http://satellitebook.blogspot.com.tr/2016/08/yorum-abbi-glines-rosemary-beach-series.html
http://satellitebook.blogspot.com.tr/2016/07/yorum-aleatha-romig-tutku-oyunlar.html İlk kitap için söylediklerimde hala kararlıyım ama bu kitap Claire ve benim için eziyet dolu değildi bu yüzden kendini okutturdu. Hikâyeyi tahmin edebiliyorum. Harry ve Claire’in peşinden koştukları kişiyi,Anton'un babası ve annesinin neden öldüğünü tahmin edebiliyorum eğer ki yanılırsam ezber bozan bir romandı derim. Bu tahmin edilebilirlik içinde sayfalar biraz sıkıcıydı. Evet, Claire hayatını tekrar kurmaya çalışıyor, güçlü ve bağımsız ve intikam almaya yaklaşmış durumda ama bu süreçleri okurken biraz hareketlilik arıyor insan. Bazı bilgileri keşfetmek, başkalarının bakış açısıyla olan sayfalar olayın sonunu merak ettiriyor. Her ne kadar tahmin etsem de “ya öyle değilse?” sorusu diğer kitabı okumam için beni zorluyor. İlk romandaki anlatım burada da mevcuttu. Yüzeysel, kişilerin duygularını çok alamadığım bu anlatım sanırım böyle devam edecek. Yani Claire kendini çok iyi anlattı ama karşı tarafında duygularını alabilmeyi isterdim. Bu yüzden biraz dışarıda kaldım okurken. Ayrıca saçma bir yerde kesildiğini de söylemeliyim. Bu yüzden yayın evine sitemliyim. Kitabı iki bölüme ayırmalarındaki amaç gün gibi açık ve buna tek kitap 1000 küsur olmasın diye kılıf uydurmakta bizleri salak yerine koymak oluyor. Bu da böyle bir not olsun. Serinin ilk kitabını büyük beklentilerle okuyup, hayal kırıklığına uğrayınca tahmin edersiniz ki bu kitabı okumam gecikti ve beklentisizdim. Bu yüzdendir ki okuttu kendini. Anton bu sefer insan gibiydi. Çok sık göremesem de kendisini önceki saçmalıklarıyla ortaya çıkmaması biraz rahatlattı beni. Bir konu beni biraz şaşırttı. O da Anton’un dedesi. Benim kafamda çizdiğim adamla pek aynı değilmiş. Bu yüzden olayların gidişatı malum soruyu sormama neden oluyor. “Ya öyle değilse?” Maalesef seri kitapları bitirme alışkanlığım ve açıkçası hala içimden bir sesin ‘belki şaşırtır’ demesi yüzünden okumaya devam edeceğim. Daha farklı bir Claire görmek, olayları kendisinin yönettiğini okumak ve zeki olduğunu, cümle kurabildiğini bilmek bu puanı vermeye sevk etti beni :)
http://satellitebook.blogspot.com.tr/2016/07/yorum-dikenler-ve-guller-saray-sarah-j.html Vampirler, melekler, iblisler derken bir tür daha ilgimi çekmeyi başardı. Periler J Dikenler ve güller sarayı peri diyarının kapılarını aralıyor. Aralıyor diyorum çünkü daha tam açılmış değil. Serinin devam kitaplarının çabuk çıkması dileğimle yoruma geçeyim. Kitap Feyre adlı soğuk, ön yargılı ve birazda taş kalpli bir genç kızın ava çıkması ile başlıyor. Bakması gereken bir ailesi ve yaşayamadığı hayalleri var. Bu yüzden de sanırım ön yargılı ve soğuktu. Babası topal, iki ablası ise hiçbir işe elini sürmüyor. İlk başlar da bu durum külkedisinden hallice dedirtse de çabuk toparladı. Kış çok çetin geçiyor ve yemekleri çok azalmış. Bu yüzden Feyre ormanda hiç ilerlemediği kadar ilerliyor. Ve o avda vuramaması gereken bir şeyi vuruyor. Aslında Kurt gibi görünse de vurduğu şey bir peri. Hem de Ulu bir peri. Yani rütbe yüksek anlayacağınız J Ertesi gün ise kapısına dayanan diğer peri insanlar ve periler arasındaki anlaşmaya göre onu yanına almaya geliyor. Seçeneklerden bir diğeri de onu öldürmek. Akıllı kızımız ölüm için erken olduğunu düşünüp peri diyarına gidiyor. Ve her şey o zaman başlıyor. İlk sayfalar biraz yüzeysel gibi gelse de ilerledikçe her şey anlam kazanmaya başladı ve her sayfa ne olacak sorusu ile hızla çevrildi. Öncelikle kitapta adı geçen hastalık aslında hiç beklemediğim bir şeymiş. Yani evet biraz klasik bir çözümdü ama yine de tahmin edemedim. Bu yüzdende artı bir puan aldı benden. Sadece birazcık daha gizemli bir hava yayılmış olabilirdi kitapta. Bir şeylerin saklandığı, garip olayların döndüğü bir saray olabilirdi Feyre’nin gittiği saray. Ama son sayfalar bunların yokluğunu telafi eder şekildeydi. Ben sarayımızın yüce lordundan bahsetmemişim. Tamlin, kızımızın kapısını çalan ve arkadaşını vurduğu için onu sarayına götüren yüce lord. Kendisi anlatılanlara göre çok yakışıklı J Ve ilgi çekici. Bana göreyse biraz yumuşaktı. Her ne kadar birkaç sayfada sert gibi yansıtılsa da öyle değildi. Ve bir sayfada diz çökmesi beni biraz soğuttu. Yine de Feyre ile yakınlaşmaları güzeldi. Sarayda bir hastalık kol geziyor. En azından Feyre sorduğunda anlatılanlar bunlar. Peki, bunun bir çözümü yok mu? Esas kızın buradaki rolü ne? Eh hepsinin cevabı kitapta. Ben beğendim. Fantastik türde iyi bir yerlere gelebilecek bir serinin başlangıç kitabı Dikenler ve Güller Sarayı. Ayrıca Lucien ve Rhysand karakterleri fena halde ilgimi çekmiş vaziyette.