İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein ile tanışmak için ziyaretine gider. Atomla başlayan sohbet Tanrı'nın varlığıyla devam eder. Einstein Tanrı'nın formülünün peşindedir ve ölmeden önce bir el yazması bırakır. Belge İran lıların eline geçer ve şifreyi çözmesi için Kriptolog ve tarih profesörü Thomas Noronha dan yardım isterler. CİA de belgenin peşine düşünce olaylar içinden çıkılmaz bir hale dönüşür. Thomas'a bu zorlu yolculuğunda çekici iranlı kadın Ariana Pakvaran yardım eder. Kitap fizikten ve matematikten çokça bahsetmiş teoremler ve paradokslarla evrenin var oluş nedeni ve Tanrı'nın varlığı araştırılmış. Açıklamalar fiziğe ilgisi olmayanlar için biraz sıkıcı gelebilir ama anlatılanlar kitabın sonunda belgelendirilmiş. Kitap bu anlatımların dışında olayların çözülüş şekli açısından Dan Brown tarzında anlatılmış merak uyandırıyor. Kitabı okurken evrenin ve bizim yaradılış nedenimizi fizik kurallarıyla tekrar sorgulayacaksınız. Bilgi yüklü bir kitap herkese tavsiye ediyorum.
Yelda, Aydın'ın Kuyucak ilçesinde üniversiteye yerleşir. Damla, Dilan, Hacer'le ev arkadaşı olur. Emre ve Eren de sınıf arkadaşlarıdır ve olaylar bu kişiler arasında bu küçük ege ilçesinde geçmektedir. Kitapta dostluk, karşılıksız aşk ve ihanet o kadar güzel anlatılmış ki sonlarda yok artık dedim ve itiraf ediyorum bir sahne var ki gözyaşlarıma engel olamadım. Velhasıl kelam övüldüğü kadar var olduğuna inandım ve herkese okuması için tavsiye ediyorum.
Aylin Radomisli Cates 19 ocak 1995 perşembe günü evinin bahçesinde, şüpheli bir şekilde evinin temizlikçisi tarafından bulunur ve ölümündeki sır perdesi aralanamaz ve kayıtlara garip bir kaza olarak geçer. Aylin Devrimel in biyografisi olarak yazılmıştır kitap ailesi çocukluğu,gençliği, okulları, evlilikleri ve meslek hayatı anlatılıyor kitapta. Sıradaşı bir kişilik ve sıradışı bir hayat anlatılıyor... Aslında çok ilgimi çektiğini söyleyemem kitabı okurken zaman zaman sıkıldım... biyografi okumayı severlere tavsiye edebilirim.
1. Dünya savaşı sonrası Almanya'sında doğan ve ardından, soykırıma dönüşen Nazi milliyetçiliği akımına doğrudan yada dolaylı yoldan katılan kadınların yaşadıkları ve yaptikları, belgelere ve sağ kalan kurbanların ifadelerine dayandırılarak anlatılmış... Hitler ve yandaşlarının, Yahudi düşmanliğinin ve saf Aryan ırkından oluşan bir imparatorluk kurma hayallerinin çerçevesinde, başlarda kadinlar sadece üreme aracı olarak görülurken daha sonraları; sekreterlerin, öğretmenlerin ve hemşirelerin soykırıma isteyerek ve ya zorla nasıl dahil edildiğine geniş olarak yer verilmiş... Sayıları kesin olarak bilinmeyen bu kadınlardan yola çıkarak bütün Alman kadinlarini suçlamak doğru olmaz elbette... Fakat hangi ideoloji veya beyin yikama çalismasi, annelik iç güdüsüne sahip bir kadinin masum çocuklari öldürmesine sebep olabilir ki :((( diye soruyorum kendi kendime... Kitabı okurken bir cok sahnesinde sinir oldum... Kitabin çevirisi için Ebru Sürmeli ve 'kotonkitap'ada ayrica tesekkür etmek isterim. Hic sıkmayan bir anlatıma sahipti. Yahudi soykiriminda kadınların rollerini merak edenlere ve bu döneme ilgisi olanlara mutlaka tavsiye ederim... okunulması gereken bir kitap diye düşünüyorum...
İstanbul üniversitesinde çalısan Maya , amerikadan gelen alman asilli profesor maximilian wagner ile karsilasmasiyla hikaye baslar. Nazi almanyasindan kacan bilim adamlarinin turkiyeye geldigi donem, hitler diktatorlugunde yasananlar, struma gemisi olayi gercekci bir sekilde anlatilmis, 3 kadin 3 hikaye anlatilmaz okunur diyorum ve herkese tavsiye ediyorum...
Bu tarzda bir kitap okudum bu yüzden yorumlaması biraz zor geldi bana. Kahramanımız Müzzeyen'e aşıktır ve iç sesiyle Müzeyyene duygularını, hayallerini anlatır. ona hikayeler yazar, yazdığı hikayelerle konuşur. Çevresiyle canlı yada cansız iç sesiyle konuşuyor onlara şarkı sözlerinden film sahnelerinden, Sadri Alışık'tan bahseder. Size kitaptan bir alıntıda yapmak istiyorum. "Aslında tam diye birşey yoktur. Her tam ,bir üst yarımın alt basamağıdır. Yani yarım da bir bütündür." 58 sayfa kısa ve öz ama farklı bir anlatıma sahip bir kitap tavsiye ederim...
Satranç, Stefan zweıg in 1942 yılında karısıyla intiharında önce yazdığı kitap. Yoksul Slav Tuna gemicisi babasının ölümünden sonra bölgenin papazı, 12 yaşındaki Mirko Czentovic i himayesine alır. Raslantı sonucu satrançla tanışır ve dünya şampiyonu olur. Bir gün gemide Hitlerin döneminde işkencelere maruz kaldığı dönemde eline geçirdiği kitapla satrancın inceliklerini öğrenen Dr. B nin karşılaşması anlatılıyor. Kısa ve öz heyecanlı bir kitap herkese tavsiye ederim...