gül ekmen, 165 adet değerlendirme yapmış.  (15/24)
Tesirsiz Parçalar
Tesirsiz Parçalar

10

Lidar'ın hayatından kesitler içeren, bazı konularda düşüncelerini belirttiği ama kesinlikle bilgi birikimi olmadan yazılması muhtemel olmayan konulardan bahsedisi nedeniyle hem cool hem zeki olduğunu düşündüğüm yazardan kişisel serzenişlerin çoğunlukta olduğu yer yer güldüren bolca düşündüren adı tesirsiz ama içeriği ile tesiri uzun süren üç yüzün üzerinde kısa parçadan oluşan kitap.. Hiç bitmesini istemediğiniz şeyler vardır ya benim için öyle oldu meğer ben en çok bu tarz kısa öyküleri yaşanmışlıkları anlatan kitapları daha çok seviyormuşum. "Bittiğine üzüldüm" diye hani herkes bazı kitaplar için söylüyor ya hadi bende bu hakkımı Tesirsiz parçalar için kullanayım ve başucu kitaplarım arasına alayım.. Özellikle kitaplarını anlattığı kısımlar bilgi içerdiği için zaman zaman tekrar dönüp okumak istiyorum.Geçen sefer şiir kitabını okuduğumda yazarı anlatmış, yazarla tanışmış, hakkında epey araştırma yapmış, yakın takibe almış biri olarak bir söyleminde “Ben üşengeç bir adamım, inatçı bir editör, yayınevi çıkıp, beni bu işlere pek bulaştırmadan, gel abi sen şuraya imzayı at, biz hallederiz demesi gerek, o zaman kitap yayımlayabilirim.” demiş ve bu sözlerine Müptelâ Yayınları olumlu cevap vermiş. Yoksa ona kalsa bu kitap çıkmazdı:) Yazar hikayeye uygun düşen, kendisinde anısı olan barkod okuyucu kullanarak dinleyecebileceğiniz müziklerle kitabı hayli renklendirmiş hatta efkar diz boyu kendinizi rakı masasında yada elinizde şarapla bulabilirsiniz :) Kitaptaki hikayeleri okuduğumda kendimce "böyle bişey gerçekten var", "aşk güzel be", "içime oturdu resmen" ve "ilahi Ali Lidar gece gece güldürdün beni" dediğim 4 bölüme ayırdım.Altını çizdiğim kelimelerin haddi hesabı yok..Velhasıl güzel kitap:) Kitaptan Altını Çizdiklerim: - Eğer varsa kırılacak bir hayal onu tamir edecek kadar çok seviyorum seni. - Eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa, bundan çok güzel kaos çıkar. Bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikaye çıkar. Uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. Ama sevgine karşılık çıkar mı? O biraz zor işte.. - İnançlı bir yanılgı, karşındakinin felaketi bile olsa kolay kolay ortadan kalkmıyor ne yazık ki... - Kendime bile tahammül edemezken bir benzerimle yakınlık kurma fikri bile oldum olası ürpertir beni... - Doğup büyüdüğü yere ait değil insan. Acı çektiği ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil. İnsan, olmak isteyip de olamadığı yere ait. - Bir sürü laf edip hiçbir şey söylememeyi nasıl başardığını hala almıyor yarım aklım - Karşımızdaki insanlar, hatta en sevdiklerimiz bile hayallerine yancı arıyorlardı sadece. - Unutur gibi olursun bazen... Bir süre... Ondan önce nasıl akıyorsa öyle akıyor gibi gelir hayat... Bir süre... Başka şeylerle uğraşıp, başka şeylere heyecanlanıp, başka şeylere üzülürsün. Ama bir süre... Oysa hepsi eksiktir. Her neyle meşgulsen tam da onun ortasında geliverir gülüşü aklına... O an aklını kaybedersin - Ben çok içmiyorum, insanlar az içiyor." Sahiden de içmeden nasıl dayanır insan bu kadar kepazeliğe? - Bazen insan bin küsür kilometre uzaktayken bile o kadar çok sarmak ister ki, sonunda sarılır. Korkunç güçlü bir sarılmadır bu üstelik. Sert ve metafizik. Gerçek bir sarılma olmaz belki ama nedir ki zaten gerçek? Gözlerini yeterince sıkı kapatıp içindeki tüm boşlukları onunla doldurabilirsen eğer, pekala mümkündür sarılabilmek. Çünkü bilir o da, ortada bir sürü şey vardır aslında ve kelimelerin hisler karşısında hiçbir hükmü yoktur.. -Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre 'hayat' ya da 'siktiret' diye cevap verip susuyoruz. Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz. Duyarlılık istemiyoruz, şefkat, acıma, yardım v.s de umurumuzda değil. İstediğimiz tek şey sükunet. Durmadan 'neyin var?' diye sorular soran bir insandan daha kötü tek şey geliyor aklıma. Durmadan 'neyin var ?' diyen birden fazla insan.. İnsanların bize yapacakları en büyük iyilik çenelerini kapalı tutup aptalca sorular sormaktan vazgeçmeleri. Bize baktıklarında arkamızdaki duvarı gören insanlar istiyoruz çevremizde hepsi bu..

Alengirli Şiirler
Alengirli Şiirler

7

Ot dergisi yazarlarından ve şahsına münhasır hayranı olduğum adamlardandır kendisi..Kitapta geçen şiirlerden bir kısmını gerek blog gerekse facebook sayfasından okumuştum. Ama yinede Tesirsiz parçalar'dan sonra şiirlerini kitaplaştırması ve de fuardan kendisinden aldığım imza ile beni son derece mutlu etmiş (okuması için bile olsa kimseye vermeyeceğim bir özenle) kitaplığımdaki baş köşesindeki yerini almıştır. Mabedim o benim :) Ali Lidar'ı sevmek için 5 neden söyleyeyim: 1- Yapaylıktan uzak ve doğal oluşu 2- Doğru noktalara parmak basması 3- 4 binin üzerinde kitabının olması ve kitapsız sokağa çıkmaması 4- Küçük Prensi sevmesi 5-Kinder süpriz yumurta ve oyuncaklarla hala içindeki çocuğu yaşatması Bu tarz şiirleri sevmek ve içine girmek için sanırım ya platonik bir aşk ya da aşkınıza engel sorunların olduğu için kavuşamadığınız bir aşk acısı çekiyor olmanız kitaptaki şiirlerin hakkını vermeniz için idealdir. Şahsen benim öyle bir durumum yok :) Ama Kendimi bir an onların yerine koyarak okuduğumda insanın canını acıtan satırlar çok.. Kitaptan altını çizdiklerim: -Sen bekleyip doğru zamanda hamle yapmayı seversin Ben herşeyi bir kaç saniyeyle kaçırmakla meşhurum -Beni anladığını söylemen teknik olarak mümkün Acılarımızın aynı kapıya çıkmasıda muhtemel Ama aramıza giren birkaç insan bedeni Yalanlar ve aldatmalar ve İnevitable Humor Ve güzel olan ne varsa parçalanmaya muktedir bu eller Bu ellerle tekrar okşasam saçlarını Kaç tas su olup biten herşeyi temize çeker? -Unutacağın şeyleri dert etme Ben hepsini aklımda tutarım Mahal yok telaşa eğlen ve git! -Ne garip şey koskocaman dünyayı Zavallı eksenimizden ibaret saymamız -Birsürü yalnız insan var bir sürü yalnız -Herkesin herkesten kaçmak istediği Herkesin herşeyi unutmak istediği Herkesin hiçbir şeye tahammül edemediği Bir yer olur muhakkak kim inkar edebilir Bizim şassızlığımız bu,böyle anlarımız

Fareler ve İnsanlar
Fareler ve İnsanlar

9

Nobel ödüllü yazarın anlatımı yalın ama hikayesinin ağır bir gerçeği taşıdığı kitaplardan birİ daha. Kitabın içinde bir iki kez fareden bahsedildiği halde yazar kitabın ismi neden "Fareler ve İnsanlar" koymuş diye düşünürken içeriğindeki anlatımla birlikte şu sonucu çıkardım. Biz insanlar, çaresiz kaldığımız anda labirente atılmış fareler gibiyiz bir çıkış yolu bulmak için böyle zamanlarda istemesekte yapmak zorunda olduğumuz şeyleri sonucu ne olur, nereye varır hiç düşünmeden bir değil binlerce ben var içimizden birini genelde en bencilini seçip yaparız. Hayatta kalmak adına herşey mübahtır bu olsa gerek.. Kitabın genel vurgusu gerçek dostluk saf iyilik olmasına rağmen kitapla birlikte insan sorgulamaya devam ediyor.Saf iyilik var mıdır? Her iyilik iyilik midir? Sana göre iyilik olan başkasına kötülük olabilir mi diye yada dostulukta bir yere kadar diye... Benim açımdan kitabın en can alıcı noktası; hepimizin yaptığı gibi sevdiklerimizi severken düştüğümüz aşırılık halleri..Sadece sevmek için avucumuzun içine aldığımız ve avucumuzdakine yaşam hakkı vermeyecek kadar sıktığımız için yitirdiklerimiz.. Kitaptan altını çizdiklerim: - Yalnızlık delirtir insanı, yaşadığına tanıklık edecek birileri olmalı. - Küçük insanların hayalleride küçük olur.

Aşka Dair
Aşka Dair

6

“Aşktır ki, gerisi vesairedir!..” Kırk adet yazıdan oluşan kitapta İskender Pala kitabı için; "okuduğunda belki seni aşkın hakikatine götürmezler ama o yolda daha evvel yürümüş olanların tecrübelerini sana bütün derinliğiyle ve içtenliğiyle anlatırlar”demiştir. Pala'nın daha önce Kitab-ı Aşk kitabını okumuştum bu kitapta diğerinden farklı İlah-i Aşkla ilgili daha ne anlatabilir ki dedim okudum ama yanılmamışım benzer şeyler. Pala edebiyat okuyanlar için Divan edebiyatını sevdiren yazar.Dili benim için çok ağır o yüzden itiraf etmeliyim ki ben pek sevmedim. Ama elimde iki kitabı daha var zaman içinde okuyacağım. Kitapta beni sinir eden "ne Leyla'ymışsın be" dedirten bir hikaye varki şöyle: Leyla’nın Mecnun’u Mecnun bir fırsatını buldu, Leyla ile baş başa kaldı. Leyla da ondan bir dilekte bulundu. ''Ey aşık! Neyin varsa getir!..’’ ''Aay yüzlü!.. Senin aşkınla ne suyum kaldı,ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan,ne geceleri gözümde uyku.aşkın aklımı yağmaladıktan sonra her şeyim birer birer gitti. Şimdi sahip olduğum tek şey yaralı bir kuş olan canım. Senden bir emir bekliyorum. Ver dersen hemencecik vereyim. Leyla güldü bu sohbete. Sonra sitem etti. ''A yiğit!.. Ben senden bunu ne vakit istersem alırım,başka neyin var?!.’’ Bu söz üzerine Mecnun,partal giysilerinin eprimiş yakasından çıkardığı bir iğneyi Leyla’ya sundu: ''Vallahi, varlık aleminde malik olduğum tek şey işte bu. Bundan başka hiçbir nesneye sahip değilim. Bunu taşımamın sebebi ise yine sensin a gönlümü alan!.. Çölde,ovada,dağda,kırda senin hayalini izlerken çok düşüyorum;dikenler ayağıma batıyor. İşte bu iğne onları ayaımdan çıkarmak için.’’ Mecnun ,Leyla’nın kendisine acımasını beklerken Leyla sitem etti: ''İşte ben tam da onu arıyordum. Aşkta gerçek isen bu iğne sana nasıl layık oluyor,a perişan âşık!.. Bencileyin bir güzelin peşindeyken ayağına diken batsa o dikeni çıkarmak doğru olur mu? Eğer o dikeni çıkarırsan,seninkine vefa derler mi?!.. Sevgili yolunda ayağına diken batan aşık,onu elbisesine takılmış bir gül görmeli değil midir? Gül fidanı,bir gül elde etmek için bir yıl dikenlere sabrediyor da sen gül fidanından da aşağı mısın yoksa? Leyla’nın aşkıyla ayağına batan diken,onun başkalarına armağan edeceği yüzlerce gül demetinden daha değerli değil midir?’’ Yine Mecnun’un bir duası dokundu bu garip yüreğe: Aşk her âşıkın kalbinde eskiyor; Leyla’ya olan aşkım ise ben yaşadıkça tazelenmekte… Rabbim! Artık beni ona sevdir,veya bana onunla şifa ver. Yoksa kalbimin çektiği çileden artık dinlendirileyim Rabbim! Kitaptan Altını Çizdiklerim: - Tabiatta herhangi bir şey haddini aşınca zıddına dönüşür! - Her şerde bir hayır her hayırda bir şer vardır. Dünyada her belanın insana bir yaptırımı ve yansıması vardır. İş ki beladan rahmet devşirebilsin, bela sayesinde yanlıştan dönülüp doğru yol bulunsun. Çünkü öyle belalar vardır ki bizim için sonu nimete dönüşür, şerden hayır neşet eder.

Dublörün Dilemması
Dublörün Dilemması

9

"Enerjik bir kitle için enerjik bir edebiyat şart" ve "kelimeler nimettir, nimetle oyun olmaz"diyen Murat Menteş Türkiye'de eksikliği hissedilen bir türün boşluğunu dolduruyor.Uzun zamandır (hatta sanırım hiç) okurken altını çizdiğm kelimelerin çoğunlukta olduğu düşündüren bir kitabı okurken bu kadar gülmemiştim komedi film tadında okurken çok eğlendim :) Böyle söylememin en büyük sebeplerinden biri kitap içinde bir çok karakter olduğu halde ve hepsi bu karakterlerin ağzından anlatıldığı halde,sanki aynı kişilerin ağzından çıkıyor gibi,üslupta farklılığa gitmemesi kitapta dağılma söz konusu değil. Kitaptan altını çizdiklerim: - Whitcomb judson fermuarın mucidi. 21 eylül 1922'de öldüğünde chicago'da bütün fermuarlar yarıya indirilmiş. - Abartıyorum: sürrealizm, resim sanatının mayasında var: filler daima daha küçük, pireler ise büyük çiziliyor. - Kimilerinin hayatı öylesine monotondur ki, insan dünyaya ilk kez geldiklerine inanamaz - Bu gülümseme benim sonum olacak. - Hayatının geri kalanını birisiyle geçirmek istediğini anladığın zaman, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını dilersin. - Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak, duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar. - Aşk, kalbi vurduğu kadar mideyi de vuruyor - Bu gazeteler sanki cehennemde çıkarılıp Türkiye'ye postalanıyor. - Sana baktıkça tatlım rus ruletinde kaybetmenin acısı gibi bir acı duyuyorum. - Allah'ın razı olduğu kişiye tufan bile bir sığınaktır. - İnanlar için her çağda bir Nuh'un gemisi vardır. - Biz bu çağın fiyakalı kaybedenleriyiz - Gönül kırıklığı ağır basıyor yine nefrete sıra gelmiyor. - ihlal, daima yasağı solar; bu kuraldır. - Bir sözün doğruluğu ile inandırıcılığı arasında hiçbir bağlantı yoktur. - Bir insanı tam olarak ancak boşandığın zaman tanırsınız. - Aşk hayalin çocuğu, hayalkırıklığının annesidir. - Adımı sana söylemektense kulaklarından kıllar fışkıran bir engizisyon yargıcına, satanist bir şebekenin kara liste fihristini tutan etçil katibe ya da kuduz bir doberman sürüsüne söylerim daha iyi'' der gibi baktı:)

Bir Delinin Hatıra Defteri
Bir Delinin Hatıra Defteri

7

Kitapta 3 ayrı hikaye anlatılıyor. Bir delinin hatıra defteri, burun ve palto..Normalde bu tür ayrı hikayeler bende kitapta bölünmüşlük hissi yaratıyor ama Gogol olduğu için okudum.. O bölünmüşlük hissini verdi mi hayır vermedi ama ANTİK yayınevinin yayınladığı bir kitap bolca yazım hatası var.Kitapta en beğendiğim hikaye Palto oldu. Ama bir delinin hatıra defterindeki gibi kendini bir ülkenin kralı sanmakta hiç fena bir fikir değil :) Malum biazdede böyleleri yok değil o yüzden hikaye tanıdık yer yer komik ama gerçekte trajikomik.. Kitaptan altını çizdiklerim: - Asker olsun, sivil olsun; daire ve büroların başında bulunan makamları adına fazlasıyla alıngan olur. - İngiltere enfiye çekse, Fransa hapşırır. --sevgili.. günlük.. bugün bakışlarımızın sertliğini ve de yumuşaklığını düşündüm. polyanna ya da barbar gibi. hani ikisi de hayali karakter aslında. niye kendimizi böyle şeylere benzetiyorsak? bilmiyorum. Biliyorum aslında!ama çok önemsiz bir şey gerçekten değmez bahsetmeye yarın da bir şeyler düşünebilirim umarım, o zaman yine uğrarım sana.

Serenad
Serenad

7

İnsanlığa dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeden acıların ortak olabileceğini anlatan, iç içe geçmiş ve çok iyi kurgulanmış hikayesiyle insanı içine çeken, sürükleyen ve araştırmaya yönelik merak uyandıran aşk, masumiyet, değer yargılarını içinde barındıran okunası roman. Livaneli bu kitabını özellikle Üstü kapatılmış ve ısrarla unutturulmak istenen geçmişimizin tarihi gerçekleri (Struma Faciası, Mavi Alay, Nazi Soykırımı, Yahudi katliamı) su yüzüne çıkarmak ve her devir değişmeyen devlet politikalarını birkez daha vurgulamak için yazmış sanki. Ve tabiki kitaba ismini veren Serenad..Şile'de deniz kenarında buz gibi soğukta rüzgar, gece ve keman eşliğinde Wagner'ın yazdığı Serenad Für Nadia'yı dinlemek isterdim.Tarihle harmanlanmış hüzün veren masum tutkulu bir aşk hikayesiyle birdaha ne zaman karşılaşırım bilmiyorum. İyiki okumuşum dediğim kitaplardan.. Kitaptan altını çizdiklerim: - Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak.Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır.Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme,herkesin iyi olduğunu düşünüp hayalkırıklığına uğrama!Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru! - Yaşlılıkta çoğu durumda, beden ve zihin aynı zamanda çökmüyordu.Genellikle bunlardan biri daha genç kalıyordu. Hangisinin önce çökmesi daha iyidir gibi trajik bir sorunun cevabını bugün tam olarak öğrenmiştim. Önce zihin çökerse insan daha mutlu ölürdü. - Cografya kaderdir.. - İnsan çok yakından bakınca bir şey göremez! - Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. - Çünkü halk ancak örgütlü olduğu zaman etkili olabilir. Yoksa tek tek insanlar, zorbalık karşınında sinerler. - Her iktidar adam öldürür mü? “Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar.” “Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?” “Öyle şey olmaz!” “Neden?” “İyi insanlar iktidara gelmez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar.”Siz bile adam öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yolu yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli.Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur. İnsanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar değiştiğinizde, bu yolu tamamlayabilirsiniz.”