okucuyuca zevk veren , sade bir dil kullanılan, önümüze ne cıkarsa cıksın bu engelleri aşmamız gerektiğini öğreten bir kitaptır. okuyun, okutun.
tekrar tekrar okuyabileceğimiz, her okuyuşumuzda bize aynı hissi veren , adı gibi keşke gerçek olsa diyebileceğimiz bir kitap. en çok hoşuma giden kısmı ise arthur ile annesi arasında geçen diyalogdan sonra annesinin arthur'a söyledikleridir. 'Biz birbirimizle, neden bu kadar iyi anlaşıyoruz, biliyor musun? Çünkü sana yalan söylemiyorum, seninle bir yetişkinmişsin gibi konuşuyorum. Çünkü korkmuyorum. Sana güveniyorum. Yetişkinler çevrelerindeki varlıkların, tadına varmayı bilmedikleri için korkarlar. Ben sana, bunu öğretiyorum. Burada, binlerce ayrıntıdan oluşan, güzel bir an yaşıyoruz: Biz ikimiz, bu masa, sohbetimiz, deminden beri seyrettiğin, odanın kokusu, çok iyi tanıdığın bu mekân, doğan günün sakinliği…' Marc Levy'nin dediği gibi ölü bir anne yanan bir kitaplıktır.
kafka'nın kalbimize sapladığı mektuplar.. belki de aşk'ın ne kadar kudretli olduğunu anlatmak istemişti bizlere. sen benim için saf, el değmemiş bir genç kızsın milena. senin gibi tertemiz, eldeğmemiş bir beyazlığı olan biriyle hiç karşılaşmadım ben. böyle birine dokunabilmek büyük bir cesaret işi. bu kirli, korkak, kararsız, soğuk eli nasıl uzatırım sana..