Ülkü Ciner, 617 adet değerlendirme yapmış.  (1/89)
« geri  
Kör Baykuş
Kör Baykuş

9

Kitaba başlayıp bitirene kadar 'ben ne okuyorum?' dedim. Öyle derin cümleler var ki kitapta, insanı aniden içine çekiyor, dalıp gidiyorsunuz. Diğer bir paragrafta da hayal, gerçek, rüya ne olduğunu çözemediğiniz bir olay sizi alıp duvara çarpıyor. Kitaptaki karakterler isimsiz. Sadece anlatıcıya yakınlık dereceleri veya meslekleri ile anılıyorlar. Anlatıcı yani baş karakter hayal, rüya ve gerçek arasında yaşıyor. Tasvir ettiği erkek karakterler aynı fiziksel özelliğe, aynı alaycı kahkahaya sahip. Kadın karakterler de aynı şekilde farklı zaman ve yerlerde, farklı konumlarda fakat aynı özellikte. Kitabın sonunda aynada kendini de tıpkı babası, amcası, hurdacı, mezarcı ve yaşlı adam gibi görüyor kitap kahramanımız. Bu erkekler hep yaşlı, kambur ve çirkin... Kitaptaki kadınlar güzel, genç ve çekiciler. Ve de hep genç yaşta ölüyorlar. Bunlar anne, hala, eş ve resmettiği sevgili... Nasıl doğru ifade ederim bilemiyorum ama zaman ve mekanın belli olmadığı, hayal ve gerçeğin ayırt edilemediği bu kitapta, baş karakterimiz diğer karakterlerle yani farklı kimlikleriyle hesaplaşma içinde. Kitap beni çok etkiledi hele ki, sonunda Sadık Hidayet'in arkadaşının yazarla ilgili sonsözde yazdıkları beni daha da sarstı. Yazarın kitapta yansıttığı ruh halinin tam tersi karakterde oluşu kaleminin gücünün büyüklüğünü gösteriyor. İnce ama okuması çok kolay olmayan kitabı ben çok sevdim. Sizler de farklı ve sarsıcı bir kitap okumak istiyorsanız bu kitap tam size göre...

Tanrı’nın Psikopat Çocukları
Tanrı’nın Psikopat Çocukları

6

Bu yorumu fazla detaylandırmak istemiyorum. Zira kitap elimde çok süründü ve ben gereksiz bir çok detay okudum hatta kimisinde satır atladım 🙈 Kimliği ile ilgili hiç bir bilgi bulunmayan yazardan okuduğum bu 4. kitap ve diğerlerine harika derken 'Tanrı' nın Psikopat Çocukları' na güzel diyebilirim. Konusunu çok sevdim ama kurgu için aynını söyleyemeyeceğim. Fazla zorlama olmuş. 😖Yazar okuyucuyu ters köşeye getirmek için bayağı uğraşmış ama hani okuyunca içinize sinmez, aklınıza oturmaz ya işte öyle. Bir de fazla, lüzumsuz detay ve insan kalabalığı vardı. Tamam bunlar yazarın kalem gücünü gösterir ama okuru da fazla sıkmamak gerekir. Ve bazı söylemlerden çok rahatsız oldum ve o cümleleri atladım. Siz yine de bana aldırmayın yazarın önceki kitaplarına göre kıyaslayıp biraz olumsuz yorumlamış olabilirim. Ama bir çok polisiye - gerilim romanına göre çok başarılı. Sonuç olarak ister okuyun, ister okumayın... 🙃

Mucize
Mucize

3

James Patterson'ın diğer kitaplarını biliyor ve sıkı bir polisiye okumak istiyorsanız bu kitaptan uzak durun. Kitap bir kaç bölümü çıkarırsak 13 yaş altı için masal kitabı olabilir. Patterson'ın isminin yanında bir yazarın daha adı var Gabrielle Charbonnet. Ve her bir satır sanırım bu yazara ait. Yazarın kitaplarını "ekibine yazdırıp kendi adıyla yayınlıyor" söylemlerine zamanında inanmak istemesem de bu kitabı okuduktan sonra doğruymuş dedim. Yazarın yaklaşık 13 kitabını okumuş biri olarak ve bütün iyi niyetimi kullanarak; Patterson'ın başka yazarlara destek için böyle yaptığını düşünmek istiyorum.

Kadınsız Erkekler
Kadınsız Erkekler

3

Son sayfalarına kadar dayanamayıp satır atlayarak; ilk kez Japon edebiyatından okumaya karar vermişken, son olacağına emin olarak; özellikle Haruki Murakami'den bir daha okumamaya karar vermiş olarak bir kitabı daha bitirmiş bulunmaktayım. Kitapta 7adet hain, aldatan, terkeden kadınları anlatan hikaye bulunmakta. Yazar bu konuda hikayeler oluşturmak için kurguyu bayağı zorlamış. Hele ki Gregor Samsa'yı anlattığı bir hikaye var ki, ondan sonra hiç okuyasım gelmedi. Sonuçta zorla da olsa bitirdim ama zamanıma yazık oldu.

Görmek
Görmek

8

'José Saramago Görmek' kitap yorumu ile merhabalar... 'Körlük' ülkesinin başkenti yeni bir salgının pençesinde. En azından hükümet, halkın % 80 civarı boş oy kullandığı için böyle düşünüyor. Ardından boş oy kullananları vatan hainliği ile suçlayıp, sıkı yönetim ilan ediyor. Bütün bunlarda yine sonuç alamayınca şehri başsız bırakmak için hükümet yetkilileri ve güvenlik güçleri şehri terk edip, halkın şehirden çıkışını yasaklıyor. Ülkede kaos çıkmasını beklerken planları ellerinde patlıyor. Halk sessiz bir bütünlük içinde, ferah içinde yaşıyor. Tabi ki güç ve iktidar sahipleri buna izin vermiyor. 'Körlük' kadar olmasa da etkileyici bir kitap. Yazarın usta kalemi yine kendini gösteriyor. Fakat belki büyük beklenti ile başladığım, belki de ilkinin tadını bulamadığım için biraz zor ilerledi. Ama konu ve anlatılan itibariyle okuduğuma memnun olduğumu söyleyemeliyim. Herkese bol kitaplı ve huzurlu günler dilerim.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

9

Sıradışı olduğu için işinden olan ve yazarlık yapmaya karar veren bir adam. Babası ölmüş küçük bir bebekli kadın. Ve bunların aşkını anlatan bir kitap. 'Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku'. Konu olarak bilindik ve sıradan bir kitap gibi görünüyor değil mi? Aslında tam tersi. Hani tekrar tekrar okumalık kitaplar vardır ya, her defasında daha bir derinliği keşfedilenlerden? İşte bu kitap onlardan... Konu ne olursa olsun kitabı eşsiz yapan en önemli unsur yazarın kalemidir bana göre.İlhami Algör ilk defa okuyorum ve tam benlik bir kalemi var. Uzun cümleler kurduğu ve gördüğünü, düşündüğünü anında yazıya dökmüşçesine bir yazım şekli var. Yazar hikayeyi kafasıyla, eşyayla ve her eve giriş çıkışında kapı kilidiyle konuşan bir karakterin ağzından okuyucuya aktarıyor. Tam benlik dediğim bir diğer unsur da okurken bir çok duyguyu bir arada yaşadım. Bazı cümleleri tekrar tekrar okuyup, kitabı kapatıp düşündüğüm de oldu. Tebessüm ettiğim de... Görünüşte aldırmaz gibi olan bir adamın derinliği ve duygusallığı karşısında boğazımın düğümlendiği de... Ayrıca kitapta İstanbul'un semtlerinde gezdiğiniz yerde eski şarkılarımızı da yeniden anımsıyorsunuz. Kişiye göre kitaptan alınan tat da değişebilir tabi ki. Bir süre önce aldığım bu kitaba olumlunun yanı sıra, olumsuz eleştiri de duydum. Okumak için acele de etmiyordum. Fakat kitap ve film tavsiyesine çok önem verdiğim ve güvendiğim Kitap Dostum sayesinde okumayı öne aldım ve iyi ki de öyle yapmışım. Şimdi sıra filminde eminim bir o kadar da onu seveceğim. Keyifli okumalar kitap dostlarım.

Bir Sırrım Var (Rizzoli & Isles, #12)
Bir Sırrım Var (Rizzoli & Isles, #12)

7

'Bir sırrım var' Tess Gerritsen'in harika ikilisi Rizzoli & Isles serisinin 12. kitabı. Öncelikle seriyi bilmeyenler için şunu belirtmek isterim; seri birbirinden bağımsız okunabilir ama sıra ile okunursa, daha fazla tat alınacağı garantisini verebilirim. Kitabın konusuna gelirsek yıllar önce kaybolan bir kız ile başlayan ve bir çok vahşi ölüme tanık olunan olaylar birbirini izliyor. Tess'in güçlü ve akıllı kadınları Jane ve Maura çözmek için elinden geleni yapıyorlar. Tess'in diğer kitaplarının aksine bu kitapta kurguda zorlama bir taraf var gibi. Kitabın konusu çok güzel ve polisiyede en önemli unsur katili tahmin etmek bu Kitapta zor. Bir kaç defa ters köşe oldum. Ama çok vahşice işlenen cinayetlerin sebebi ve işleme şekilleri ilişkilendirilen konu ile ilgili yazarın ustalığına uyumayacak şekilde kurgulanmış bence. Yazarın 29 kitabını okumuş bir hayranı olarak ilk defa bir kitabını tavsiye konusunda yorumsuzum.

« geri