Ckmksm, 110 adet değerlendirme yapmış.  (6/16)
Tesadüfler Adası
Tesadüfler Adası

7

Bu kitap için yorum yapmayı istemedi canım nedense.Çünkü yorum yapacak bir tarafı da yok.Rachel'ın dilini gayet beğendim.Ama bu türe bir açlık çekmediğim müddetçe Rachel Gibson kitapları okuyacağımı sanmıyorum.Zira tür olarak ben bu kadar klişeleşmiş şeyleri okumayı,bıcık vıcık aşkları konu edinen kitapları,sonu tahmin edilebilir kitapları tercih etmeyi genelde pek yapmıyorum.Ama arada böyle zamanlarda geliyor.İnsanın canı biraz chik-lit tarzı kitapları istiyor.Bu kitap kesinlikle benim açlığımı bastırdı diyebilirim.Seksi ve sert bir erkek karakter eksikliğini giderdi Rachel, Max Zamora karakteriyle.Ben sanmıyorum bu karakteri sevmeyenle karşılaşacağımı.Hatta bu kitabı genelde bayanların seveceğini düşünüyorum.Tatlı bir aşk hikayesine konuk oluyoruz.Lola karakerimiz dominant bir karakter değil ve bu türde de dominant kadın karakterlere okuduğum kadarıyla rastlamadım.Ama Lola kendini cidden bize sevdirebiliyor. Kitabın konusuna değinirsem Lola bir iç çamaşırı mankeni ve eski sevgilisinin/nişanlısının açmış olduğu bir site yüzünden çok mutsuz.Zira bu sitede kendi resimleri bulunuyor.Ama müstehcen içerikli fotoğrafları.Bu yüzden davalar açıyor,elinden geleni yapıyor ama siteyi kapatamıyor.Bunun sonucunda biraz ara verip bir adaya,Nassau adasına gidiyor.Ve bir gün teknede uyurken teknenin hareket etmesiyle uyanıyor.Max ise bir görev icin bu adada.Ama bir şekilde tuzağa düşüyor.Kaçmak için bir tekneye el koyuyor.Tabi içinde Lola'nın ve Baby'nin olduğunu bilmeden...İşte böyle başlıyor maceraları.Git gide birbirlerine bağlanıyorlar. Kafamı kurcalayan yerler,birbirini tutmayan yerler oldu.Ama onlara değinmeyeceğim.Çünkü çekirdek çitlemelik,dizisi çıkabilecek türde bir kitap.Güzel zaman geçirmek isteyenlere istedikleri şeyi verebilecek bir kitap.

Bildirge (Bildirge, #1)
Bildirge (Bildirge, #1)

7

Kitaptaki kurgulanmış olan dünya içimi öyle kararttıki dedim inşallah öyle zamanlar olmaz.Olursa da ölmüş olayım bare.😂 Düşünün;Dünya'nın tam anlamıyla içi geçmiş.İnsanların ortalama en genci 45-50 yaşında.Düşünün;Bu insanlar sonsuz yaşam sahibi ve bu yüzden dünyaya yeni bir çocuk getirmek hem ebeveynlerin hem de çocuklarının hayatlarının kararması demek.Ve düşünün;Toplum Yasallar ve Artıklar olmak üzere ayrılmış ve Artıklar bu dünyada istenmediği için bazıları öldürülüyor bazıları ise bir nevi köle oluyor.İşte,kitabın geçtiği dünyanın azıcık kafanızda canlanmasıyla bile ne kadar içinizin sıkıldığını görüyorsunuz. Kitabın konusundan bahsetmek gerekirse;Büyük depo denilen Artıkların toplandığı çeşitli kuralların ve zor işlerin gerekirse döve döve gerekmezse de döve döve öğretildiği, çocuklara baskı yapılan ,düşünmelerine bile engel olan bir tür eğitim yeri (!).İşte kitabımız burada bulunan ve güvenilirliği sayesinde Kıdemli Mal (yanlış görmediniz ciddi ciddi 'mal' diyorlar çocuklara sanki bir eşyamışcasına,satılacak bir şeymişcesine) mertebesine yükselmiş Artık Anna'nın hayat sürecini anlatıyor.Bir nevi değişimi.Çünkü çocukluktan beri öğretilenlere Peter'ın dediği gibi 'beyni yıkanmış' bir kız aslında Anna.Hoş hala çocuk zira 15 yaşında.Her neyse,sonradan esir kampına(!) yeni gelen Peter doğruyu görmeye başlamasını,daha önce hissetmediği duyguları hissetmesini sağlıyor ve olaylar bundan sonra gelişiyor.Anna'nın özgürlüğüne kavuşmasına şahit oluyoruz.Tabularını yıkmasına,hayatla tanışmasına,insan olmasına ve en önemlisi düşünmesine... Kitap hakkında bazı yorumlar okudum ve Anna'nın çok zayıf bir karakter olduğunu ve kızın doğru düzgün düşünemediğini söylemişler bu yüzden beğenmemişler.Ben Anna'nın karar alamaması yorumuna katılıyorum ama bu distopya cidden ağır.Anna'nın yerine kendinizi koyduğunuzda anlarsınız,kesinlikle Anna'ya da hak veriyorum.Kıza öğretmemişler üstüne kısıtlamışlar.Kız da ortama uyum sağlamak,dayak yememek ve Tecrit denilen en alt katta kara bir odaya atılma cezasına çarptırılmamak adına susmuş,susmuş ve susmuş.Ve bunun yanında ona gösterilen ve yerleştirilen fikirlerden başka bir şey düşünmek istememiş,onları yok saymış.Şimdi sen bu kızı böyle davrandığı için suçlayamazsın,değil mi? Ve kitabın sonuna doğru ciddi değişim gösteriyor. Kitabı ben ne çok sevdim ne sevmedim.Orta karar bir başlangıç kitabıydı.Kısaydı,yaklaşık 260 sayfa falan.Ve öyle aksiyon falan da yoktu.Çabuk bitebilen bir kitaptı. Kitaptaki bir karakter beni çok etkiledi.Yanlış anlaşılmasın kötü anlamda.Resmen kız duygularımla oynadı.İlk başlarda seviyordum ama sonra...Nefret ettim.İnsan en yakın arkadaşına,hadi tamam arkadaş değil ama sana çokça yardımı dokunmuş birisini nasıl sırtından bıçaklarsın.Yaptığın şeyin hiçbir açıklaması yok.Anna senden sorumlu olmadığı halde sahipleniyordu ama sen...Bir dakika,kendimi kaptırmışım,adını söyleyeyim:Sheila. Bir şey daha söylemesem duramam.Şu Uzun Ömürlülük ilacı cidden sadece bir hücre 'yenilemesi' sayesinde mi oldu? O zamana kadar hiç mi o yenileme işlemi bulunmaz.Yani sadece eski hücrelerin yerine yenilerinin konması? Bilemedim bana inandırıcı gelmedi nedense.Sanki yazar geçiştirmiş gibi. Kitabı bazı yerlerinde sinirlenerek okuduğum gerçeğiyle 7 puan vererek rafa kaldırıyorum.Devam kitaplarına geçiyorum.Ve son olarak eğer ki distopya okumayı gerçekten seviyorsanız ve gaddar distopyaları okumada sorun yaşamıyorsanız tavsiye ederim.Yoksa distopya okumayı sevmeyen bu kitabı hiç sevmez diye tahmin ediyorum.

Marslı
Marslı

10

Bir kitaptaki karakterlerin zeki olmasi için o yazarın da en az karakterler kadar bilgili ve zeki olması gerektiği kanaatindeyim.Ve Andy Weir...şu ana kadar okuduğum tüm kitapların yazarları arasindaki en zeki yazar diyebilirim.Ve eminim sizde okuyunca bana tamamiyle katılacaksınız.Adam sanki gerçekten böyle durumlarda kalmış gibi bize Mars'tan tüm zorluklara rağmen bilimle kurtuluşunu kurguda benim zannımca hiçbir hata yapmadan veyahut bize en ufak kusuru hissettirmeden zira aklınızın ucuna bile gelmiyor hata olduğu ki yok zaten,her neyse,anlatmış.Bayıldım ya.O bilimsel açıklamalar falan ,ne sıkması ben çoook sevdim o bölümleri.Sadece bu kitaba özel galiba.Sadece Andy'e özel. Kitaba başlarken bu kadar güzel bir bu kadar da komik (çok komik olduğundan bahsetmiş miydim?) olduğunu bilmiyordum.Hem yorumları okusam bile inanmadım.Dedim sonuçta Mars yani,Yıldızlararası filmi gibi beni sıkacak bir kitap olacak galiba.Ah demez olaydım.Kitaba küfretmişim.Özür dilerim Andyciğim. Yıldızlararası filmini çok seven var.Ben sevemeyen o azıcık kısımdayım.Çünkü ne kadar bilimkurgu filmleri sevsemde şu filmlerdeki uzay yavaşlığı beni çok sıkıyor.Bir an önce bitsin istiyorum. Bu kitabı da sevmeyenlerin olacağını anlayabiliyorum ve herkesin seveceğini de sanmıyorum.Çünkü bilimsel anlatım çok yapılmış .Yok nitrojeni yakmadır ,yok O2 ve CO2 dönüşümleridir,yok RTJdir falan.Var bayağı böyle terimler.Ki olması lazım.Bu kitabı bu anlatımı göze alarak okumalıyız.Adam bu konuda sıfır bilgisi olanlar için (bkz.ben) en baştan ayrıntılarıyla anlatmış.Sonuçta 'Marslı' adlı kitabı okuyoruz.Ve adam daha nasıl anlatsın o terimlere değinmeden.Ki bu bilimsel anlatım kısımlarını bile esprili bir dille gayet başarılı bir şekilde işlemiş.Ah anlatmayacağım daha, ben çok sevdim.Favorinin de favorisi.Bilimsel bir kitap ancak bu kadar akıcı olabilirdi diyecek kadar büyük konuşabilirim bu kitap için. Kitabın konusuna gelirseeeek;Mark Watney ve onun 5 ekip arkadaşı Mars'a Ares 3 programıyla çeşitli deneyler için gidiyorlar.Mürettebattaki her bir astronotun uzmanlık alanları var,görevleri var.Başarılı bir şekilde Mars yolculuğunu tamamlamış ve Mars'a varmışlardır.Ama Sol 6'da (Her sol bir buçuk Dünya gününe tekabül ediyor) işler değişiyor.Çok büyük bir fırtına bu maceracı,çılgın gençlerimizi tehdit ediyor.Bunun sonucunda ise görev iptali gerçekleşiyor NASA tarafından. Tam bu çılgın kardeşlerimiz Mars'ı terk etmek için MTA'larına binmeye çalışıyorlar.Bu sırada fırtına bir anteni koparıyor ve doğruca şanslı bir arkadaşımıza çarparak onu mürettabattan uzaklaştırıyor.O şanslı kişi:Mark Watney.Ve bundan sonra Mark'ın şahit olacağımız ve hiçbir astronotun başına gelmesini istemeyeceğimiz bir hayatta kalma serüveni başlar. Bir kitaptaki bütün karakterler mi sevilir?Neredeyse bütün karakterler mi komik olur?O kadar çok güldüm ki...Sanmayın kötü durumlar olmadı,işler ters gitmedi diye zira her zaman işler kötüye gitti ama bizim keskin zeka Mark ve yazar Andy baş başa verip bütün sorunları aşıyorlar.Gerekirse Mars'ta patates bile yetiştirdiler ama yine de Mark vazgeçmedi.Hatta kitabın sadece yarım sayfalık bir yerinde umutsuzluğa kapıldı ki ben olsam kendimi boğardım o olayda,ama Mark hemen toparlandı ve neşesi tam gaz devam etti. Diyecek çoook sözüm var bu kitap hakkında.Ama son olarak şunu söyleyeyim sonunu eksik buldum. Yani Mark kurtarıldıktan sonra Dünya'daki ilk günlerinden falan da bir şeyler okumak isterdim.Zira gayet komik olurdu diye varsayıyorum. Her neyse,kitaba başlayınca benim gibi karamsarlaşmayın.Şayet bilimkurgu seviyor ve uzay hakkında,astronotlar hakkında bir şeyler okumak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.Bunlar hakkında bir şey okumak istemiyor da olsanız tavsiye ederim.Çok ilgi çekici bir kitap ve keyifli okumalar dilerim.Tavsiyeeeeeee!

Yeni Bir Umut (Umutsuz, #2)
Yeni Bir Umut (Umutsuz, #2)

10

Umutsuz kitap yorumunda ilk kitabı beğendiğimi belirtmiştim.Ama bana yine de tam puan verdirttirmeye yetmedi zira bana Dean'in davranislari cok abartı gelmişti.Yani birden kızdan soğumalar falan hem de sebepsiz yere...Sonra neden soğuduğunu anladığımda ise bana yine de bu 'neden' için çok abartı davranış göstermiş gibi gelmişti.Sizde böyle şeyler hissettiyseniz eğer,unutun.Hem de hepsini.Zira bu kitap Dean'in ne kadar haklı ne kadar çaresiz ve kelimenin tam anlamıyla 'umutsuz' olduğunu anladım,hissettim ve onunla beraber yeri geldi ağladım. İlk kitabı okuyanlar bilirler,bu kitap da Dean'in ağzından anlatılıyor.İlk kitaptaki sahneler tabii ki var ama bu sizi rahatsız etmiyor.Belki ben peşpeşe okumadığım için iki kitabı, bana bu yüzden etki etmemiştir,sıkmamıştır.Zira beni genelde sıkar böyle seriler.Genelde iki kitap olur ve biri kızın biri erkeğin gözünden olur.Bkz.Tatlı Bela ve Ayaklı Bela.Ki ben bu iki kitabı peşpeşe okuyup ilk kitabı sevememiş çünkü Abby'e gıcık kapmış, ikinci kitabı da ilk kitabı okuduğum için olayları bildiğimden Travis'i ne kadar sevsem de sıkılarak okumuştum.Her neyse.İşte bu kitabı hiçbir sıkıntım olmadan,Umutsuz kitabını hayal meyal hatırlarken okudum ve her şeyi pekiştirdim.Sonuç olarak çok da mutluyum.Çünkü ben bu kitabı bin kat daha fazla sevdim. Konusunu anlatmam gerekmiyor herhalde.Çünkü ilk kitapla aynı.Değinmeme gerek yok sanırsam. Kitap boyunca Leslie'ye abisi tarafından yazılmış mektup tarzı şeylere yer verilmiş.Çook beğendim.Hele o Leslie'nin mektubu... Kitap o kadar rahat okunuyor ki bu kadar yoğun günlerime rast geldigi halde bir oturuşta 100 küsür sayfa okutturdu kerata.Tabi bu oturuşların araları biraz açıldı ama o da benden kaynaklanıyor.Yoksa kitapta sorun yok. Velhasıl kelam,bu kitaba bayıldım.O kadar saf bir şekilde aşıklar ki birbirlerine...Çok sevdim.Rahat rahat söyleyebilirim ki bu kitap benim favorilerimin arasına girmeyi alnının akıyla (Dean Holder'iyla) başardı. Ve son olarak Daniel cidden çook eğlenceli.Onun kitabını da okumak isterdim.O temizlik odasi olayini da cook merak ettim.Hatta Colleen Hoover'ın bütün kitaplarını istiyorum şu an.Tabi sıra Epsilon'dan çıkacak (filmi çıktı neredeyse daha Epsilon'da faaliyet yok!) Ugly Love'da.Okuyun yaa.😂😇

Siyah Buz
Siyah Buz

9

Siyah Buz'u okumayı bayadır erteliyordum.Zira bir kitap ilk çıkınca çok gündeme geliyor ve benim az da olsa hevesim kaçıyor.Hele ki bu kitap Becca'dan olunca 'Hush,Hush' serisini okuyan herkes koşa koşa gidip alıyor kitabı.Ama geçen gün ablamın tavsiyesi üzerine başladım okumaya. Hush,Hush serisini pek detaylı hatırlamıyorum.Ama kitabı,Vee'yi ve Patch'i çok sevdiğimi ama Nora'ya tavırlarında dolayı yer yer sinir olduğumu biliyorum,hiç unutmam.İşte bu kitabı okurken Britt kızımızda tam bir Nora potansiyeli gördüm.Tercihleri ve sergilediği tavırlar bazen bana 'Aghh,bu ne yapıyor?Okumıycam daha fazla!' dedirtsede kurgusu ve kitabımızdaki Jude karakteri 'Amaan bırak şu Britt'i ,azıcık daha okuyayım' diyerekten kitabı iki günde bitirtti. Kitabın konusuna gelirsek,tatil için en yakın arkadaşı Korbie ile Idlewilde'deki kulübelerine gitmeye karar verir Britt hanımefendiciğimiz.Ve bu dağ yolculuğuna çıkarlar ama ani kar yağışı sebebiyle taak yolda kalırlar.Bundan sonra olaylar değişir,gelişir.Kendilerini iki adam tarafından tutsak bulurlar.Başlar bu adamlardan kaçma maceraları...Bu kaçma olayında önceden olmuş,haberlerde görmüş olduğu cinayetleri de resmen yerlerinde inceler.Yani anlayacağınız işler ciddi anlamda karışır. Kitabın sonunu doğru tahmin edenlerdenim ve o 'kişiyi' de doğru tahmin etmiştim.Ama yine de beni şaşırttı kitap.Bütün heyecanı hissettirdi sağolsun. Kitapta en sevdiğim karakter Kaya oldu.😂😂 Şaka şaka,adamı hiç görmedik bile kitap sahalrında.Sadece bir adı geçti o kadar.En sevdiğim karakter ise kesinlike Jude.Favorim... Korbie ve Calvin ikilisine de gıcık oldum.Hele Britt'e bunlarla arkadaş olduğu ve Calvin'i saçma sapan sebepsiz yere sevmesinden de nefret ettim.Zira adamın seni sevmediği her halinden belli ve sen hala 'Calvin' diyorsun.Her neyse detaya girmeyeceğim.Korbie'ye zaten hiç değinmeyeceğim.😒 Kitabın vermiş olduğu ana fikirden de memnunum ve çok doğru bir yere parmak basmış Becca.Bize ciddi anlamda bir şeyler katıyor bu kitap.Ne kadar ana karakterimizin çocukça davranışları bulunsa da.Bence bir şans verin ve okuyun derim.😁

Labirent: Son İsyan (Labirent, #3)
Labirent: Son İsyan (Labirent, #3)

7

Bir köşeye geçmiş,sevdiğim bir serinin son kitabını nasıl yorumlayacağım diyerek kara kara düşünüyorum.Kitap güzel miydi,kötü müydü inanın ki bilmiyorum.O sonu,cevaplanmamış sorular...Tamam tamam,bir yerden başlamam gerekiyor yoruma,öhöm öhöm..Ama dikkat edin ilk iki kitabı okumayanlar için spoiler içerir ki bu çok normal yoksa anlatamam.Üçüncü kitap hakkında da bir yerde çok ufacık spoiler vermişim.Bu ufacık spoilerı (cidden çok ufak gidişatı falan değiştirmiyor) yemek istemeyen okumasın. Kitabı tam olarak kapakta da belirtildiği gibi derin bir soluk alarak okumaya başladım.Zira ikinci kitap gibi olacak diye bir his vardı içimde,özellikle temposu.Ki bence neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamasam bile gayet tempoluydu.Yani ben takılmadan okuyabildim kitabı.Ama şöyle bir geri dönünce kitapta olan olayların da sayılı olduğunu görüyorum.Gayet kısa bir zaman dilimini konu alıyor.Halbuki bana böyle hissettirmemişti okurken.Her neyse.Kitabı okurken sinir olduğum yerlerden biri de kafamı iyice karıştırmasıydı.Yani İsyan mı iyi yoksa Sağ Kol mu yoksa hiçbiri mi? Yazar iyice çorba yapmış.Ben kitabın sonuna kadar 'Acaba bunların hepsi bir oyun muydu?' demedim değil.Zira her şey bir oyun çıkıyor,daha doğrusu 'değişken'.Bence yazar da karıştırdı doğruyu yanlışı.Hatta daha da karıştırmamak için Thomas'ın hafızasını geri kazanmasını bile istemedi ve Thomas'a istettirmedi.Bu hafıza olayı beni çok etkilemedi.Yani 'tamam onu da isteme,keyfin bilir' diyerek okudum oraları.'Nasıl olsa sorularımın cevaplarını alırım değil mi?Sonuçta,yapma ama bu James Dashner!' dedim.Evet evet ,dedim ve kitabın sonunda kaldım ortada. Sonracığıma,kitaptaki ölen karakterler hakkında (karakterler dedim,yanlış okumadınız,zira ikisinden de haberim oldu,sağolsunlar arkadaşlara) büyük iki tane spoiler yedim.Bunlar benim azıcık olsa da hevesimi kırdı ama yola devam tabiiki.Vikitaptaki yorumları kesinlikle kitap bitmeden okumayın.Burdan malum arkadaşlara bir kez daha teşekkür ediyorum.Yalnızca teşekkür... Her neyse,işte bu ölen karakterler ki ben ikisini de seviyordum,gerçekten üzülmeme sebep oldular ama kitaplarda biraz ölenler de olmalı.Yapmayın ama ,ölen karakter(başlıca karakter daha doğrusu,herhangi biri değil) olan bir kitap kendini okutturmasa George R. R. Martin üstadın kitapları çok satmazdı değil mi?Ki bu ölen karakterler de genelde çok sevilen,ana karakterler oluyor.Şöyle bir toparlarsam bu paragrafı,ölmelerine bende üzülüyorum ama bence ölmeleri 'neden öldüüün,ah okuyamıyorum daha fazla,buraya kadarmış' dedirttirmedi. Gally olayına da sevindim bu arada.Chuck yüzünden sevilmeyen bir karakter ama sonuçta o isteyerek yapmadı.Aynı şekilde dediğim gibi Teresa'da.Bu yüzden ben bu ikisini gayet de affedebildim.Thomas neden affedemedi orasını halen anlayamıyorum.Hem sende kendinde olmadın bi ara,isyan seni de kontrol etti ve Minho'yu doğruyordun.Bu yüzden biraz empati lütfen. Daha söyleyeceğim çok şey var ama kitabın sonuna değinip yorumu bitirmek istiyorum. Kitabın sonu yani şu Yeni Dünya olayı,tamam kabul gördü benden.Ama ya diğer insanlar?Ya Dünya'nın diğer kalanı?Onlara n'oldu,İsyan onları yeryüzünden mi kaldırdı?Bunun gibi sürüsüne soru var... Seriyi okuyanlar varsa üçüncü kitabı da okusunlar tabii ki.Seriyi çok sevdiğimden bu kadar yorum,bu kadar serzeniş.Yoksa bence birçok seriden,birçok kurgudan daha iyi.James Dashner'ın kalemini seviyorum ama bu kitap eksik.Galiba sonu nasıl bağlayacağını tam oturtamamış..

Labirent: Alev Deneyleri (Labirent, #2)
Labirent: Alev Deneyleri (Labirent, #2)

10

Bu kitap efsaneydi bence.Ciddi söylüyorum,çok beğendim.O kadar çok soru var ki cevaplanacak,üçüncü kitap için biraz ara vermek soruları kafamda toparlamak istiyorum. Kitabın ilk 250 sayfası diyeyim bir oturuşta bitirmeme neden oldu ki bu nadiren olur benim için.Öyle tek oturuşta bir kitap bitirme falan bana ters.Kitap ne kadar güzel olursa olsun.Her neyse,o 250 sayfa nasıl güzel nasıl güzel anlatamam.Bayıldım ben James Dashner üstadın kalemine.Ama o tahminen 250 sayfadan sonra işin içine Teresa gıcıklığı giriyor.Oradan sonra ara ara koptum.Yanlış anlamayın kitaba tam puan verdim.Çünkü kurgu süper ötesi.Ama işte gıcık yerlere gelemiyorum.Çok sık elimden bıraktım oralarda kitabı.Yine de sevmeme engel olamadı kitabı. Birinci kitapta her şey bitmiş gibi gösterilmişti.Ama bu kitabın adından da anlaşılıyor ki daha deneyler bitmedi Kayranlılar için.İşte bu kitap tam olarak bu Deneyleri konu alıyor.Sonu da çok merak uyandırıcı.Diğer kitaba soluksuz geçmenizi sağlıyor. Kitabı genel olarak çok sevdiğimi belirtmeye gerek yok sanırım.Zira her cümleden sonra 'bu kitap nasıl bişiydi yaaaaa??' gibisinden cümleler kurmamak için kendimi zor tuttum. Yalnız...Kitapta bir şey hoşuma gitmedi.Onu belirtmek istiyorum.Bu da ufak da olsa spoilera giriyor.Kitabı okumayanlar, gözler kapansın lütfen. ***************SPOİLER*************** Teresa'nın yapmış olduğu daha doğrusu zorla yapmak zorunda bırakıldığı o ihanet olayından sonra Thomas'ın Teresa'dan o derece nefret etmesi beni çok düşündürdü.Tabii ki, o da bir insan.Ve Teresa'ya kızması normal.Ama sonuçta birbirinizi seviyorsunuz ve bir anda sevdiğin kişiden bu derece soğuman...Bilemiyorum,böyle bir durumla karşılaşmadığımız için anlamamam normal.Ama dediğim gibi sevdiğin kız/çocuk sana zor durumda olduğu için hatta senin hayatın için böyle şeyi yapıyorsa,ki bir nevi korumak için yapıyor sonuçta sen bu derece nefret etmemelisin ondan.Bu benim nacizane fikrim.Galiba takıldığım noktalardan en büyüğü buydu.Öbürlerini görmezden geleceğim.😁 ************SPOİLER SONU************* Velhasıl kelam,bu kitap bir harikaydı dostum.Alev deneyleri,alev alev yaktı.😂 Serinin üçüncü kitabı hakkında çok kötü yorumlar var ama moralimi yukarılarda tutacağım.Bakalım,göreceğiz nasılmış.Serinin ilk kitabı gibi bu da tavsiyeeeee. 😂😘