Kitaba biraz sabretmeniz gerekiyor. Yazar son yüz sayfada kitap boyunca geriye dönüşlerle anlattığı konuyu sonuca müthiş bağlamış. Başta kimin ne olduğunu kiminle akraba olduğunu oturtmak zor oldu. Kast sisteminde farklı iki tabakadan insanın birbirine olan aşkı var kitapta.Kitap boyunca yazara sinirlenebilirsiniz ama son 100 sayfada okuyucuyu edebi doyuma ulaştırdığını düşünüyorum.
Niye okudum bilmiyorum tavsiye falan da yoktu halbuki. Başlarda altını çizdiğim bazı cümlelerin ve Osmanlı'yı yıkıma götüren bazı yanlışları vermesınin dışında hiç beğenmedim.
Herkesin okumasını öyle çok isterdim ki... Benim için çok farklı bir yerde. Diğer okuduğum romanlarda da çok duygulandığım zamanlar olmuştu. Ama bu satırların gerçekten yaşandığını bilmek beni oldukça yaraladı diyebilirim. Hapiste olmak ezilmek aşağılanmak dik durmak dışarı özlemi ... Sanki gerçekten yaşadım ve Sevgi Soysal ı daha çok sevdim. Hem de çok... Ayrıca Sevgi Soysal Yenişehir'de bir Öğle Vakti kitabını da Yıldırım Bölge'de yazmış. O koşulları çektiği yetmiyor gibi bir de şaheser çıkarmış. "Ben herşeyin bir bir yok olmasına o kadar alıştım ki Ve her şeyin bir bir varolmasına o kadar alışacağım ki"
İlerde menopozda yaşayacağım sıkıntılar hakkında bol bilgi sahibi oldum:). Kitaptan aldığım tek şey bu gibi hissediyorum. Dili çok basit geldi bana sanki günlük yazar gibi sıradan. Diğer romanlarının iyi olduğunu duymuştum belki de bundan başlamam bir hataydı. Ama diğer kitaplarının nasıl bir ruh haliyle yazdığını anlamak isteyenler için iyi bir kaynak olabilir.
Bir yabancının ruhsuz üretmeyen tembel bir kasabayı bir cümleyle nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Sözün gücü budur...