Bu kitabı ben yıllarca okumaya çalıştım ve hep yarım bıraktım. Kitabın uzunluğundan mıdır yoksa işlenen konuların ağırlığından mı bilmiyorum ama bir türlü tamamlayamıyordum. En sonunda kararlı bir şekilde okumaya başladım ve kitabın sonunu okurken şunu fark ettim ki, bundan daha iyi bir kitap okuyamam bir daha muhtemelen. Her bir bölümü, her bir cümlesi o kadar iyi, o kadar güzel yazılmış ki. Sadece olay örgüsü ve baş karakterler değil, yan öyküler ve yan karakterler de çok iyi işlenmişti. Kitapla ilgili bir sürü araştırma yaptım sonrasında. Kitapta Dostoyevski'nin yaşamından pek çok parça olduğunu, Tolstoy'un ölürken başucunda bu kitabın bulunduğunu da hep sonradan öğrendim. En kısa sürede baştan tekrar okumak ve bir de bu bakış açısıyla değerlendirmek istiyorum. Son olarak; kitabın 'Büyük Engizisyoncu' kısmının etkisini çok uzun bir zaman atabileceğimi düşünmüyorum. Sadece o kısmı yazabilmek bile bir insanın ömrünü alır gibi geliyor. Dostoyevski'nin sadece çok büyük bir yazar değil ve aynı zamanda çok da iyi bir filozof olduğunun özeti gibiydi.
Marquez'in yazarlık konusundaki yeteneği zaten su götürmez bir gerçek. bununla birlikte güney amerika'yı anlatması benim her zaman ilgimi çekmiştir. sanırım bu bölgeye ait en güzel kitaplar, bölgeyi en iyi anlatan kitaplar marquez'e ait. en azından benim okuduğum kadarıyla. bu kitabı ispanyol rahiplerin güney amerika kıtasındaki etkisini görmek için oldukça ideal. ispanya'da insan hakları hareketlerinin ispanyolların güney amerikadaki uygulamalarına karşı çıkan rahiplerle başladığını düşündüğümüzde hem sosyal hem de tarihi açıdan önemli bir eser olduğunu düşünüyorum. yüzyıllık yalnızlık kadar karışık ve zor okunan bir roman değil. bu konulara ilgili olan arkadaşlar için kolay okunan bir kitap olabilir.
peyami safa'dan okuduğum dördüncü kitap. dokuzuncu hariciye koğuşu'nun, sözde kızlar'ın, fatih-harbiye'nin kalitesini bulamadım açıkçası. yine de çok etkileyiciydi.