Kafa dağıtmak, hoşça vakit geçirmek için romantik kitap severlerin okuyabileceği çerezlik kitaplardan :)
Judith McNaught çevrilmiş tüm eserlerini okuduğum, ne yazarsa da okuyacağım hayranlık duyduğum bir yazar. Uzun zaman sonra onun kaleminden bir kitap okumak heyecanlandırdı. Yeni kitabı bana bu türü okumayı sevdiren historical aşk romanlarından değildi ama olsun Judith bir kitap yazdıysa o kitap okunur baş tacı yapılır anlayışı var bende. Koru Beni de şöyle bir sıkıntı var ama bence. Arka kapak eksik ve yanıltıcı. Sadece kadın karakter ve ölen kocasıyla ilgili gizemden, polisiye olaylardan bahsediyor. Oysaki kitap da geçmişten gelen gizemli, tehkeli ve aşık bir adamda var. Ki zaten bu kitap şu an benim kalbimi titreten bir etki bıraktıysa sebebi bu adam. Kitap bence iki kısımdan oluşuyor. Micheal Valente'nın neredeyse hiç olmadığı sabır sınavı verdiren ilk 250 sayfa ve Micheal Valente'nin kitabı alıp götürdüğü, beni hayran bırakan son 283 sayfa. Konu, kurgu güzeldi evet ama ben aşk okumak istediğim için ilk yarı çok sıktı. Polisiye sevenler memnun kalabilir belki ama ben ikinci yarıyı unutulmazlarım arasına alıyorum.Çünkü ikinci yarı hem polisiye hem aşk. Ayrıca diyorum ki; Judith erkekleri siz nasıl karizma adamlarsınız. Aşk haneme yeni bir isim hatta iki isim daha eklemiş olabilirim :) Biri Micheal biri de dedektif Mack. Yeni dedektif Sam ile, onun şefi, amiri Mack arasındaki aşk da harikaydı. Hattta bazı yerler esas çiftten de heyecan uyandırıcıydı. Kısacası seviyorum ben Judith okumayı :)
Macera yandığı yerden devam ediyor, bizi de yakıp kül ediyor :) Pabucumun Ajanı 1 ve 2... Seri bence türünün en iyi örneği. Bazı romantik komediler güldürür, dram kitapları vardır ağlatır. Macera romanı okursun kan damarlarında heyecanla dolanır. Ama Pabucumun Ajanı okuyorsanız, tüm bu etkiler yalnızca bir kitapta toplanır. Sanki Asude bu seri de şunu demek istemiş:) Ben romantik komediyi öyle bir yazarım ki böyle bir aşkın hayallerini kurarsınız, araya öyle de güzel macera serpiştirir, yeri geldiğinde boğazınızı düğüm düğüm ederim ki hangi duyguyu yaşayacağınızı şaşırıp kalırsınız. O öyle demiyorsa bile ben iliklerime kadar bunu hissettim :) Kurumsal kasıntı, tam bir diktatör, fazla disiplinli, ultra karizmatik CEO Tuna ile onun tam aksi, pasaklı, tembel, inatçı, çılgın bir cadı Deniz'in aşkı ikinci kitapta tüm hızı ile devam edip fırtınalar kopartıyor. İlk kitapta didişme, çekişme ile bize harika anlar yaşatan çiftimiz şimdi daha da aşık ve tutkulu. İkinci kitap şu bakımdan da çok güzel, çünkü Tuna artık duygularıyla savaşamaz hale geliyor. Aşkı saçma bulan Uranüslümüz tüm direnmelerine rağmen aşka karşı savaşında yeniliyor. Belki de hayatının en başarılı yenilgisi. Ama işte kitapta sular durulmuyor çünkü ortada yalanlar var, katil olma isteği uyandıran bir eski sevgili var. Sonra işin içine giren aileler var. Bir yandan fena halde kahkaha, bir yandan da gözleri yaşartan hüzünlü anlar var. Kitapta var da var :) Ve bu kitapta hanımlar, Tuna'ya aşık olmak, henüz evli değilseniz böyle bir eşe sahip olmak için dua edip durmak garanti :) Bir de adam evet kasıntı, katı falan ama bazen de fena muzip :) Onu o haliyle okurken otuz iki dişim meydanda gezdiğim ise bir gerçek :) Kitap sadece Tuna ve Deniz aşkı ile yeterli kalmıyor. Birde kitabın tatlı, sempatik çifti Yasemin ve Mert var, ki itiraf ediyorum benim bazı yerlerde bu çifte olan hayranlığım daha ağır bastı. İlk kitabı okuyanlar bilir. Serseri bir çapkın olan zengin Mert Kutlar, kendini orta halli memur Murat olarak tanıtıp, yalanlarla pat diye Yasemin'in hayatına girdi. Sözde bu kız gönül eğlencesiydi ama bir baktı onun gönlünün efendisi oldu. Hızlıca, şiddetle, çaresizce bu kıza aşık oldu. Ama ya yalanlar ne olacak? Dürüst, onurlu hemşire Yasemin hiç mi gerçeklerin farkına varmayacak? Bu çiftçimiz de aşkı, atışmaları, hüzünlü anları, mutlulukları ile kalplerde taht kuracak. İki çiftin bir araya geldiği yerlerse inanılmaz güzel, sanki bünyeye yüksek dozda mutluluk verilmiş gibi hissettiyor. Hımmm şey bir de, bu kitapta Tekin var. Tekin pek tekin biri midir bilemem ama aşk hikayesinin merak edileceği kesin :) Bitmesini istemedim ama bir çırpıda da okuyup bitirdim Pabucumun Ajanını. Hani bazı kitaplar var ya, ölmeden önce mutlaka okumanız gereken kitaplar sınıfına girer. İşte bu kitap, daha doğrusu benim için tüm Asude kitapları o listede zirve. Tabii Allah uzun ömürler versin de daha çooook kitaplar okuyalım :) Listeyi genişletip duralım :)
Reklam Aşkı duyurulduğu ilk andan beri konusuyla merakımı cezbeden bir kitap oldu. Her ne kadar kapağı çok renkli olsa da, ben takım elbise giden sert iş adamlarını seven biri olarak biraz kapaktan memnun kalmasam da kitabı okuyunca anladım ki Vincent zaten benim hayallerimdeki gibi bir adam. Kapak tamamen yanıltmaca :) Esmer, sürekli şık takım elbiseler giden yeşil gözlü bir karizma kendisi. Aksi, ters, geçmişte yaşadıkları yüzünden kimseye güvenmez bir tip. Tabii Lexi ile karşılaşınca işler değişiyor. Lexi bu adama daha lise de aşık olmuş, ama yıllar sonra patronu olarak karşısına çıkan bu adam lisede ki gülen, muzip o çocuk değil. Gülmek hele. Şimdi ona çok uzak. Ve bu adam lisedeki o masum sessiz kızı hatırlamıyor bile. Neyse:) Lafın özü bu ikili yeniden bir araya geliyor. Kızımız o kadar masum, iyi niyetli, güzel, özverili ve başarılı ki adamın ilgisini çekiyor. Adamın kabuklar kırılmaya başlıyor. Bu süreç ama Lexi için çok zor çünkü adam karmaşık. Herkesi hemen çözen Lexi, bu adamdan hep karmaşık sinyaller alıyor. Kitap bence çok güzeldi ama eksileri de var. Vincent karizma olsa da Lexi'ye çok haksızlıklar yaptı. Odun bir erkek olmak başka, onun yaptığı gibi adaletsiz olmak başka. Hele o sevgilisi olan pisliğin yüzünden Lexi'ye yaptıkları çok sinir bozucuydu. Ama kıskanclıkları tatlıydı, onu gizlice izlemesi ve bunu kendinin bile fark etmemesi ise hoş durumlardı. Kız biraz fazla mükemmel anlatılmıştı, gerçekte olmayacak kadar iyi biri. Kendini böyle görmese de kıza herkes hayran. Bu bence kitabın abartılı bir noktası ama yine de ben de Lexi'yi sevdiğim için pek üzerinde durmuyorum :) Çeviri çok iyiydi. Çevirmen iyi bir iş başarmış. Kitapta reklamcılık ile ilgili detaylar biraz fazla ama her çalışma, sunum anında Lexi ve Vincent arasındaki etkileşim hoşuma gittiği için bunu da görmezden geldim :) Kitabı başlama ve bitirme sürem benim için oldukca uzun sürdü, çünkü ilk başlarda Vincent pek görünmedi. Birinci gün 20 sayfa okudum bıraktım, bir kaç gün sonra zar zor 50 ye falan geldim. Ve ondan bir kaç gün sonra yeniden okumaya devam ettiğimde ise elimden bırakamadım ve uykuya direndim :) Kısacası severek okudum :)
Ayşe MrlSngr > Ephesus Yayınları Her ne kadar kitabın ismi Hiçliğin Kıyısında olsa da kitapta hiçlere yer yok. Bu kitapta aşk var, tutku var, dostluk, aile bağı, sevgi, iki insanın birbirine sığınması, zor anlarla birbirine destek olması var ve fena halde heyecan var. Bir de bir Andrew var, öyle bir adam ki o, hayran kalmamak mümkün değil,bambaşka. Düşünceli, nazik sempatik, anlayışlı, yakışıklı ve bu anlattıklarım gerçek hayatta bir insanda toplanması zor özellikler olsa da Andrew sanki gerçek hayatta yaşayan birisi gibi gerçekçi anlatılmış.Kızımızda oldukça tatlı ve çok hoş bir çift olmuşlar. Kitap kapak tasarımı, konusu ve alıntılarıyla her daim ilgimi çekmişti. Uzun süre çıkmasını bekledim. Elime alıp okunmaya başladığımda daha ilk satırlardan sardı beni ama buna rağmen karakterlerin 20 ve 25 yaşlarında olduğunu görünce bir ön yargım oluştu. Çünkü daha önce okuduğum gençlik romanları resmen iki ergenin aşkı adı altında yazılmış saçmalıklardı. Ama Hiçliğin Kıyısında işler böyle ilerlemedi. Ve kitap her satırıyla büyüleyip beni benden aldı. Evet bu karakterler genç, gençliğin ruhu, ateşi var ama bir de yetişkinlerin bile kaldıramayacakları yükleri ve yaraları var. Camyrn ve Andrew tesadüfen bir yolculukta karşılayıp bambaşka bir yolculuğa ilerlerken size gülümsemek, huzunlenmek, heyecanlanmak, hayran kalmak ve doğrusu biraz da ders almak kalıyor. Kitap hep güzel gitti, hep sürükledi ama bir final var ki nefesimi kesti. Kitap sadece o final için bile alıp okunacak bir kitap. Çok sevdim. Öyle ki, dün sabah başlayıp, akşama kadar başından kalkamadan okuyup bitirdim ve şu an yorumu yazarken bile aynı heyecanı duyuyor yeniden okumak istiyorum. Güzel bir kitap okumak isteyenler Hiçliğin Kıyısında'yı aklının bir köşesine yazsın