Berfin., 319 adet değerlendirme yapmış.  (27/46)
Kaçınılmaz (Öngörü Serisi #1)
Kaçınılmaz (Öngörü Serisi #1)

10

Arka arkaya böyle güzel kitapları okuyunca benden mutlusunu bulamazsınız  Yine harika bir fantastik kitap ve tesadüf ki yine serii. Bir yandan keşke serinin ikinci kitabı çıktığında başlasaydım şimdi kim bilir ne zaman çıkar diyorum bir yandan da vay be harikaydı iyi ki okumuşum diyorum :D 2.si çıkana kadar ben 3 kere daha üstünden geçerim bu kitabın. İlk sayfalar da sıkılabilirsiniz. Hatta Evie ve Russell’in(sinir oldum bu çocuğa!) anlamsız, bir an da oluşan yakınlaşmasını yadırgaya bilirsiniz. Aman yarıda bırakmayın çünkü devamı sizi epey şaşırtacak. Konusuna kısaca bir değinirsem; Evie üniversiteye yeni başlayan güzel kendi halinde ara da kâbuslar gören dayısı dışında ailesinden kimsesi olmayan hoş bir kız. Dayısı ile olan yakınlığını sadece ilk sayfalar da okudum ama öyle iyi anlamış ki yazar kitap boyunca karşıma çıkmasa da sanki başkarakterlerdendi. Ve okuldaki herkesin Evie’ye hayran olması biraz sinirlerimi bozdu. Bu kadar mükemmel olmamalıydı çünkü birazcık normallik şarttı kitapta.  Sınıfa adımı atar atmaz Reed ile karşılaşıyor ve olaylar başlıyoor. Reed; kusursuzluğun vücut bulmuş hali.. Ne harika bir şeydi o öyle. Başlar da davranışları kafamı karıştırdı. Azcıkta sinir oldum. Ne bu gizem yeter dedim. Ama Evie çocuğu öyle bir anlatıyor ki benim de ağzımın suları aktı okurken. Hayran olmamak elde değil. Sonlara doğru heyecan doruktaydı. Beni şaşırtan birçok karakter oldu. Ve tekrar ediyorum şu Russell denen çocuğa hiiiç ısınamadım. Umarım 2. Kitapta kendine göre birini bulur. Yoksa Reed’den önce ben devreye gireceğim. İyi ki uzun bir kitap olmuş. Her şey yerli yerine oturdu. Ve her şey zamanından önce olmadı. Sıkılmadım hiç. Olayları anlamaya çalışırken o 430 sayfa sanki 100 sayfa gibiydi. Reed ve Evie’nin duygularını anlatma biçimlerine bayıldım. Sözcükler öyle özenle seçilmiş ki aslında ne hissettiklerini o kelimeler de bulup sizde hissediyorsunuz. Buradan sesleniyorum lütfen 2.kitabı çabuk çıkartın. Olaylar öyle bir hal aldı ki tam asıl okumak istediğim zamanlar geldi ve kitap bitti. O yüzden beklentim çok yüksek.

Gecenin Öpücüğü (Dark Hunter  #5)
Gecenin Öpücüğü (Dark Hunter #5)

10

Serinin 4.kitabında Wulf ve Cassandra ile tanışın. Akıcı, bol heyecanlı, güldüren, eğlendiren ve arada hüzünlendiren hoş bir kitap daha bitti. Cassandra, yarı Apollit (yani 27. yaş gününde ölecek..) ve bu ırkın son prenseslerinden. Tatlı, ama sinirlenince içinden canavar çıkacak türden bir tatlılık. Ayrıca çok düşünceli ve zeki. Wulf'u sözleriyle alt üst etti ve ezberini bozdu. Wulf ise bir karanlık avcı. Tanışmaları çok havalıydı. Wulf sahneye adımını atar atmaz 'vay be!' dedirtti. Adam bir viking. -Burada benden sonsuz beğeni kazandı iskoçlar bir vikingler iki:)) - Savaşçı. Acayip korumacı. Ama derindeki yere ulaştığınızda farklı biri olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca üzüldüğüm bir nokta Wulf'u gören herkes 5 dk sonra onu unutuyor. Ve böyle olunca çok yalnız kalmış. Tabi ki avcılar ve onun soyundan olanlar hariç. Onun soyundan demişken Chris'e değinmem lazım. Çok komik ve tatlı bir çocuktu. Wulf ile aralarında ki konuşmalar kitapta en çok güldüğüm yerlerden biri oldu.. Diğer kitaplardan farklı olarak aşırı bir bilgi yüklenmesi yaşıyorum şuan!! Ben daha karanlık avcıları, Ash'ı çözmeye çalışırken işin içine birde Apollit ve Daimon'ların aslında neler olduğu girdi. Ve diğer kitaplardaki o tanımları bu kitapta unutun çünkü onları da anlamamızı sağlamış yazar. Özellikle Wulf'un katı kurallarından şaşması, bildiklerinin yerine yenilerini koymasını okurken neler hissettiğini çok iyi anladım. Hele bir bölüm var kii 'aşık adam her şeyi yapar' sözünün karşılığı gibiydi. Ah bir de Ash var. Yani Acheron Parthenopaeus. Bu adamın hikayesini beklemekten öleceğim sanırım. Ne olduğunu hala çözemedim. Artemis cadısı ise hala sinirlerimi bozmaya devam ediyor. Ash yine günün kahramanı oldu diyebilirim. Çok karşımıza çıkmadı ama diğer kitaplar da olduğu gibi burada da son sayfalarda karşımızdaydı ve kurtarıcı darbeyi indirdi adamım. Kısacası seriyi tavsiye ediyorum. Severek okuduğum ve fantastik kitaplar konusunda gözü kapalı güveneceğim yazarlar arasında Sherrılyn. Her karakteri bende ayrı bir yer aldı. Talon, Zarek, Trakyalı Kyrian. Ayrıca çevirisi de çok iyiydi. Su gibi aktı. Bence okumalısınız :) *** Üç adam arkada tartışırlarken işçiler ön tarafa geçmişti. “Hayır, kaydırak çok yüksek", diyordu Wulf. “Düşüp beyin sarsıntısı geçirebilir”. “Onu bırak,” dedi Chris. “Tahterevalliden düşebilir.” “Tahterevalli bir şey değil,” dedi Urian, “salıncakta boğulma riski var. Kimin fikriydi böyle bir şeyi almak?” :D *** “Tekrar söylüyorum, cevabını bilmek istemeyeceğiniz sorular sormayın,” dedi Zarek. “Acheron’un bir ucube olduğunu kabul edin ve hayatlarınıza devam edin.” *** “...ve tanrının ve hemen ardından da bir ejderhanın saldırısına uğradım. Beni kurtaran bir Karanlık Avcı var. Korumam bir tanrıçanın hizmetinde olabilir de, olmayabilir de ve şimdi de bir uyku ruhu ile karşılaştım. Ne gün ama ha?” Wulf’un yakışıklı yüzünde gülümsemeye benzer bir şey gördü cassandra. “Bana göre son derece sıradan bir gün” dedi Wulf.

Ya Hep Ya Hiç
Ya Hep Ya Hiç

5

Bana göre değildi. Normalde tarihi aşk romanlarına bayılırım ama bu kitap beni sarmadı. Sanırım bir çok yer de olan çeviri hataları yüzündendi odaklanamamam.

Kitle Psikolojisi
Kaplan Laneti (The Tiger Saga, #1)
Kaplan Laneti (The Tiger Saga, #1)

8

Kelsey, yazın çalışmak için bir sirkte işe başlıyor. Sirkte kendine en yakın hissettiği hayvan bir kaplan. Garip bir biçimde yanında kendisini huzurlu hissediyor. Bu süre içerisinde kaplan ile aralarında oluşan bağı sevdim. Olayların gelişme süreci de sıkılmamı engelledi. Ama kafamda oturmayan bir çok yer oldu. Özellikle Kelsey'in Ren'in durumunu çok çabuk kabul etmesi yadırgamaması o yerlerden biriydi. Ve bu lanet meselesi birazcık daha gizemli olabilirdi. Heyecan vardı olaylar hareketliydi ama açıkçası merakta kaldığım yerler olmadı talimatlar doğrulusunda hareket edip durdu Ren ve Kelsey. Yani bir sonraki adımlarının ne olduğunu bilmemeyi tercih ederdim. Bunlar dışında güzel bir fantastik kitaptı. Serinin devamını bekliyorum özellikle son sahneden sonra. “ 1657 ’de doğdum .” “Anladım ” dedim. Galiba olgun erkeklerden hoşlanıyorum. Ünlü bir varyete sanatçısı olan Mae West bir defasında, “ Bir erkeğin öpücüğü imzasıdır,” demişti. Sırıttım. Bu doğruysa Ren’in imzası öpücüklerin John Hancock ’ uydu. Ayna karşısında cümleleri prova ettim fakat hepsi saçma geliyordu. “ Sorun sen değilsin, benim ,” “ Denizde başka balıklar da var,” “ Kendimi bulmam lazım ,” “ Bizim dünyalarımız çok farklı,” “ Ben sana uygun değilim ,” “ Başka biri var” . Tanrım , “ Kedilere alerjim var” bahanesini bile denedim . :)))

Senin için (Blackstone, #2)
Senin için (Blackstone, #2)

6

İyi ki kısaydı kitap yoksa işkence olacaktı benim için. Öncelikle seriyi sevdiğimi belirteyim. Daha doğrusu serinin ilk kitabını beğenmiştim. Ama bunda çok sıkıldıım. Ethan'ın bakış açısıyla okumak güzeldi hoştu lakin Brynne hakkındaki düşünceleri bazen çekilmez bir hal aldı . Kitabın içinde biraz olay olsaydı eminim hoşuma giderdi bunlar ama maalesef bir gıdım hareketlilik yoktu ve sürekli sürekli birbiriyle olan yakınlaşmalarını okumak arada sayfa atlamama bile neden oldu. Ama Ethan gerçekten 'bir tane de bana' dedirten bir adam :) Kıskandığı zaman ki hallerine çok güldüm. Özellikle iç sesi çok tatlıydı. Yine de Brynne'nin bakış açısıyla ve olayların hareketlendiği bir kitap okumayı tercih ederim. Umarım diğer kitap öyle olur. Zaten çeviri deymiş.

Göğe Bakma Durağı