demek anlamına gelir, ama tutkuyla sevdiği tek bir kişi var oda Ali, bu durumda Arya ikisini de aldatmış oluyor bana göre :)

Kimliksiz - (Kayıp Şehir, #1)
Kimliksiz - (Kayıp Şehir, #1)

9

Yazarın kalemini çok sevdim, güzel bir kitaptı, özellikle Deryal ve Adem'in sahnelerine bayıldım :) Geçmişine ait hiç bir şey bilmeyen bir adam Deryal, sokaklarda geçen zor bir hayatı olmuş, tabiri caizse her pisliğe bulaşmış, hatta elini kana bile bulamış, sonrasında şansı dönmüş ve bir gece kulübü sahibi olmuş adı "Kayıp Şehir" kardeşi gibi gördüğü Adem ile birlikte orayı işletmeye başlamışlar ve herkesin dikkatini çekecek kadar da başarılı olmuşlar , bu nedenle ne düşmanı eksik olmuş ne de belinde silahı, bu arada polisin gözü de sürekli üzerlerinde, Deryal'ın bir açığını beklemişler hep...... Burcu, gece kulübüne geldiği bir gece Deryal'ın dikkatini çekiyor ve ilk görüşte bağlanıyor kıza, ama kızın sakladığı çok fazla sır var ve hiç bir şey göründüğü gibi değil Burcu'nun hayatında, kızın amacı Deryal'a yakın olmak onun hayatıyla ilgili her şeyi öğrenmekti özellikle de işiyle ilgili, kısacası ne yapıp edip Deryal'ın merkezinde olmalıydı, bunun için çokta uğraşmasına gerek kalmadı zira Deryal onu kanatları altına almaya dünden hazırdı zaten, ama kız nedense ergenler gibi tavırlar sergilemeyi tercih etti, giyim kuşam tarzı, saçma sapan inatlaşmaları, çocukça kaprisleri derken adama yaklaşacağım diye yaptığı her hareket gözüme battı, Deryal gibi saplantılı bir ağır abinin yanına yakıştıramadığım bir karakter oldu, birde ben oldum olası sırları olan kadınları sevmiyorum, onunda etkisi var tabi :) Gelelim o malum sahneye, Deryal kızı o kadar sevdi, o kadar pamuklara sardı ki, fotoğrafları görünce çıldırdı resmen, adeta başka bir boyuta geçti, yapmasaydı iyiydi ama olan oldu ve kıza üzüldüğüm tek sahne de o oldu ... Finalde Deryal'ın geçmişine ait sırların ortaya çıkmasını sevdim, kim olduğunu, nereye ait olduğunu bilememek onun hayatındaki en büyük eksiklikti, öğrendikleri ile geçmişin sisleri dağılmış oldu .. Yazarın kalemi gerçekten çok iyi,sırada serinin ikinci kitabı Pinokyo'nun Rüyası var Ömer bey ile tanışmanın zamanı geldi :)

Gitme - (Kayıp Şehir, #3)
Gitme - (Kayıp Şehir, #3)

9

Serinin tüm kitapları güzeldi son kitap kaldı okumadığım ama şu ana kadar en sevdiğim Gitme oldu :) Hayat genç bir üniv. öğrencisi, fakat yaşamının tek odak noktası yakışıklı ve tanınmış genç bir iş adamı olan Tunç Mirza Yiğit, ona delicesine aşık ve adamı gittiği her mekanda takip ediyor, ama onunla aynı kulvarda olmadığının da farkında, o nedenle sadece uzaktan sevmeyi tercih ediyor, hatta onunla ilgili tuttuğu bir günlüğü bile var, ve bir tesadüf sonucu Hayat ve Mirza ortak bir arkadaşları sayesinde resmen tanışıyorlar, Hayat adeta pelteye dönen beyni ve vücudu yüzünden genç adamın hiç bir isteğine karşı koyamıyor ve onunla tek bir gece geçiriyor, asıl hikaye, o gecenin sabahında, Hayat'ın ailesinin genç adamın dairesinin kapısında belirmesiyle başlıyor, o sahne gerçekten inanılmazdı, yazar resmen yaşattı bana, kızın o ölümden beter halini tüm kalbimle hissettim :( Hayat'ın ailesi nin baskısı ile zoraki bir evlilik devreye giriyor, gerçi nikah olsun ya da olmasın adam kızını çoktan reddetmiş durumda, ve o gün Mirza'nın Hayat ile ilgili en başından beri yanlış fikirlere kapılması yüzünden kıza aylarca çektirecek olacağı eziyetlerin de miladı oluyor... Mirza'yı bir kaşık suda boğasım geldi, kıza resmen konuşmayı ve ayak altında dolaşmayı yasaklıyor, o küçücük çatı katında hiç yaşam alanı tanımıyor, gözüme görünme hatta mümkünse nefes bile alma diyor kıza, ama maşallah paşam kendisi eski hayatına kaldığı yerden devam ediyor, fakat ne zaman ki bir tesadüf sonucu kızın kendisiyle ilgili tuttuğu o defteri görüyor, işte o zaman her şey sil baştan yazılıyor, fakat sorun şu ki, çektirdiği onca eziyetten sonra Hayat artık ona delicesine aşık olan kız değil. Mirza bir yandan onun aşkını yeniden kazanmaya çalışırken, diğer yandan kendi geçmişiyle yüzleşiyor,kendi ailesine de çok zor zamanlar yaşatmış ve öğreniyoruz ki kalplerini kazanması, kendisini affettirmesi gereken bir sürü insan var .... Selvi Atıcı kalemine sağlık zevkle okudum :) ve bir hatırlatma, Mirza beyimiz ilk kitap Kimliksiz de ki Deryal beyimizin oğlu :)

Pinokyo'nun Rüyası - (Kayıp Şehir, #2)
Pinokyo'nun Rüyası - (Kayıp Şehir, #2)

8

Kayıp Şehir Serisinin ikinci kitabı .... Zor bir hayatı olan Gazel, hasta anne ve kardeşinin geçimini sağlamak için her işi yapmış, hatta en kötüsünün kıyısından dönmüş, ama bir gece, her şeyin bittiğini hissettiği o gece bir seçim yapmak zorunda kalıyor, ya kendi elleriyle hayatına son verecek ya da karşısında duran korkunç adamların işkencelerine hatta kendisini öldürmelerine boyun eğecek, Gazel ilk seçeneği tercih ediyor ve işte orada kader devreye giriyor, karşısına çapkın ve işinde başarılı yakışıklı doktor Ömer'i çıkarıyor... Aylarca süren koma hali, Gazel'in tekrar hayata tutunma çabaları, Ömer'in özel ilgisi ve zamanla Gazel'den vazgeçemeyecek duruma gelmesi derken, akabinde kötü adamların tekrar devreye girmesiyle bol aşklı, az aksiyonlu bir kitap ortaya çıkıyor, finali sevdim, özellikle Ömer'in, Gazel'i kötü adamların elinden kurtardıktan sonra yaptıkları çok güzeldi, bu arada çikolataların hikayede ayrı bir yeri var :). Deryal ve Adem yeniden görmek ayrı bir zevkti zira Ömer'le ilk kitaptan tanışıyorlar ve aralarında iyi bir dostluk var .. Selvi Atıcı'nın gerçekten iyi bir kalemi var ve bu yüzden seriye devam :)

Ben O Değilim
Ben O Değilim

7

İnsanı yormadan okunan güzel bir kitaptı, bir erkeğin bakış açısıyla anlatılan kitapları seviyorum her şeyi Arın'dan dinlemek zevkliydi :) Arın Soylu, sosyetenin tanınan çapkınlarından kardeşi Meriç'in isteği üzerine bir süreliğine onun yerine geçmek zorunda kalıyor, yıllardır Yunanistan'da yaşayan Arın, baba mesleği olan gemi yapımı işlerine ara verip ülkesine dönüyor, çocukluklarından beri kardeşiyle yer değiştirme oyununu oynadıkları için ailelerinin buna kolayca kanacaklarını biliyorlar, zira onlar "tek yumurta ikizi" Arın'ın kalabalık ve güzel bir ailesi var oldukça da eğlenceliler, fakat yeğenlerinin öğretmeni Tuna'nın genç adamın hayatına girmesi işleri karmaşık bir hale sokuyor... Zamanında Tuna ve Meriç arasında yaşanan bir yanlış anlaşılma sonucu kız Meriç'ten nefret ediyor, eline geçse bir kaşık suda boğacak o derece, Arın kıza sırılsıklam aşık olunca bu nefreti aşka çevirmek iyice zorlaşıyor , zira bir süre yalanını devam ettirmek zorunda, aslında Arın 'ın kıza bir türlü " Ben O Değilim" diyememesi kitabın ana kurgusunu oluşturuyor... Zamanla Arın'ın kıza olan duyguları yoğunlaştıkça kaybetme korkusu artıyor ve basit bir yalan kocaman bir soruna dönüşüyor... Yalnız kitabın eksileri de vardı tabi, mesela kurguya bakacak olursak sayfa sayısı çok fazlaydı, Arın'ın jet hızıyla aşık olması pek inandırıcı gelmedi, ayrıca Tuna'nın kaprisleri, nazı niyazı ya sabır dedirtti, aslında bu ikili bana göre birbirlerine hiç uygun değil, sanki yazar zorla bir araya getirmiş bunları :)