Berfin., 319 adet değerlendirme yapmış.  (19/46)
Vahşi (Bela, #2)
Vahşi (Bela, #2)

9

O ne sondu öyle ya. Belli bir yere kadar Nathan artık iyi olacak hak ettiği şeyi yaşayacak dedim ama etrafında hep mi çürük elmalar olmak zorunda. Yazar resmen çocuğu haşat etti kitapta. Özellikle son sayfaları boğazımda kocaman bir yumruyla okudum. Seriyi ya çok seveceksiniz ya da hiç sevmeyeceksiniz eminim. Çünkü öyle arada kalmış hissettirecek bir yazım tarz yok. Ben çok beğendim. Özellik Nathan ve iç dünyasını okurken garip bir şekilde sayfalar su gibi aktı. Normalde iç seslerin uzunluğu sinirlerimi bozar ama burada durum çok farklıydı. Bana göre sıkıcılıktan zerre bir şey almamış, akıcı, heyecanlıydı. Şaşırtan bir sürü gelişme, üzen bir sürü davranışla karşılaştım. Her bölüm diğerini merakta bırakacak şekilde bitti. Bela’da ki Nathanı unutun, yerine daha güçlü ne istediğini bile birini koyun. Ama yine de bazı yönleri aynı kalmıştı. Onu dışlayanlara karşı öfkeli, değer verdiklerinin düşüncelerini önemseyen ve onlara koşulsuz güvenen küçük Nathan arada bir kendini ortaya çıkartıyordu. Gabriel sevdiğim tek karakterdi. Dost olarak iyi bir örnekti. Hatta heykelini dikerdim bu çocuğun  Kitabın ismine değinecek olursam, neden VAHŞİ olduğunu kesinlikle anladım. Gelişen olaylar ve Nathan’ın davranışları çok iyi bir farkındalık yarattı. Tabi kusursuz değildi. Bu kadar karamsarlık şart mıydı bunu merak ediyorum. Yani Nathan açısından hiçbir şey olumlu yönde gelişmiyor. Ayrıca tahmin etiğim bir kişi tarafından tahmin ettiğim bir davranış gerçekleşti. Ve bu yüzden sonunda üzülsem ve etkilensem de yazar bir tek orada beni şaşırtamadı maalesef. Son olarak Nathan Ve Marcus’un (babası) arasındaki ilişkiye sadece son sayfalarda değinilmesi haksızlıktı. Biraz daha bu ikiliyi okumak isterdim. Ama bunlar kitapta koca bir kusur olarak gözüme çarpmadı. Biraz ayrıntıya indiğiniz zaman belki fark edilir şeylerdi. Yine de harikaydı. Diğer kitap ne zamaaan?!

Cress (The Lunar Chronicles, #3)
Cress (The Lunar Chronicles, #3)

9

Bu kitaptaki en gereksiz ve pasif kişiyi sizlere ilan ediyorum; KAİ! Seri kitapları boyunca hep bundan dert yanmıştım ve değişmedi bu kitapta da resmen ergendi. Her şeyi kabullenmiş, zekilikten payını hiç almamış zayıf bir karakterdi. Ve bu karakterin bir prens olması hikâyenin kilit noktalarından biri olması fena halde can sıkıcıydı. Cress, Thorne, Wolf, Scarlet, Cinder, İko ve Doktor öyle mücadeleler verdiler ki bence ülkeyi bu karakterler arasında bölüştürmeliler  En baştan sona kadar macera doluydu. Her sayfada bir olay. Diğer kitaplarda ağır olmasından şikâyetçiydim ama burada yazar bu eksikliği gidermiş. Ve kitaptaki herkesin birbiriyle garip bir şekilde bağlantıları vardı. Özellikle Doktor Erland’ın sırrı içimi burktu. Şaşırtıcı olaylar ve sırlarla kitap çok akıcıydı. Tek eksiklik dediğim gibi sözde prensti. Sonu diğer kitapta ne olacak sorusunu sorup durmama neden olacak bir şekilde bitti. Umarım diğer kitap erken çıkar. Seriye başlamayanlara tavsiye ederim.

Davetsiz Misafir (Cehennem Kulübü #2)
Davetsiz Misafir (Cehennem Kulübü #2)

7

Kitap başlarda nasılda güzeldi ama maalesef sonlara doğru karakterlere olan merakım yerini hayal kırıklığına bıraktı. Kate ve Rohan’a bir türlü ısınamadım. Aralarındaki sıkıcı diyaloglardan mı yoksa yazarın anlatımından mı emin değilim. Kitabın ilk 200 sayfası ikilinin yavaş yavaş yakınlaşmasını okudum ve gerçekten merak uyandırıyordu ama yakınlaştıktan sonraki süreç... Aslından kitap boyu bir şeyin peşinden koşmaları, bilmeceleri çözmeleri (o sayfalarda indiana jones’ın maceralarını okuyormuşum gibi geldi.) birçok tarihi aşk romanına göre farklıydı. Konusu ve kurgusu ilgi çekiciydi. Gelin görün ki ana karakterler bana göre iyi değildi. Kate, inatçı, güçlü, zeki ve konuşkan diye tanıtılsa da Rohan ile olan ilişkilerindeki aşamada sinir bozucuydu. Adam metresi olmasını teklif ediyor ve kızımız ne yapıyor? Gayet memnun olmuş bir şekilde kabul edip bir de anlaşma şartları belirliyor. Ve bu olayda Rohan’ın böyle bir şey teklif etmesini geçtim, aralarında geçenlere rağmen hala Kate’in özgürlükçü (düşman) kanı taşıyor olmasını düşünüp durdu. Aralarındaki aşkı ben inandırıcı bulamadım.. Kate o teklifi kabul ederek Rohan da garip hareketleriyle sıkılmama neden oldu. Ama olaylar nereye varacak diye merakımı hep son seviyede tutması ve farklı konusu sayesinde kesinlikle okumayın lafımı son anda okunabilire çevirdi.

İçimdeki Sen
İçimdeki Sen

9

“Ne! Devam kitabı mı varmış? Ne zaman çıkacak mümkünse çabuk çıksın.” Kitap bitti ve ben tam olarak bu durumdayım. Ba yıl dım. O ne hüzündü öyle ya. Nasıl başlasam bilemedim. İlk başlarda kitaptaki birkaç çeviri hatası ve cümle yapısındaki bozukluklar sinirlerime dokundu çok seyrek vardı ama gözüme battı. Bu yüzden devam etmesem mi dedim. Ama Jared ve Aly beni çok meraklandırdı. Okudukça okudum ve ileriki sayfalarda o hatalar varsa bile görmemeye başladım. Kitap tamamen beni içine aldı. Kurgusu ve duyguları alabiliyor olmak yazarın diğer kitaplarını da listeme almama neden oldu. Jared, geçmişindeki bir olay yüzünden dibe batmış. Tam anlamıyla batmaktan bahsediyorum. Ve bir daha o duruma düşmemek için duvarlar örmüş. O duvarları yıkmak pekte kolay değil. Kitapta öyle pembe hayaller kurmayın derim çünkü bana göre, klasik ‘âşık oldu ve düzeldi’ durumu söz konusu değil. Aly ise hep onu (jared) sevmiş. Küçüklüğü ve ergenliğinde. Ve şimdi de yetişkinliğinde. Bu ikiliyi anlatacak olursam; Jared hırçınsa Aly sessiz. Jared sert ve sinirliyse Aly ılımlı ve sakin. Tam zıtlar. Ama bu farklılık onları daha da yakınlaştırdı. Jared onun kollarında sakinleşirken, Aly onu teselli ederken çok tatlılardı. Ve ikisinin bakış açısından okumak en sevdiklerimdendi.  “Bende ne görüyorsun?” diye sordum. Bir anlığına bana dikkatli baktı. Sonra beni göğsüne çekti. Fısıldayarak, “Güzellik ve acı görüyorum. Neşe ve keder. Aynı anda hem iyiyi hem de kötüyü görüyorum. Hepsini de seviyorum.”-Aly “Sen benim ilk aşkımsın,” dedi ciddi bir sesle. Yeşil gözleri bana baktı. “Ve tek aşkımsın.” Boğazı düğümlenmişti. Güç bela yutkunarak, “Seni tüm hayatım boyunca bekledim ben.” Dedi Aly. Kelimeler karanlık ruhuma dokunmuştu. Nihayet anlamıştım. O her zaman benimdi.

Gecenin Sonu (Seductive Nights #1)
Gecenin Sonu (Seductive Nights #1)

1

Yarım bırakmamak için zor tuttum kendimi. Acayip sıradandı. Okurken her sayfayı umutla çevirdim cinsellik ve sıkıcı diyaloglardan başka bir şey bulurum diye ama yok. Sonu da üstümüzde bir etki bırakmak amacıyla ve tabi diğer kitabı alalım diye kötü bitmiş. Ama beni zerre etkilemedi ve inanın bu iki karakterin kaderi ayrı kalmak olmalı. Çünkü yan yanayken çok sıkıcı, yüzeysel ve saçmalar! Tavsiye etmiyorum..

Bir Nefeste Dünya Mitolojisi
Bir Nefeste Dünya Mitolojisi

3

Çok ezbere ve özet bilgilerden oluşmuş kitap. Hiç tatmin edici değil.

Sende Tutuklu Kaldım (Crossfire, #4)
Sende Tutuklu Kaldım (Crossfire, #4)

7

Araya ne kadar zaman girdi diğer kitaplarla hatırlamıyorum bile.. Böyle olunca ana karakterler dışında diğerlerini hatırlamakta güçlük çektim. Seriler arasına bu kadar zaman koyup da biz okuyucuya eziyet etmeyin lütfen  Sayfalar ilerledikçe her şey daha da oturdu bende ve Gideon rüzgârına kapıldım gittim. Yaşadığı şeyleri bu kitapta onun gözünden okurken biraz zorlandım. Çünkü o kadar anormal ve kötü ki birkaç satırı atladım. Bir insanın böyle şeyleri yaşamış olmasını bilmek… Ve o karakteri daha çok anlamama yardım etti yazar. Eva’nın geçmişini okurken de bu olmuştu. Kullandığı kelimeler ve anlatım tarzıyla o karaktere sizi yakınlaştırıp, anlamaya çalışmamızı kolaylaştırıyor. Bunlar dışında kitap boyunca, ilişkilerinin gelgitlerini okudum. Eva kızar Gideon düzelmeye çalışır ya da tam tersi. Açıkçası hareketlilik katmak için birçok malzeme vardı ama yazar kullanmamayı tercih etmiş. Ve biraz daha farklı şeyler okumak istedim. Yani potansiyel bir eski sevgili tehlikesi okumaktan gına geldi. Bir de bir benzerlik dikkatimden kaçmadı değil. Mimar sahnesi. Özgürlüğün Elli Tonu'nda Gina (sanırım) ve Ana sahnesiyle Gideon ve Ash sahnesi o kadar aynıydı ki ne oluyor dedirtmedi değil. Yine de seriyi seviyorum. Son kitap her ne kadar beklentimin aşağısında olsa da Gideon için okumaya değer diye düşünüyorum. Eva’nın kaşları kalktı. “Chris adına konuşamam ama bende gördüğün şey acıma değildi Gideon. Duygudaşlıktı belki, çünkü senin neler hissettiğini biliyorum. Ve ıstıraptı kesinlikle, çünkü yüreğim yüreğine bağlı. Senin canın yandığında benimki de yanıyor. Bununla baş etmeyi öğrenmelisin çünkü seni seviyorum ve vazgeçmeye de niyetim yok.”