Kuyucaklı Yusufta Ailesinin ölümünü gören ve yetkililer gelene kadar onların başında bekleyen Yusuf'un; kaymakamın evine taşınmasıyla devam eden ve peşini bırakmayan üzücü olayların kurgulandığı, aşkının ve çaresizliğinin hikayesi anlatılıyor. Genel olarak beğensem de beni rahatsız eden bazı bölümleri vardı. Özellikle verilen selâyı dinlerken, Yusufun düşündükleri hakkında yazılanlar bunların başında geliyor. Kitabın başlarında cevval, korkusuz, atılgan olan Yusuf; yaşı hâlâ genç olmasına rağmen, neden durgun, hayattan bezmiş, silik bir tip haline geldi anlamadım? Hikâye güzel fakat Yusuf'un bu tutuk davranışlarını okurken beni de bir bezginlik sardı. "Aman kim okuyacak şimdi?" diye hissetmeye başlıyordum ki Yusuf atak yapmaya karar verdi fakat yine sonunu getirmedi. Aynı duyguyu fazlasıyla Kürk Mantolu Madonna'nın Raif efendisi için de hissetmiştim. Karakterlerin sevgilileri için besledikleri aşka, tutkuya davranışları yakışmamış. Sabahattin Ali'nin "erkek kahramanları için biçtiği kalıp olabilir mi?" diye düşünmüyor değilim. Fakat her şeye rağmen Kuyucaklı Yusuf'un insanda tesir bırakan eserlerden olduğunu söyleyebilirim. Kitap akılda kalıcı, akıcı, MEB den onaylı ve 100 temel eserde de yer alıyor.