meursault samsa, 191 adet değerlendirme yapmış.  (21/28)
Yaşama Çevrilen Pedal
Yaşama Çevrilen Pedal

2

Kitap, bir şampiyonun(!) berbat bir hastalığı yendikten sonra çevresindekilerin, onu sevenlerin desteğiyle nasıl tekrar zirveye çıktığını anlatıyordu. Anlatıyordu diyorum zira artık anlatmıyor. Yazarımız ya da şampiyonumuz(!) doping yaptığını kabul etti, ilham verdiği tüm insanları hayal kırıklığına uğrattı, bu kitabın da zerre önemi kalmadı. Hayır her şey bir yana böyle bir kitabı niye yazdın be adam! Ya tamam dopingle şampiyon oldun da bunu biz bilmiyorduk, sen biliyordun. E bizle alay eder gibi hak etmediğin bir şampiyonluğu ballandıra ballandıra anlatıp da bir de paramızı aldın cebimizden. İnsanlar birleşip sana dava açsalar muhtemelen kazanırlar. Maddi ve manevi olarak sömürdün insanları.

Ölümüne Sadakat
Ölümüne Sadakat

8

Tam bir erkek kitabı :) Okuduktan sonra size sürekli top5 listesi yaptırtıyor. :) Rob isimli ve muhtemelen kitabı okuyan her erkeğin de öyküneceği bir adam var. Bu adam bir gün hayatta ve ilişkilerinde neden başarılı olamadığını sorgulamaya karar veriyor. E yaş olmuş 30 küsür, sahip olduğu tek şey bir plakçı dükkanı ve 2 de manyak arkadaş. Gerçi bunlarla niye yetinemiyor lan daha ne olsun da denebilir kendisi için ama belli ki hayal ettiğinden çok farklı bir konumda kendisi ve kritik bir karar alıp tüm eski sevgilileriyle yüzleşmeye başlıyor. Kitabı okumak gerçekten inanılmaz keyif verici. Hele ki rock müziği de seviyorsanız kitap sizin kütüphanenizde mutlaka yer almalı bana kalırsa. Yaşanan her olayı bir şarkı ismiyle özetlemek ya da desteklemek... Sanki kitabın soundtracki varmış hissine kapılıyorsunuz. Hatta bir yerden sonra o şarkıları dinleyerek okuyabilirsiniz o bölümleri. Filmi de var zaten ve John Cusack müthiş bir Rob yaratıyor ekranda sağ olsun. Kitabı okuduktan sonra filmi de mutlaka görmelisiniz, muhteşem bir uyarlama olmuş gerçekten.

İsa'nın Portresi
İsa'nın Portresi

5

Net kötü kitap. Ama yine de pişman değilim. Ya ne yapayım, ben polisiye okurken keyif alıyorum. Sonuçta ortada bir entrika var, macera var, merak var. Şimdi çok değerli bir eser ve buna sahip olmak isteyen kötü adamlar var. Güzel mi güzel bir kadın ve bir de her şeyden habersiz olan, saf bir delikanlı var. Gerçi bir yerden sonra bu saf delikanlımız CIA ajanı misali her haltı yapabilen birine dönüşüyor ama olsun. Sonuçta her Amerikan filminde de uçak kullanabilen kendi halinde bir vatandaş olmasına alıştığımızdan olsa gerek yadırgamadım ben bunu. Görüldüğü gibi çok orjinal(!) bir fikir üzerine inşa edilmiş kitap. Ama buna rağmen okunuyor işte. Orada oraya koşuyorlar, çatılardan atlıyorlar filan. Hani gece yarısı Show Tv' de denk gelen sonunda iyi adamın kazanacağını bildiğiniz halde izlediğiniz anlamsız macera filmleri olur ya işte onun kitap versiyonu bu. Yalnız yazarımız mistik bir hava katmak uğruna kitapta kargaşaya neden olan nesnenin geçmişini filan anlatmaya kalkmayıp gereksiz yere bizi sıkmasaydı daha iyiydi.

Fahrenheit 451
Fahrenheit 451

8

En meşhur distopyalardan biri. Türünün en iyi örneklerinden ayrıca, mutlaka okunmalı. Artık dünya öyle bir hale gelmiştir ki hiç yangın çıkmamaktadır ve dolayısıyla itfaiyecilere başka bir iş için ihtiyaç duyulmaktadır; kitapları yakmak. Kitap okumak yasaktır, kitap bulundurmak yasaktır. Kitap bulundurmak büyük bir cezayı gerektiren bir suçtur ve bulunan her kitap hemen yakılır. İşte böyle bir düzen içerisinde bir itfaiyeci büyük bir hata yapar ve içinde bulundukları düzeni sorgulamaya başlar. Sonra bu hatayı daha da ileri götürür ve yakması gereken bir kitabı merakına engel olmayarak okumaya başlar. Kitabın adının Fahrenheit 451 olmasının sebebi ise kağıdın yanması için gerekli olan sıcaklığın 451 Fahrenheit olmasıdır diye biliyorum.

Şeker Portakalı (Zeze, #1)
Şeker Portakalı (Zeze, #1)

9

Bazı kitaplar vardır ki övüle övüle bitirilemez. İşte Küçük Prens, Kürk Mantolu Madonna, Olasılıksız, Simyacı gibi. Bu tarz kitapların arasında kendisi için kurulan övgü sözcüklerini tam olarak karşılayan sımsıcacık bir kitap. Küçük Prens hayatımın kitabı olmadı, Simyacı benim için hiçbir anlam ifade etmez, hayatıma yeni bir bakış açısı filan getirmedi, Olasılıksız' ı okuduktan birkaç gün sonra hatırlamıyordum bile, Kürk Mantolu Madonna bence sadece benim değil, kimsenin hayatının kitabı olamaz... Görüldüğü gibi bana göre övülen, bir misyon yüklenen kitapların hepsi o misyonun, o övgülerin altında eziliyor. Bu kitap ise kendisi için söylenen ''çok hüzünlü, çok samimi, çok sıcak, çok sevimli, çok acı, çok anlamlı'' gibi sayısız tanımlamayı sonuna kadar hak ediyor. Ufacık bir çocuk Zeze ve kitap onun gözünden, onun çevresinde olan bitenleri anlatıyor. Sinan Çetin Komiser Şekspir filmi için demişti ki ''amacım ağlatmak olsaydı bunu yapardım, çok daha fazla ağlatabilirdim insanları'' işte ben de bu kitap için onu düşünüyorum. Okurken ağladım ama yazarın amacının okuyucuyu ağlatmak olduğunu düşünseydim nefret ederdim belki de kitaptan oysaki ben okurken ''isteseydi çok daha fazla ağlatabilirdi'' dedim. İşte kitabı benim için asıl güzel yapan kısmı buydu. Vasconcelos bir çocuğun gözünden sıradan bir hikaye anlatmıştı, çok doğal anlatmıştı, yapmacıksızdı ve çok güzeldi.

On Küçük Zenci
On Küçük Zenci

8

İlk okuduğum Agatha Christie Kitabı. Bu kitabın gazıyla 1 tane daha okudum sonra ama yok, bu kitap ile arasında dağlar kadar fark vardı. Sanırım yazarın en iyi kitabı bu. 10 tane insan evladı bir adada toplanırlar. Sonra da sırayla ölmeye başlarlar. Bir yerde sonra fark ederler ki her bir kişi öldüğünde masanın üzerinde duran 10 küçük zenci biblosundan biri eksilmektedir. Lan derler demek ki katil bu evden biri. Sonra tabii ölüm korkusuyla tüm sırlarını dökerler ortaya, aslında buradaki insanların hepsi bir şekilde geçmişte birbirleriyle bir ilişki içindedir. Neden orada olduklarını ve katilin amacının ne olduğunu çözmeye çalışırlar tabii öncesinde katilin kim olduğunu da. Bunlar çalışırken katil de boş durmaz elbette, biblolar git gide azalır. Katil kim ulan diye hızlı hızlı okuyup geçersiniz sayfaları ve romanı diğer romanlardan -en azından bir süreliğine- ayıran sürprizi fark edersiniz.

Örümcek
Örümcek

6

Bu tarz kitapları yazan yazarlar gerçekten okuyucunun ne istediğini iyi biliyorlar. Düşünün şimdi emekli bir polis, çözülemeyen cinayetler ve emekli bir polisten yardım isteyen polis teşkilatı. Çok sıradan, çok klişe, kazananı baştan belli bir kovalamaca... Ama yine de okunuyor işte. Sen yer olarak Toscana' yı(ulan inşallah başka kitaplar karıştırmıyorumdur) seçersen, ana karaktere böyle garip garip restaurantlarda yemekler yedirir, bol bol kahve ve bira içirirsen ben o kitabı severim yazar abi kaçarı yok. Ulan bu tarz kitaplar yüzünden çok zamanımı çaldınız ama yine de bırakamıyorum işte. Olay yukarıda anlattığım gibi. Bir katil var bir de bununla uğraşmaktan bıkmış ve emekliye ayrılmış bir polis. Zaten katil de emekliye ayrılmış. Ama bir süre sonra tekrar ortaya çıkıyor işte veled i zina. Polis teşkilatı da gidiyor bizim emekli polise 'sen aslansın, sen kaplansın, sen yaparsın' diyor Ondan sonra da olaylar, olaylar...