Gregory Benedict'ten sonra en sevdiğim 2. Bridgerton oldu. Diğer kardeşlerinin aksine aşkı bulacağına tamamen inanan, bugüne kadar hiçbir kadınla ilişkisi olmayan sevdiği kadın için aşırı fedakar olan, bulunası zor erkek tipi karşımızda duruyor. Lucy de ayrı bir sevimliydi. Biri titiz, geleceğini planlayan diğeri dağınık ve hayatı olduğu gibi yaşayan çiftimiz çok tatlı. Yalnız Hermonie'yi hiç sevmedim. Maşallah kız her gördüğüne aşık. İlerleyen zamanda eşini aldatırsa kesinlikle şaşırmam. Kitabın son sözü beni çok güldürmüştür. 8 romanda da ilgimi çeken bir detay var: Violet Bridgerton. Yazarımız nedense çocuklardan çok bu karakter üzerinde durmuştur. Hepsini seven, hepsinin evlenmesini isteyen ve fazla nasihatçi biri. Kadını sevdiğimiz bir gerçek ama bu kadar çok üzerinde durulmasaymış keşke. Sonuç olaraka Bridgerton serisi bitti. Bittiği için o kadar mutluyum ki.
Konu olarak Eloisa James'in Yüreğim Seni Seçti romanına çok benziyor o romanı hiç beğenmemiştim. Bu da onla yarışacak derecede. Çiftimiz kesinlikle ve kesinlikle birbirine aşık değil sadece bir şekilde mecburi bir şekilde birbirinin yanındalar. Okumayın pişman olursunuz.
Bu romanla artık Julie Garwood okumayacağım garanti oldu. Yazarın Gelin hariç diğer romanlarında "Ian bu duruma çok sinirlendi, Duncan ona gelmemesini söyledi" gibi cümleler kullanması yani karakterlerin yapması gerken şeyleri tamamen yazarın yapması, karakterlerin hep aynı özelliklere sahip olması artık sıktı.
Aslında puan olarak 1 hak eden bir roman ancak yazarın kurgusu güzel oluğundan 2 verdim. Ben bu kadar iğrenç bir çiftle karşılaşmadım. Kız kendini akıllı sanan ahmağın teki, adamsa neymiş efendim zamanında birini sevmiş sonra öldüğü için sözde bunalıma girmiş bu bunalımı kadınlarla atlatan şaklabanın teki. Adamın ailesi de ayrı uyuz. Kitapta sadece kurgu ve kapağı sevdim diyebilirim. Ancak bunlar bile kitabı okuduktan sonra içimi rahatlatan özellikler değil. Okuduktan sonra hemen çöpe giden bir kitap oldu. Yazara bir şans daha vermeye değmez.