Metin Altıok, Madımak katliamında ölenlerden bir tanesi. Yaralı olarak kurtulsa da bir hafta sonra yaşamını yitiriyor. Bu acı ölümle aramızdan ayrılan Altıok'un Bir Acıya Kiracı başlığında toplanmış şiirleri geçmişten günümüze Altıok'un şiir yolundaki gelişimini görmek adına mühim. Şairin farklı teknikleri kullandığını görüyoruz. Son dönemde görsel şiire de el atan Altıok, divan edebiyatı biçimlerini modernize ederek şiirinde kullanmış,halk edebiyatının imkanlarından faydalanmış,sone,üçlükler vb... Çok şey söylenebilir elbette şiiri üzerine ama söz söylemek yerine Altıok'un şiirlerini okumanızı tavsiye ederim.

Dostoyevski'nin Beyaz Geceler adlı romanı ve Başkasının Karısı adlı öyküsünün bir arada yer aldığı kitap Türk filmi tadında. Özellikle Beyaz Geceler romanını okurken zihnimde Kartal Tibet ve Hülya Koçyiğit canlandı. Başkasının Karısı öyküsü ise yanlış anlama ve yanlış anlaşılma üzerine kurulu klasik bir komedi hikayesi.

Güzel bir öykü seçkisi hazırlanmış. Dünya edebiyatından ve Türk edebiyatından seçkin yazarlardan öyküler seçilmiş. Faulkner,Steınbeck,Caldwell,Orhan Kemal,Sabahattin Ali ve daha pek çok nitelikli yazarın öyküleri eserde mevcut. Tek hoşuma gitmeyen kısım,seçkiyi hazırlayan Mehmet Seyda'nın kendi öyküsünü de kitabın sonuna eklemesi oldu. Bir yazarın, hazırladığı seçkiye kendini dahil etmesi hoş bir davranış değil.

Bir deha üzerine yorum yapma cüretinde bulunmak zor elbette. Ancak haddim olmadan şunları söyleyebilirim: Gogol, dünya öykücülüğünde kıyamete değin ismi anılacak bir öykücü olacaktır. O, çağında beklenmedik bir şey yapmış,geleneksel hikayeciliğin temelini sarsmış, sıradan kişilerin öyküleştirilmesi yolunu açmıştır. İronik dili ve sarsıcı kurgularıyla Gogol öykünün erişilmez yazarlarından biri. Kitabın içinde Bir Delinin Hatıra Defteri,Palto ve Burun öyküleri bulunmakta.Hepsi için sayfalar dolusu söz söylenebilir ama ben bu alanda öykülerin başlıklarını anmakla yetiniyorum.

Öncelikle kitabın başlığının içeriğini yansıtmadığını söylemekle söze başlamalıyım. Kitabın başlığı kitabın çok küçük bir kısmında yer alan bir yazıyı kapsıyor. Ancak kitabın neredeyse dörtte üçünü işgal eden kısım yazarın İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere özelinde dünya siyaseti üzerine düşüncelerini içeriyor. Kitabın başlığı içeriğin otobiyografik ögeler taşıdığı izlenimini oluşturuyor ki benim gibi içeriği çok da irdelemeden,kitabı sormadan soruşturmadan alanlar için yanıltıcı bir durum bu. İçeriğe gelecek olursak söylenecek çok şey yok aslında. Orwell'in tanık olduğu dünya savaşlarıyla alakalı düşüncelerini öğrenmek ve bu duruma nasıl bir çözüm önerdiğini öğrenmek isteyenler için okunabilir bir kitap.

Gonca Özmen'in ilk şiir kitabı. Kendisi 18 yaşındayken basılmış bir kitap. Oldukça erken denebilecek bir yaşın şiirleri olduğu şairin şiirlerinde bütünlüğü yakalayamamış olmasından,ifadeyi kimi yerlerde fazlaca zorlamasından, bayağı söyleyişlerden anlaşılıyor. Şiirlerde özellikle İlhan Berk'in aşırı etkisi göze çarpıyor. Şiiri kendi içerisinde dize dize ayırıp düşündüğümüzde bazı dizelerin kullanılan imgeler vesilesiyle geniş alanlar sunduğunu inkar edemeyiz elbette. Bu gelecek için bir umut vaad etmiştir-nitekim Belki Sessiz adlı kitabında şiirini bir adım daha ileri taşımıştır-elbette. Yine de tüm bu eleştirileri 18 yaşında şiir kitabı çıkaracak bir birikimi yakalaması nedeniyle mazur görebilirsiniz. Ben konu şiir olduğunda mazur göremiyorum.

Oya Uysal kendi şiir dilini oluşturmuş sayısı az kadın şairlerden biridir. Bazı şiirlerinde öyküye yaklaşan ifade biçimleri kimi zaman şiirini zorluyor. Yalın bir dili olduğunu söylemeliyim. Söyleyeceklerini cesurca,açık bir şekilde ifade ediyor. Geçmişiyle dertleşen,evet hesaplaşan değil de dertleşen, zamanla meselesi olan, günlük yaşamın verdiği iç sıkıntılarından dem vuran şiirler okuyacaksınız bu kitapta.