1912 yılında bahar karlarıile başlayan bereket denizi dörtlemesinin oluşturduğu bu derin hikayenin sonudur meleğin çürüyüşü. 1974 yılında her şeyin başladığı yere dönmesi ile son bulur. aslında yaşanan her şeyin bir hiç olabileceği ihtimali üzerine düşünür, düşündürtür mishima. "buraya altmış yıl önce gelmiştim." "bellek, düşsel bir ayna gibidir. bazen şeyleri görülemeyecek kadar uzakta, bazen de yanı başımızdaymış gibi gösterir." "ama eğer kiyoaki baştan beri olmadıysa..." "eğer kiyoaki hiç yaşamadıysa, isao da yaşamamış demektir. ying çan da öyle; kim bilir, belki bende yoktum?" . . . "bu her insanın yüreğinden geçirdiği bir sorudur." bana kalırsa çevre tasviri ile ortamın içine okuyanı sokma konusunda en başarılı olduğu kitaptır seride. ayrıca toru'nun güncesinin olduğu kısımlar tekrar tekrar okunabilecek ilginç düşüncelere sahip, mishima sanki sakladığı ne varsa son kitapta kusmuş ve bitivermiş gibi hissettiriyor. tükenmişlik hissini sonuna kadar hissettiriyor okura. bir yandan da toplumdaki yozlaşmayı o zamanlar fark edip geleceği görmüş bir yazar mishima, sürekli insanların ikiyüzlülüğünden ve değer vermemesinden, geleneklerine sahip çıkmamasından dem vuruyor. söylemeden geçemeyeceğim, can yayınlarının bereket denizi dörtlemesinde ortaya çıkardığı kapak tasarımları gerçekten çok güzel ama meleğin çürüyüşü... adeta duvara asmalık bir tablo olmuş kendileri, özledikçe bakılacak cinsten.
Doğukız Şimdi ilk aydınlıkta gökyüzü çıldırasıya kızıl Orda saydam yüzünü uyanır masmavi ay Güzelliğine hep açıktır ya gözlerim Yeniden ışırım dağlarla ülkelerle ben Gün sonrası ikimiz daha çıplak Yavaşça uyuturum bu kez yüzünü Gövdem seni öylesine sever ki Şimdi bir ninni olursun bütün sesleri kız
"Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... " ayrıca Ay Karanlık şiirini Cem Karaca'dan dinleyebilirsiniz.. https://www.youtube.com/watch?v=4vUarHWae9k