Berfin., 319 adet değerlendirme yapmış.  (24/46)
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)

10

Hayali bir ülke de olanları anlatmış yazar ama şimdiki hallerimizi öngörmüş diye bilirim. Harikaydı. 'Bilinçleninceye kadar asla baş kaldırmayacaklar, ama baş kaldırmadıkça da bilinçlenemezler.' 'Her siyasi kuram kendine ne ad takarsa taksın, hiyerarşiye ve baskıya dönüş yapmıştır.'

Siyah Kadife
Siyah Kadife

10

Bayıldıım. Emily'nin hüznünü yazar o kadar iyi bir şekilde kelimelere dökmüş ki onunla beraber neye üzüldü, güldüyse içimde hissettim. Böyle bütünleşe bileceğim, o an her şeyden kopacağım kitaplarla gelin bana. Hayatımı bu şekilde geçirebilirim. Rita da sesi mi duymuş olmalı ki bu romanı yazmış :) Sinir olduğum nokta -ki o da belli bir yere kadar sürdü Allah'tan- Erkek egemen zihniyet. Bu dediğimi William ve Em'in babasında çok gördüm. Ve sinirlerimi bozmaya yetti. O saçma davranışlarına iyi ki daha fazla maruz kalmadık da istediğim şekilde sahneden çıktılar. Bu gidişle feminist olacağım... Marcus ve Emily ikilisini çok sevdim. Aralarında ki çekim hiçte küçümsenecek cinsten değildi. Em'in yasak elma olması Marcus'u fazla cezbetmiş olmalı ki davranışlarının kontrolünü elinde tutamıyor. İlk başlarda sürekli tesadüfi karşılaşmalar, sonraları büyük bir tutkuyla harmanlanarak önümüze çıkıyor. Yazar Marcus'u anlatırken karanlık kelimesini kullanmıştı. Tam yerine oturmuş. Adam da mistik, soğuk bir hava vardı. Tabi sonra üstüne olur olmadık yerlerde Emily'i kurtarması da eklenince süper kahraman dedim. Arada sinir oldum ona da. Çünkü, duygularını hiç belli etmedi. Nasıl yakınlaşmalar oldu adam hala bir yumuşaklık göstermedi. Ama öyle bir yer var ki tüm düşüncelerimi değiştirdi. Bir olaydan sonra Marcus utandı! O anı okurken acayip şaşırdım ve hoşuma gitti. Sanırım kitapta Emily dışında hepsi kusurluydu. Kız ağır başlı tavırları, hüzünlü gözleri, zekice uğraşları ve kim ne yaparsa yapsın doğru bildiği o hanımefendi davranışlarından vazgeçmemesi ile dört dörtlüktü. Ve ilk kez bir kitabın kapağına insan yüzü konmasına sinir olmadım. Çünkü kafamda ki ve yazarın anlattığı Emily'e tam uyuyor. Akıcı bir dili vardı. Ve yalın. Daha çok karakterlerin duygularına yer vermiş bir anlatım hakimdi. Bu da onları daha iyi anlamama neden oldu. İsmiyle bile farklı bir yerde olacağını anlatan bir kitaptı diyebilirim. Yazarın bütün kitapları bir yana Siyah Kadife bir yana.. Okumalısınız. "Korku yaşadığını hissettirir. Yeter ki hissettiğin korkudan daha güçlü olduğunu fark edebil." "Zalimsin." "Belki de..." "Fakat bu seni sevmemi engellemiyor Marcus." Marcus'un güzel gülüşü derinleşti. "Bunu çekici hatta ateşli bulduğunu düşünüyorum." :)) '..Ama her şeyden çok aşkını istiyorum. Seni sevdiğimin yarısı kadar bile olsun beni sevdiğini bilmek istiyorum. Tutkunu istiyorum ama şefkatini de istiyorum. Bir bebeğimiz olacağını söyleyebilmem için beni cesaretlendirmeni istiyorum. Bana dokunmanı istiyorum ama baştan çıkartman için değil... Bana dokunmadan duramadığın için parmaklarını yüzümde hissetmek istiyorum. Beni öpmeni ve bir daha asla üzülmeyeceğimi söylemeni istiyorum.' "Fakat sen bana aitsin. İşte bu yüzden geçmişin ya da geleceğin sandığından çok daha önemli… ve konuşman gerekiyorsa şimdi konuş, Emily. Kafandakilerden kurtul. Çünkü benim yatağımda uyuduğun sürece, hayalet ya da değil hiçbir adamı düşünmene izin vermem. Ve emin ol, bir ömür kadar uzun bir süreden bahsediyorum.”

Bela (Bela, #1)
Bela (Bela, #1)

9

Okuduğum Fantastik kitaplardan çok ayrı bir yere girdi. Hepsinden farklıydı. Aynı şeyleri okumaktan sıkılmışsanız bire bir ilacı bu kitap. Nathan'ı okurken üzüldüm. Tek başına hayatta kalmaya çalışması doğduğundan beri istenmediğini açıkça hissetmiş olması etkiledi beni. Ayrıca o kadar çok acı çekti ki benimde okurken yüzüm buruştu kalbim sızladı. -Özellikle Game of Thrones'un küçük bir çocuğun diri diri yakıldığı sahneyi izledikten sonra psikolojimi siz düşünün.- Ninesi ve iki üvey kardeşi açısından her ne kadar şanslı olsa da meclis ve diğer bütün çevresindeki insanların davranış biçimleri sinirlerimi zıplatmaya yetti. Herkes bir şey karşılığında harekat edip durdu. Ak Cadılar , sözde içlerinde iyilik olanlar. Kesinlikle tam tersi davranışlarıyla Kara olmaya laiklerdi. Ama ya Karalar bahsedilen gibi kötü değilse? Kafam allak bullak. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Betimlemelere ve iç seslere çok fazla yer verilmiş olmasına rağmen kitap su gibi aktı. Tek sıkıntım, karakterler arasındaki bağları çok hissedemedim. Sadece Ninesi ve Nathan arasındaki ilişkiyi benimseye bildim. Diğerleri fazla ilgimi çekemedi. Bu söylediklerim yazarın dilinden kaynaklandı. Sanki biraz özensiz yazmıştı. Aksiyonu bol bir kitaptı. Özellikle son sayfalarda çok heyecanlandım ve üzüldüm. 'İkinci kitabı mutlaka okumalıyım!' dedirten bir sondu. "Ninem bardakları doldurmak için çaydanlığı eline aldı. "O kafayı yemiş yaşlı cadının teki," dedim. "Aileden başka kimse davet edilmemiş. Onu tanımıyorum ve Meclis'in izni olmadan da hiç bir yere gidemem." Arran'a sırıttım. "Yani, tabii ki gidiyorum." 'İşin Püf Noktası aldırmamak. Acıya aldırmamak, hiçbir şeye aldırmamak.' "Küçük oğlanları esir etmiyormuş zaten, onları yiyormuş." "Ciddi misin?" Ellen başını sallayıp yutkundu."Benim duyduğum bu." Başka bir cips seçip bana baktı. "Çiğ değil ama. Önce pişiriyormuş." :))

Direnme Savaşı / Saygon Zindanlarında Mücadele
Direnme Savaşı / Saygon Zindanlarında Mücadele

10

"Yıllardır uğruna çarpıştığım renkleri ilk kez görüyorum!"

Deha (Efsane, #2)
Deha (Efsane, #2)

8

"Day, üzerindeki giysileri ve gözlerindeki samimiyetinden başka hiç bir şeyi olmayan bu sokak çocuğu, kalbimin sahibiydi. Her şeyiyle güzeldi. Karanlık dünyada ki umuttu. Işığımdı."

Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde

9

Evet mirim... En büyük delilik, sevda ve aşktır. Ancak öyle bir delilik ki onsuz da olmaz.

Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık

10

"Çünkü aşk, umutsuz ve çaresizlerin düşüdür. Çünkü aşk, güçlüklerle yüz-yüze yaşayan insanların düşüdür." Toprağa düşecekler,Baz bunu biliyor,toprağa düşerken doğa türkülerini söylemeye devam edecek. Bu türküler kefenleri olacak, onları sarıp sarmalayacak. “Aşk bir kaçıştır, insanın sığındığı bir sığınak; yüreği yaralı olanların, çaresizlerin kurduğu bir hayaldir aşk”