Bir süredir okumama rağmen, vakitsizlikten ancak bitirebildiğim Anlaşmalı Evlilik kitabı beklediğimden daha iyiydi ve aldığıma pişman etmeyen kitaplardan oldu. Okuduğum olumsuz yorumların aksine kitap beni hiç sıkmadı ve merakla devam ettim. Tabii bu bir historical roman iken çok fazla günümüze ait kelimeler kullanılması ya da karakterlerin sürekli siz'li hitaplarla samimiyeti azaltması gibi durumlar var ama yine de umduğundan iyi bir kitaptı. Az biraz konusuna değinirsek; Adam ve kadın bir şekilde yolları kesişir, tanışır ve evlenir. Kadın bir hata yapar ve adam intikam için evlilik gecelerinin ertesi günü onu terk eder. Aslında ikisi de birbirini unutamamıştır ama aradan yıllar geçmesine rağmen bir araya gelmezler. Bir gün kadın artık boşanmak ister, adam ise boşanmayı kabul etmek için ondan önce bir varis ister. Ama asıl güzel yanı şu ki, aslında ikisi de yıllarca ayrı kalmalarına rağmen birbirlerinden tamamen kopmak, evliliği bitirmek istememiş ve kadının bu tavrı ile adam onu kaybetme korkusu da hissetmeye başlar. Sonra ise varis bahanesiyle olaylar başlar :) Bence hoş bir kitaptı yani 10 puan üzerinden 7 yi hak eder. Ayrıca kitapta iki aşk var. Diğer çiftçimiz de kısa kısa anları da olsa okuması keyifliydi.
Yazarın okuduğum ilk kitabı Tutkunun Sırrı'ndan sonra bu kitap beklemediğim kadar güzeldi.
Sessiz İntikam kitabıyla hayran kaldığım yazar Laura London, son kitabı Masum Yalan'dan sonra en sevdiğim yazarlar listesinin üst sıralarına yerleşmiş bulunuyor. İlk sayfasından itibaren beni içine çeken ve neredeyse başından hiç kalkmadan okuyup bitirdiğim bir kitap oldu Masum Yalan. İlgi çeken kurgusu, sevilesi karakterleri ve duygu yüklü anlatımıyla oldukça başarılı bir romandı. Soylu Dük Vincent'in unvanı devam ettirecek bir varise ihtiyacı vardır ancak iki eşi de doğum sırasında öldüğü için artık bu isteğinden de evlenmekten sonsuza kadar vazgeçmiştir. Çünkü o kadar onurlu ve düşünceli bir adam ki kendi laneti olduğuna inandığı durum yüzünden bir kadının daha hayatına mal olmak istemiyor. Bu yüzden de beraber olduğu kadınları tecrübeli cariyeler arasından seçiyor, günlük, gecelik kısa ilişkiler sadece. Bugünlerden birinde de karşısına cariye olarak Grace çıkıyor. Grace tecrübeli falan değil aksine oldukça masum bir kadın ve o gece Vincent'in karşısına çıkmasının kendince sebepleri var. Vincet ise bu kadının masumiyetini öğrendiğinde biraz gecikiyor ve aralarında o gece kopmayacak bir bağ oluşuyor. Derken konu sizi içine çekiyor, alıp götürüyor. Grace'in fedakarlığı, pişmanlığı ama aynı zamanda pişman olmamak için sebeplerinin olması, aşkı, bağlılığı, çok güzel olmasına rağmen kendine güvensizliği... Bence her şey çok güzeldi ve kadına kızamıyorsunuz bile bir adamı kandırdığı için. Vincent ise alıştığımız sert adamlardan değil ama duruşu, düşünceli tavırları, sevmekten korkan halleri ve geçmişin acıları yüzünden yaşadığı çaresizliklerle, endişeleri, Grace'e tavırlarıyla hayran bırakan bir adam. Kitap boyunca çok başarılı şekilde işlenmiş iyiler ve kötüler var. Belki bazı yerler çok durağan gelebilir ama özellikle final de öyle bir heyecan dalgası sarıyor ki ben oraları resmen soluksuz okudum. Çok fazla yazım yanlışı vardı ama kitap güzel olduğu için onları es geçiyorum :) Ne güzel ki saçma sapan onlarca historical'dan sonra böyle bir yazarı keşfettim. Gerçekten masum bir aşk okumayı sevenler, tutkulu anlatacağım diye malum sahneleri abartıp duran yazarlardan gına gelmiş okuyucular bence bu yazarı ve kitaplarını sevecektir.
Sen senelerce bekle, sonra kitap bir çırpıda bitsin olacak şey mi :( Tee Temmuz 2012 de Aşkın Ateşi'ni okuduğumdan beri muzip, sempatik ve bir o kadar da karizmatik Stephan Ramsey'in aşık olacağı anı bekliyordum. Arkadaşları bir bir aşık oldukça onlara takılan o adamın kendi aşkını okumak istiyor ve bu sefer o alaycı adamın arkadaşlarının diline düşeceği anları okumayı hayal ediyordum :) Ve Kalbin Ateşi işte benim o hayallerimi gerçekleştiren kitap oldu :) Bir kere serinin en tutkulu kitabıydı ve Stephen'dan da ancak böylesi beklenirdi. Davina gibi bir cadı ile karşılaştığında kaderi çizildi ama adam öyle bir adam ki cadıyı bile çekiciliğiyle yola getirip, değiştiyor. Tabi kendi yola gelişini okuması ayrı bir tat veriyor. Kitap boyunca Stephen'in zeki çıkarımları, akıllı cevapları, alaycılığı ve gülümsedikçe ortaya çıkan gamzesiyle eridim bittim :) Tam bir pislikti ama pisliksever yanım ona bu şekilde daha da hayranlık beslememe neden oldu. Zaten ben böyle adamların yola gelişini, pismanlıklarını okumayı tercih ediyorum. Gerci Stephen dört ayak üstüne düştü çünkü bence o biraz daha sürünmeyi hak ediyordu ama yine de sonları çok tatlı, yine tutkulu ve beni kapağı kapatırken gülümsetecek şekilde oldu. Adrian ve Brendan ile Stephen sahneleri kitaptaki en favori yerlerim ve bu üçlüyü hiç unutmayacağım. Eşleri ve çocukları ile olan anları ise o kadar güzel ki insan gerçek hayatta böyle bir aileye sahip olma hayalleri kuruyor. Rita Hunter'ın dönemi yansıtışına, kalemine, akıcılığına zaten diyecek söz yok. Yeni kitaplara, bu sefer daha hızlı bir şekilde kavuşmak dileğiyle diyorum :)
Çeviri çok kötüydü bunu da yıllar öncesinin kitabı olmasına bağlıyorum. Sonu da hemen kısa kesilip bitirilmişti daha da uzun olmalıydı bence kitap. Bunlar haricinde harikaydı. Linda'nın en iyi ve en heyecan verici kitaplarından.