Bu seride eksik bir şeyler vardı. Her kitabında bunu hissettim. Üç yakışıklı arkadaşın hikayesini anlatıyor. Yakışıklı zengin garip zevkleri olan adamlar. İlk iki kitaptan sonra Ash'ı merak etmiştim. Diğerlerine göre farklı, ilgi çekiciydi. Ama bu kitapta fikrimi değiştirdim. Yazarın anlatımından, çeviri sırasında oluşan hatalardan sıkıldım. Ve olay örgüsü hiç ilgimi çekemedi maalesef. Durağan olmasının dışında yanına birde sıradanlığı ekleyin tadından yenmez. Kitabı hareketlendirmek için aslında bir sürü fırsat vardı. Ash'ın acayip hasta ailesini kullanabilirdi yazar. Veya Josie'e olanları. Ama hepsini kısa keserek resmen sıradanlığa davetiye çıkarmış. Josie demişken silik ve her şeye evet diyen bir karakterdi. Sözde bu Ash'ın o baskın kişiliğinden kaynaklanıyor ama alakası yok. Bu tip karakterler benim için unutulup gidecekler arasında. Maya Banks'ın iki tane tarihi aşk romanını okudum ve onları çok beğenmiştim. Yazar belli ki "Farklı bir alana daha kayayım Ceo ve ona benzeyen tipleri ile farklı zevkleri olan şu zenginleri birde ben yazayım." demiş. Ama olmamış. Dediğim gibi kitap baştan aşağı sıradandı. Tekrar eden cümleler zaten tepemi attırdı. Bu sefer ki çeviri harikalığının sahibi epsilon! Bence okumayın bir şey kaybetmezsiniz...
Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve ben çok beğendim. Amaa o çeviri yok muu beni deli etti. Yine de karakterler, olaylar sayesinde katlanılır seviyeye geldi de bitirdim kitabı. Lütfen bize eziyet etmeyin ve şu çeviri işini dikkate alın. En ufak kelime hatası bile olayların seyrini değiştiriyor. Özenli olunması gereken ciddi bir iş en azından yazara saygı olmalı. Ve tabi ki kapak! Orijinalini görünce hüsrana uğradım. Çok mu zor aynı kapağı kullanmak merak ediyorum? Evet isyan edişim bitti. Kitaba gelirsek; Ryan, mükemmel gibi görünen ama aile içinde bir sürü sorun yaşayan yakışıklı beyzbol oyuncusu. Erkek kardeşinin gitmesi ile ailesi onu mükemmeliyetçi davranışlarıyla sıkmakta. Sadece beyzboldan ibaret bir çocuk değil aynı zaman da kalemi kuvvetli bir yazar olabilir. Bunu fark ettikten sonra aslında seçmiş olduğu şeylerin onun kararı olmadığını acı bir şekilde anlıyor. Ah bir de kötü bir özelliği var, İddaa ve hiç bir zaman ikincilikle yetinmiyor. O hep birinci olmalı ama Beth'de tökezliyor. :) Beth, geçmişi pek iç açıcı değil. Anne ve babadan yana şansız olanlardan. Yine de noah ve ısaıah açısından şanslı tabi bir de teyzesi var. En azından belli bir sayfaya kadar tek akrabası o sanıyordum. Sonra Sahneye Scott amca çıktı. Ve Beth nasıl davranırsa davransın Scott'un gelmesi iyi şeylerinde gelmesine neden oldu bence. Duvarları var. Güvenini boşa çıkartacak bir sürü insan olmuş hayatında, bu yüzden de sinirli ve kaba davranışlarla insanları kendinden uzaklaştırıyor. Ama o da Ryan'da tökezliyor. İlk kitabı (Echo ve Noah) benim neznimde geçememiş olsa da güzel bir kitaptı. Üzüldüğüm yerler çok oldu Beth'e sinirlendiğim yerler, geçmişine takılıp kalması ve adım atmaya korkmasına içerlendiğim yerler ama genel olarak hüzünlü bir kitaptı diyemem. Her duyguda eşit ölçüde hakimdi kitaba. Ve sevdiğim bir diğer özellikte her iki ana karakterin bakış açısına da yer veriliyor. Bence bu seriyi okuyun. Diğer kitap Isaiah'ı anlatıyormuş. Onunda hikayesini merakla bekliyorum. 'Yaşamak, küçük ve sığ bir gölün dibinde zincirlenerek, açık gözlerle ve hava olmadan kıvranmak gibidir.' Beth 'İkinciliklerle ilgilenmiyorum. Hiçbir zaman ilgilenmedim. Hiç bir zamanda ilgilenmeyeceğim. Bu, büyük oynamak isteyenlere yakışır bir tarz değil.' Ryan Vay be dediğim o sahne; Şişeyi yağmurun altında tutuyorum ve yağmur sularının doluşunu izliyorum. Yeter kadar dolduğunda şişeyi Beth'e uzatıyorum. Tek kışını kaldırıyor ama şişeyi kabul diyor. "Bu bizim yağmurumuz Beth. Sana seni sevdiğimi bu yağmurla anlattım ve sen ne zaman benim sözlerimden şüphe duyarsan senden bu şişeye bakmanı istiyorum."
Daha iyi bir şeyler bekliyordum. Klasik bir olayla, bir çarpışmayla başlıyor her şey. Maggie Clay'e çarpıyor ve sonra hayran kalıyor. Hemen tanışmıyorlar yazar bu süreci azcık uzatmış. Yani hızlıca olan o, pek sevmediğim ve mantıksız bulduğum yakınlaşmalar yok, o açıdan iyiydi. Ama Maggie'nin ilk günden beri çocuğun dibinden ayrılmamasını anlayamadım. Aslında kitap boyunca o karakteri anlayamadım. Mesela; Clay'i çok seviyorum diye orta da dolanıp durdu ama ben o sevgiyi hissetmedim. Daha çok takıntı gibi geldi bana. Etrafında ki insanlara sürekli "Anlamıyorsunuz" diye bağırıp durdu ama onların anlaması için de hiç bir şey yapmadı. Aksine Davranışları yüzünden Clay'i daha da kötü bir insanmış gibi yansıttı. Yakın arkadaşlarına ve ailesine takındığı ergen, saçma davranışlar sinirlerimi bozdu. Sözde Clay'e yardım ediyor. Tam tersi sorunları halı altına süpürmekten başka bir şey yapmadı. Çok tutarsız bir karakterdi. Son sayfadaki davranışları en azından daha iyi bir hal aldı. Sevgisini anlamama neden olan şey bir olaydan sonra yanında tereddütsüz durmasıydı. Ona direk evet demesiydi. Clay ise dengesiz davranışlarının, hastalığının hakkını verdi. Okuduğunuzda bir tek onun davranışlarının analizini iyi bir şekilde yapabilirsiniz. Anne ve babası pardon anne ve baba sıfatını hak etmeyen insanlar beni deli ettiler. Çocuğun neden böyle olduğunu anladım. Maggie ve Clay'in tartışmalarının kendini tekrar etmesi beni sıktı. Tamam dengesiz bir ilişkileri olmasını anlıyorum ama bari bu tartışmaları çeşitlendirseydi yazar. Sürekli kıskançlık ve şunu yapma bunu yapma üzerine olan kısır döngü, kitabın konusunu da basitleştirmiş. Konuya göre yaşananlar basitti. Ve tabi ki sonu belli olan kitaplar kategorisine girdi benim için. İlerleyen sayfalarda ya da son sayfalar da kitap düzeldi ama yine de başından kaynaklı olan sıkıcılık ve tek düzelik beni hikayeye bağlayamadı..