YA BİR YOL BUL YA BİR YOL AÇ YA DA YOLDAN ÇEKİL... İşin özü; ya kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğren, ya başkalarının kendi ayakları üzerinde durmasına yardım et, eğer hiçbirini yapamıyorsan kimsenin ayakları üzerinde durmasını dolaylı ya da direkt yoldan engelleme diyen Mümin Sekman kitabı.. Eğer doğru kişi, doğru zaman ve sizin için doğru kitapsa bu kitaptan öğrenebilecekleriniz, kendi yeteneklerinizi ve eksik yönlerinizi yeniden keşfedebilir, kişilik özelliklerinizde yeniden sorgulamaya gidebilirsiniz ve bu günü gerçek manada bir amaç edinmemişseniz, idealist bir insan olabilirsiniz. Kitaptan altını çizdiklerim: *İnsan zihni yeni bir fikre uzandığında bir daha eski boyutlarına dönmez! * Bildiği hayal ettiğine yetmeyen kişi başarılı olma yolunda bir sonuç alamaz. Bu yüzden okumak ve bilmek gerekir. * En büyük ve en zekice başarı nasıl başarabileceğini bilmektir. * İnsanın beyni gerçek bir görüntü ile zihinde gerçeğe benzer canlılıkta oluşturulan bir hayal arasındaki farkı tam olarak anlayamaz.
Sizin hiç bazı yazarlara geç kaldığınız ama onu algılama aşamasında hazırlıksız olduğunuzu gördüğünüz oldu mu? Umberto ECO’nun okuduğum ilk romanı..Satır aralarında bu adam beni aşar dediğim çok oldu ama inat google sözlük bilirkişi dahil h...er şeyi araya kattım okudum Masonluk, Yahudiler, Fransa, Almanya, İtalya, Cizivtler, papaz, rahip, siyonlar yani içinde yok yok olan üzerinde fazla çalışılmış ama benim çalışmadığım yerlerden anlatan kitap..Öncelikle Avrupa tarihinin bilinmesi gerekiyor..Gizli servislerin ne işe yaradığı, istenildiğinde özenle sahte belgeler yaratıp toplum bilinçaltına nasıl yerleştirildiğini gözler önüne seriyor..İnsan ile ilgili önyargıların nasıl oluştuğunu ve çocukken ekilen nefret tohumlarının gerçeğe dayanmadan suni bir ortamda nasıl yeşerdiğini bir kere daha görüyoruz..Ve muhteşem yemek tarifleri! ilginç konuların işlendiği bir kitap olmasa elimdeki kitap için yemek kitabı diyebilirim Şöyle ki birsürü yemek tarifi ve yemek yenilen restorantlarda menünün tam liste yazılmış olması hatta 1897 yılında Paris’te iki kişinin yediği bir yemek menüsü içinde bulunan yiyeceklerin şarapta dahil tabi toplam tutarı günümüz fiyatlarıyla hesaplandığında 8,800 euro.. Devamını Gör
Baştan sona aşk, baştan sona sefalet..Adı Orhan Veli hoş o dönem bütün şairler, yazarlar sanatçılar için böyle ama adam Ankaradaki sevgilisini görmeye gitmek için değil yol parası üzerine pardesü alamadı..Geçtim onu o lüsk adam sevgilisine yazacak mektup için kimi zaman mürekkep, kimi zaman kağıt, kimi zamanda postaya atacak para bulamadı..Nahit hanımda Nahit hanım olsa! Nazı cazı, sitemi, huysuzluğu bitmedi gitti...Kaldı ki İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı diye uğruna şiirler yazdığı İstanbul için Orhan Veli Ankara'da bıraktığı Nahit Hanım uğruna "İstanbul işte anlatılacak bir şeyi yok yağmur çamurlu sokaklarıyla bana dünyadaki şehirlerin en çirkiniymiş gibi geliyor"demiş.. Boşuna dememiş Aşık Veysel "güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa" evet aşk işte :) Neyse aşktada hayattada yüzü gülmeyen Orhan Veli iş bilmeyen bir belediyenin açtığı çukura düşüp başından yaralandı zaten 4 gün sonrada fenalaşıp kaldırıldığı hastanede 36 yaşında öldü. Al sana Orhan Veli kitap bitince dedim ki ben iyi yaşıyorum walla e o zaman bin şükür halime :)) Kitaptan altını çizdiklerim : - Ben ne olursa olsun, hayatıma ne karışmış olursa olsun, hiç kimseyi senin yerine koymadım. - Emin ol, bu dünyada hiçbirşeyden zevk almıyorum. Bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum. - Hayatımızın hiç düşünmeden feda edebileceğimiz seneleri o kadar çok mu? - Benim için güzel şehir çirkin şehir diye birşey yok. Sadece senin bulunduğun şehir, senin bulunmadığın şehir diye bişey var. - Aşkla beraberkendimide dünyayıda unutmak istiyorum. - "Ankaraya gidiyorum birşey söyleyecekmisin dedi" bende "Bütün Ankara'ya yani Nihat Hanım'a selam söyle"dedim. - Ölüyorum senden ayrı yaşamak beni mahvediyor.
Sylvia Plath Şairimiz; manik-depresif teşhisi konmuş, hep intiharsı eğilimler ile yaşamıs. Babası Otto ile sorunlu ilişkisinin sonucunda gençliğinde kafayı sıyırmış sylvia plath. ted hughes ile evlenmiş, bunalımdan bunalıma koşmuş, o arada çocuklar doğurmuş ve muhteşem yeteneğinin yanında kocası kimbilir nerelerde sürterken kendisi eve kapanıp çocuklarına bakmak zorunda kalmış kadın sylvia plath. hayatı da trajikomik bir şekilde -gene- evde olduğu birgün çocukları yatırdıkt...an üstlerini örttükten sonra tüm boşlukları battaniyeyle kapatıp, artık tek kalesi kalmış olan mutfağına girip kafasını fırına sokarak son bulmuştur. o kadar intihar tutkusunun, nasıl olduğunu tahayyül etmek bile istemeyeceğimiz o bunalımın ve hayata dayanamaz hallere gelmenin neticesinde bile sorumluluk sahibi bir insan olarak ölmüştür.Temasında ölüm olan şiir kitabından altını çizdiklerim: - ölmek bir sanattır her şey gibi eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi, öyle ustaca ki insana korkunç geliyor öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor bu konuda iddialıyım sanırım. - gene yaptım, gene yaptım işte. on yılda bir kere beceririm bunu ben - "benim için şimdi sonsuzdur,sonsuz da sürekli olarak değişir,akar,erir. yaşam bu andır.geçip gittiğinde ölüdür artık.ama her yeni anla birlikte yeniden başlayamazsınız,ölü olana göre yargılamak zorundasınız.bataklık kumu gibi tıpkı..daha başından umutsuz.bir öykü bir resim heyecanı biraz yenileyebilr ama yeterince değil.şimdinin dışında hiçbir şey gerçek değildir,daha şimdiden yüzyılların ağırlığının beni boğduğunu duyumsuyorum.birzamanlar yüzyıl önce bir kız yaşamıştı,şimdi benim yaşadığım gibi sonra öldü ben şimdiyim göçüp gideceğimide biliyorum ama doruktaki o an o parıltı gelip geçiyor sürekli bir bataklık kumu ama ben ölmek istemiyorum" - "neden yazı yazdığımı mı soruyorsunuz bana? zevk mi alıyorum? değer mi? peki para kazandırır mı? öyleyse bir nedeni var mı? yazıyorum çünkü içimde susturamadığımbir ses var..." diyen manik-depresif pesimist kadın..
Unutma; çok üzüldüğünde bile yüreğinde hep gülecek bir köşe vardı. Bak şimdi nasıl gülüyorsun! Unutma; terk ettiysen bile gidecek bir yolun vardı. Bak, şimdi bambaşka bir yerde değil misin? Unutma; batan her güneşin ardından sonra yine gü...neş doğdu. Yüzündeki ışık o yeni günün güneşinin ışıltısı değil mi? Ve unutma; hayat dualite üzerine kuruludur. Her inişin muhakkak bir çıkışı olacaktır! Haydi şimdi, ne olursa olsun umutla gülümse yeni başlayan güne, hayata, onun renklerine, güzelliklerine... Kitaptan altını çizdiklerim: - Herkesin hayatında bir an gelir, içindeki ateş söner. Sonra bir başka insanla karşılaşınca alevlenir. - Bir şeyi gerçekten istersen çok istersen o isteğini evrene atarsın ve o sana geri döner, yani gerçekleşir. Chello'nun simyacısındaki gibi bütün evren yardım eder. - Özünü koruyarak değişeceksin ilerleyeceksin. - Tahammül etmeyi öğrenin çünkü tahammülsüzlük öfkeyi, öfkede yalnışı getiriyor insana. - Keşke geri alamayacağınız bir anın tekrar yaşanması üzerine kurulmuş bir hayaldir.Yalnışlarından ders almaya çalış hatalar bunu için var. - Hayatın bir sırrı olduğuna inanıyorum herkes gibi bende bunu çzömek için uğraşıyorum. - Teori deneyimle birleştiğinde ancak kullanılabilir bilgiye dönüşür ve size fayda sağlar.
Atalet; bir kişinin, kurumun yada toplumun yapması gereken bir işi yapması gereken zamanda, yapması gereken yerde ve yapması gerektiği gibi yapmamasıdır. Kitap bu duruma çözüm bulmayı hedeflemek amacıyla yazılmış. Eğer sizde bendeki gibi ...zaman zaman duygusal atalet vb. durumlar yaşıyorsanız değişmek isterseni ve kendinizi hazır hissediyorsanız faydalı birkaç ipucu bulabilirsiniz. Kitaptan altını çizdiklerim : - Kendi isteklerim ile sorumluluklarım çatıştığında sorumluluklarımı seçmek özgür insan olmanın gereği ve bedelidir. - Düşünemeyecek kadar hızlı yaşadığımdan, yaşadıklarım üzerine fazla düşünemiyordum. - Hayatta başımıza gelen olaylar değil olayları yorumlama şeklimiz atalet duygusunu oluşturuyor. - Başarılı olmanın öğrenilebilir bir sonuç olduğuna inanmak gerekir. - Duygularımızı seçim gücü bize aittir. - Başarı yolunda süret isteğin şiddeti kadardır. - İnsanlar değişmemelerinden dolayı çektikleri acı, değişmelerinden dolayı çekecekleri acıdan daha fazla oluncaya kadar değişmezler.
Bir sır 60 küsür yıl birbirinin yüzüne baka baka kuşaklar boyu saklanırmı pes doğrusu! Kitapta önyargıların, küçük bir yanlış anlamanın aşk adına bir ömrü nasıl heba ettiğini gördüm. Hayat bu konularda öyle acımasız ki aşkına sahip çıkmayan aşığın sonu bu sanırım “unutamadığın gibi birde üstüne üstlük an be an onu yaşamak” Bee’nin bencilliğini anlamam mümkün değil ama aşkına sahip çıkışı hoş.. Hayatta hiç birşey aşık bir insan kadar tehlike unsuru değildir! Ama adildir de başkasına ait kalbi ne yaparsan yap çalamazsın! Kitabın tek içler acısı olmayan yanı hikayenin geçtiği adanın huzurlu atmosferi bana yine canım Datça’yı hatırlattı..