Evet, bir serinin daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Uçuşta ve Yükseklerde kitapları güzel olsa da bu kitap ne yazık ki tam bir hayal kırıklığı idi. Yazar da bu seriden sıkılmış olacak ki birçok şeyi oldu bittiye getirmiş. İlk kitapta James'i sevdim, ikinci kitapta Bianca'yı aşırı şaşaaya boğması yüzünden biraz soğudum, üçüncü kitapta iyice soğudum. Elli Ton serisinde Chirstian'ın karakteri saçma bir şekilde çok değişmişti ama BDSM'yi tam olarak bırakmasa da artık kıza daha az acı verir olmuştu. James'in hem karakteri değişiyor hem de BDSM olayını çığırından çıkarıyor. Nerede o ilk kitaptaki tatlı aşık, nerede bu sırf kız üzerinde hakimiyet kuracağım diye şiddetin her türlüsünden çekinmeyen adam? Olaylar çok gelişi güzel anlatılmıştı. Ve kitapta bir şey dikkatimi çekti, yayın evinden mi yazardan mı kaynaklanıyor anlamadım. Bianca, James'in zamanında Jolane ile yapmış olduğu seks görüntülerini izliyor, sonra James izlediğini öğreniyor ve bir yerlere kayboluyor, o sırada araya Japonya'ya yapmış oldukları yolculuktan bazı kesitler geliyor ama kitaba göre bu yolculuğu yapmalarına daha var, sonrasında yine James'in nerede olduğuyla alakalı sahneye geri dönüyor. Bu durum benim aldığım baskıda mı böyle yoksa başka baskılarda da bu durum var mı? Kitabı okuyanlardan biri beni bilgilendirirse sevinirim. Sonuç olarak seri iyi başladı ama kötü bitti. Son kitabın faciasından dolayı bence almasanız da olur.
Birkaç aylık aradan sonra yeni bir JQ kitabına kavuşuldu, okundu, bitti. Epsilon Yayınevi bu yazarımızın 5 serisini çıkarmış olup şu ana kadar ikisini tamamlamıştır. Biri Bridgertons -kitaplar bitmesine rağmen Bridgertons:Happily Ever After isminde bir kitap daha var ben onu orijinal dilinde okuyarak bu seri benim için bitti diyorum yayınevi bizlere ne zaman buluşturur veya buluşturacak mı bilemiyorum- diğeri bu kitapla beraber son bulan Two Dukes of Wyndham serisi. Serinin ilk kitabı Kayıp Dük bittikten sonra bu kitap hemen çıksın istiyordum ama yayınevi araya Cennet Gibi kitabını sıkıştırmasaydı çok güzel olacaktı ve bitecekti bu seri çabucak. Aslında ben kitabın konusuna değinmek istemiyorum Burçin arkadaşımız kendi blog sitesinde konuyu kısaca güzel bir şekilde anlatmış ve yorumları da yerli yerinde ben sadece kitabın yorum kısmına geleceğim. Öncelikle kapaktan başlamak istiyorum. Bence bugüne kadar JQ kitaplarındaki en güzel kapakla karşılaştım. Seçilen resmi çok sevdim ben, serinin ilk kitabındaki gibi yazarın isminin ortaya konmasına memnun kaldım. Kitabı okumadan önce kitabın nasıl yazıldığını az çok biliyordum. Öncelikle şunu söyleyim bu kitap Kayıp Dük'ün devamı niteliğinde değil. Kayıp Dük kitabında geçen olaylar birebir burada da geçiyor ancak ilk kitapta Jack, Grace ve düşesin duygu düşüncelerini okuyoruz, bundaysa Thomas ve Amelia'nınkileri. Ancak kitabın 3/4'ü ilk kitapta anlatılan şeylerin birebir aynısı burada var 1/4'ü ise Thomas ve Amelia'nın düşünceleri. Bu açıdan beğenmedim kitabı. Ben mesela düşes niçin Thomas'a ve kendi ailesine -ortanca oğlu hariç- bu kadar nefretle yaklaşıyor bilmek istedim tamam ilk kitaptan nedenini biliyor gibiydim ancak burada biraz daha ayrıntı istiyordum sonuçta kitabın baş karakteri Thomas. Ayrıca bu kitabı okumamdaki ana sebep Jack Audley'di benim için, ben böyle sevilesi bir karakter görmedim ancak Jack'le alakalı çok küçük bir yer ilk kitapta yoktu burada vardı, geri kalan zaten ilk kitapta okuduğum Jack'in yaşadıklarıydı ben olsam Jack'e biraz daha ağırlık verirdim :) . Thomas ve Amelia'yı kendi başlarına ele alacak olursak karakter analizleri gayet güzel işlenmiş ancak ben onların aşkını inandırıcı bulmadım ve bunu ilk kez bir JQ kitabı için söylüyorum. Çift olarak ve tek başlarına bile bir tülü sevemediğim Yüreğine Söz Geçmiyor kitabındaki Daphne-Simon'un aşkı daha inandırıcıydı. 20 sene boyunca birbirlerini umursamıyorlar ancak Amelia, Thomas'ın Grace'e karşı olan yaklaşımından ötürü ona karşı bir şeyler hissetmeye başlasın; Thomas da düklük elden gidiyor kız da elden gidiyor diyerek Amelia'ya aşık olmak için o vakti seçsin. Daha iyi işlenebilirdi bu kısım. Böyle düşünmeme sebep kendi başlarına alınca bile Thomas ve Amelia'yı sevememiş olmamdan kaynaklanıyor sanırım. Amelia'nın, çevresindekilere kendini ezdirmeme çabası ona saygı duymamı sağladı ama sevgi konusunda ne seviyorum ne de nefret ediyorum. Thomas'da ise onda seveceğim veya saygı duyacağım bir şey göremedim ben zaten ilk kitaptan ondan bir nem kapmıştım, belki kendi kitabında düzelir dedim ama aynı tas aynı hamam. Ancak yazar Thomas için pek tahmin etmediğim bir son hazırlamış ve kitabın son sayfasında sizi eski bir dost ziyaret edecek ben şahsen onu görünce kendisini ne kadar özlediğimi anladım. Sonuç olarak ben kitaptan memnun kalmadım. Dediğim gibi iki kitaplık bu seriden ya Kayıp Dük ya Hayal Etmediğin Kadar kitabını okuyun ikinciye hiç gerek yok. Bana sorarsanız Kayıp Dük'ü okuyun derim Jack gibi bir karakter anca kırk yılda bir bulunur kitapta :D Ve umarım yayınevi başka bir serinin ilk kitabını çıkarmaz. Bana sorarsanız önce Agents for the Crown serisinin ilk kitabı çıkmalı, bu da iki serilik bir kitap ve bu serinin 2. kitabı ülkemizde çıktı ismi de Bana Sevdiğini Söyle. Sonrasında Bevelstoke serisi çıkmalı o da 3 kitaplık bir seri ama devamı var gibi gözükse de -Olivia'nın ikiz kardeşinin kitabı yok- yazarın cevaplarından bu seriye geri dönmek istemediğini anladım. İlk kitap Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü ismindeydi. En son da Smythe-Smith Quartet olmalı derim. Onun ilk kitabı da Cennet Gibi. Sonrasında 3 kitap daha var. Yayınevi bu sıralamayla gitse çok güzel olur ama sonraki kitap kesin Smythe-Smith Quartet çıkacak. Ne yapalım yazarın hayranı olarak bana da okumak düşer.
Şu son 1.5 senedir yayın evlerine ne oldu anlamadım. Biliyorlar ki tarihi aşk romanı okuyan insan sayısı ülkemizde hiç de az değil. Ama gelin görün ki artık bütün kitap evlerini toplasanız bu tarz kitaplardan ayda en fazla 5 tane çıkıyor. Büyük çoğunluğu ya günümüz aşk ya da daha da kötüsü paranormal, distopya temalı kitaplar çıkarıyorlar. Tarihi aşk romanı çıktığında ise artık nereden buluyorlarsa özellikle en kötü yazarları veya iyi bir yazarın en kötü kitabını veya serisini çıkarıyorlar. Siz de mecburen bu türü sevdiğinizden elde ne varsa onunla yetiniyorsunuz benim gibi :( . Evet, bu ufak sitemimden sonra gelelim Koridor'un son çıkarmış olduğu tarihi aşk romanına. Tatlı Ceza veya orijinal adıyla Sweet Release, Blakewell/Kenleigh Family Trilogy serisinin ve aynı zamanda Pamela Clare'nin ilk romanıdır. Alec Kenleigh, ailesinin en büyük çocuğu olduğundan babası ona birçok sorumluluk yüklemiştir ve kardeşi Philip'in aksine ondan herhangi bir sevgi görmemiştir. Yıllar içinde Alec bir beyfendi ve sorumluluk sahibi birisi olurken, kardeşi ona tanınmış olan fazla serbestlikten ötürü sürekli hatalar yapan birisi olup çıkmıştır. Alec de Philip kendine çeki düzen versin diye onu bazı şeylerden mahrum etmeye karar verir. Bu kararından kısa bir süre sonra evine dönerken saldırıya uğrar. Aradan geçen 2 aydan sonra bilinci yerine gelir ve başka bir yerde olduğunun farkına varır. Orada Catherine -Cassie- Blakewell ile tanışır. Cassie ona adının Cole Branden olduğunu, tecavüz suçundan ötürü Virginia'ya getirildiğini, uzun zamandır hasta olduğu ve onun haline üzüldüğü için onu satın aldığını ve bundan sonra kendisi için çalışacağını söyler. Alec bunları duyduğunda asıl kimliğini ispatlamaya çalışır ancak elde yeterince kanıt olmadığından ona kimse inanmaz. Alec İngiltere'ye mektup yazar ve mektubun ulaştırılmasını ister, Cassie de kaçmayacağına söz verirse bunu yerine getireceğini söyler. Alec de söz verir ve eve döneceği zamanı beklemeye başlar. Bu süre zarfında Alec ve Cassie birbirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlarlar ama onlara engel olan sorunlar vardır ve bir yandan bunlara göğüs germeye çalışırlarken diğer yandan aşklarını yaşamaya başlarlar. Bazı yazarların ilk kitabı yayınlandıktan sonra çıkardığı kitaplar ya eh'lik oluyor ya da kendini geliştirerek çok iyi romanlara imza atıyorlar.Biz yazarı MacKinnon's Rangers serisiyle tanıdık ve sevdik. Bu kitap yazarın ilk kitabı olmasına rağmen çok başarılı buldum ben. Yazarın en sevdiğim yönü tarihi aşk romanı yazacağım derken kitabı sırf aşka boğmaması diyebilirim. O dönemin sorunlarını ve yaşananları çok güzel bir şekilde, gerçekçiliğini yitirmeden anlatmasını çok takdir ediyorum. Alec-Cassie arasında geçenler -ister romantizmi,ister atışmaları olsun- gayet güzel anlatılmıştı. Okuduğum diğer kitaplarına oranla erotizmi biraz daha azdı. Cassie'nin küçük kardeşi Jamie çok tatlıydı. Çeviri hatası yok gibi bir şeydi. Yalnız şöyle bir durum var eğer ilk kez tarihi aşk romanı okuyacaksınız bu yazardan başlamayın bence. Çünkü ben ne zaman bu kadının bir kitabını okusam benim okuma hızım bir anda yavaşlıyor. Aslında yazarın kalemi ağır değil, anlatımı da muhteşem ama bazı yerleri detaylı yazdığı için okurken sıkılabilirsiniz. Bu kitapta olmasa da olurmuş dediğim parçalar vardı ama bunu yazarın ilk kitabı olmasından dolayı ve diğer kitaplarını da okumuş olduğumdan bu ufak pürüzü göz ardı ediyorum. Kitapta oldukça kısa olan bir ikinci aşk anlatılmıştı ve bence yazar kısa anlatımı tercih ederek en doğru şeyi yapmış. Ben aşk romanlarında 2. çiftlerin sıklıkla anlatılması sonucu kitabın gereksiz -hatta fazla gereksiz- yere uzatılmasını hiç sevmiyorum. Yalnız yazarın yerinde olsam Elly-Zach aşkı yerine Nettie-Luke aşkını anlatmayı tercih ederdim. Kitapta en nefret ettiğim karakter Elly idi çünkü, Geoffrey bile onun yanında gözüme sempatik göründü. Ama kitap güzel miydi,hem de nasıl...İkinci kitap bizim yumurcak Jamie üzerine kurulu. Umarım yayın evi bizi çok bekletmez ve o küçük yumurcağın yetişkin bir adam olarak yaşadıklarını okuyabiliriz.
Kitabı büyük bir heyecanla almış olsam da okurken fazlasıyla hayal kırıklığına uğradım. Hadi bir, olmadı iki karakter, ama arkadaş karakterlerin hepsi mi çıkarcı olur? Özellikle kitapta en çok canımı sıkan konu, sırf bir bilgi almak için bütün karakterler mutlaka biriyle veya birkaç kişiyle yattı. Her ne kadar o dönemlerde bu normal olsa da ben aşırı rahatsız oldum bu durumdan. Bazı yerlerde kitap beni baya bunalttı. Bunu aşırı entrikalı olmasına bağlıyorum. Baş karakterlere bir türlü ısınamadım. Maria'nın neden böyle davrandığını anlasam da Christopher'ın sebepleri bana mantıksız geldi. Kitapta en iyi yönü Simon ve Amelia idi. Ben Simon'u biraz daha sert karakterli biri olarak düşünmüştüm ama yumuşak tarafını göstermekten çekinmemesi beni Simon'a bağladı diyebilirim. Şu an onun kitabını çok merak ediyorum. Amelia ise çok tatlı ve masumdu ama Colin'den baya çekti garibim. Simon ve Amelia hatrına 7 verdim yoksa bana göre bu kitabın puanı 4 bence.
Bu kitap için öncelikle söyleyeceğim şey, Kardeş Payı dizinin karakterlerinden biri olan Ali Özdemir'in bir repliği olacaktır, o da şu: BU NEY LAN? Bir insan, bir kitabın giriş bölümünü okur okumaz o kitaptan nefret eder mi? Bu kitap bana "Demek ki edilebiliyormuş." dedirtti. Kitap bir yazar bir de Karen tarafından anlatılıyor. Giriş Karen tarafından anlatılıyor. Ama o nasıl anlatımdı öyle şaştım kaldım. Karakterin 25 yaşında olduğu yazılmasa bildiğin 15-16 yaşında biri anlatıyor derim bu kitap için. Yani size nasıl anlatayım, sanki arkadaş genç kızlıktan kadınlığa yeni geçiş yapan biri gibi saçma sapan şeyler yapmış durmuş giriş bölümünde. Konuşma stili deseniz bildiğiniz şımarık, bencil, kokona kız konuşması, tavırlar da aynı şekil. Yok bu anlatılmaz okunur,yok yok vazgeçtim! BİR ANLIĞINA AKLİ DENGENİZİ YİTİRMEK İSTEMİYORSANIZ ÖZELİKLE GİRİŞ BÖLÜMÜNDEN UZAK DURUN, CİDDİYİM!!!!!!!!! Onun haricinde kitabın büyük kısmı çöp. Çok ama çok gerzekçe sahneler var. Karakterlerin tamamı 18 yaş altı davranışlarda bulunuyor. Şunu anlamış oldum ki biz Türkler sadece aşk üzerine kurulu romanlarda çok acemiyiz. Bu türün gelişmesi için üzerinden baya yıllar geçmesi lazım. Şu ana kadar Rita Hunter ve Jennifer Royce beni hayal kırıklığına uğratmadı. Bu iki yazarı gözüm kapalı tavsiye ediyorum sizlere. Bir de favori yazarım olmasa da belki FMArsal diyebilirim. Ben bir süre kitabın bana vermiş olduğu depresyonla yaşayacağım. Bir kez daha söylüyorum, AMAN, KAPAĞINA VE KONUSUNA ALDANIP ALMAYIN SAKIN!!! ZAMANINIZA DA PARANIZA DA YAZIK OLUR!!!
Zamanında bu tarz kitapların az çıkmasından dolayı aldığım bir kitaptı. O zamanlarda yazarın en son yazmış olduğu roman da buydu. Basit bir konusu var ama belki güzel bir şey çıkar umuduyla almıştım. Ama beklediğimden biraz aşağısını görünce hayal kırıklığına uğradım diyemem çünkü kendimi daha çok bu duruma hazırlamıştım. Yazar çok fazla gereksiz bölümler yazmış. Bu yüzden de okurken baya sıkıldım. Önemli yerleri de atlamış. Örneğin Anthony'nin, kızıyla iletişim kurma çabasına daha ağırlık verebilirdi yazar. Aslında ortaya gerçekten güzel bir şeyler çıkabilirdi ama olmamış. Yazara ikinci şans vereceğimi de zannetmiyorum.
Kitap çok kötü değildi ama bazı yerler fazla, bazı yerler çok eksikti. Fazla olan yerler: Ben kitabın Duru'nun ve Toprak'ın gözünden anlatıldığını sanıyordum ama işin içine diğer karakterlerin bakış açısı da girince kitap karman çorman bir hal almış. Daha da kötüsü 1-1,5 sayfayı bitirmeden bu düşünce kimin diye kendinizi yiyebilirsiniz çünkü amatör yazarımız buna hiç dikkat etmemiş. İnsan oraya hangi karakterin gözünden anlatıyorum diye yazar. Ayrıca bir olayı 3-5 kişinin gözünden anlatmaya hiç gerek yoktu bence. Kitabı gereksiz yere uzun tutmuş. Aşırı çeviri hataları vardı. Yayın evi hiç dikkat etmemiş, olduğu gibi yayınlatmış kitabı. Eksik yönleri: Kitabın konusu güzel olsa da çok acemice yazıldığı belliydi. Kitabın başı baya olaylı, dramatik geçiyor, karakterler psikopata bağlamış vaziyette; sonrasında durumlar normale hatta baya normale dönüyor. Peki ben niye bu kadar kötü dediğim bir kitaba 6 verdim? Çünkü her ne kadar psikopat ve ruh hastası olsalar da karakterleri gerçekten sevdim. Bence bu hikaye Wattpad'de kalsa daha iyiydi. Kitabın teması gerilim veya korku tarzı olsa kabulüm ama ana teması aşk olunca, cık olmamış, hiç olmamış.