gül ekmen, 165 adet değerlendirme yapmış.  (22/24)
Suç ve Ceza
Suç ve Ceza

8

Uzun zaman önce okunmus olsamda ilerleyen yaslarda donem donem okunmasi gereken bir kitap oldugunu dusunuyorum. Yazar insan psiklojisinden çok iyi anldaıgını göstermiş bize.. Her suç suç değildir

Olasılıksız
Olasılıksız

6

Olasılıkları bilimide içine katarak anlatan macera ve heyecanın eksik olmadığı bir kitap..“Eğer bu parayı havaya atarsam bunun yazı ya da tura gelmesi şansa bağlı değil mi?” “İşte burada yanılıyorsun. Eğer bir parayı fırlattığımda bunu etkileyen tüm fiziksel faktörleri hesaplayabilseydik, örneğin elimin açısı, yerden yüksekliği, parayı fırlatmak için ne kadar güç kullandığım, rüzgâr veya hava akımı, paranın alaşımı falan gibi, o zaman yazı mı tura mı geleceğini yüzde yüz bilebilirsin. Çünkü bu para da, diğer her şey gibi, Newton’un mutlak olan fizik kurallarından etkileniyor.” Olasılığı olmayan bir olasılık yoktur

Leyla'nın Evi
Leyla'nın Evi

7

Leylanın evi Leylaya..Duygu yüklü bir hikaye

Piraye
Piraye

7

Doğu topraklarındaki insanların kadına bakış açısını anlatan aşkla başlayan ama Canan Tan kitaplarıın bir klasiği sonu yine hüsran dolu bir hikaye..

Simyacı
Simyacı

7

"Bir şeyi gerçekten istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren iş birliği yapar." Kitapta sıkça tekrarlanan bir mesaj. Anlaşılacağı gibi hayata dair basit gerçekleri görme, arzuların peşinden koşma, Evrenin dilini anlayabilme, vb. şeklinde nasihat veren bir kitap. Bir çobanın rüyasında gördüğü hazineyi bulmak için Mısır piramitlerine gitmesini konu alıyor.

Kimbilir?
Kimbilir?

5

Engin Geçtan'ın ülkemizdeki insanların hayata bakış açısını, psikolojilerini ve gelişen dünyada teknolojinin de yalnış kullanılmasıyla birlikte yaşanan kaosları ele aldığı kitabı. Kitaptan altını çizdiklerim: - Zaman bana bir insan hakkında bilgi sahibi olmanın onu tanımak anlamına gelmediğini öğretti. - Çoğu zaman sevilme beklentilerimizin karşılanması uğruna sevmeyi unutuyoruz. - Yaşam nelere öncelik verildiğine göre yaşanıyor. - Yürekleri dinleyecek zaman bırakmayan bir tempo ve günlük yaşamda nerede ne zaman çıkacağı belli olmayan savaşlarla baş etme zorunluluğu sonucu yaşanan yabancılaşma ve yalnızlık. Ve bu duygularla yüzleşmemek için kullanılan sosyal ve cinsel içerikli ayinler ya da alternatif inanç sistemleri gibi farklı içerikli uyuşturucular sonucu yaşanan kısır döngüler. Bir başka deyişle, dış dünyadan gelen uyaran bombardımanıyla zenginleşen beyin/zihinler, iç dünyalarından giderek daha az uyaran alır hale gelerek bir başka yönden fakirleşiyorlar. Üstelik buna, kentle bütünleşememiş bölgelerde yayan insanlarda soyutlanmışlık duyguları da eklenebiliyor. - İnsanın ancak, ana-babasını kendi dünyaları olan ayrı varlıklar olarak görmeyi başarabildiğinde gerçek anlamda yetişkin sayılabileceğini düşünüyorum. - Yaşantıya dönüşmeyen bilgi, bilmek değildir. - Sanki yaşadığımızdan çok konuşuyoruz gibi. - Başlayan her şey biter - Geleceği denetim altına almak kaygısı günümüz insanının yaşamını kurutan en önemli etkenlerden biridir. - Alışageldiğimiz düşünceleri altüst eden karşıtlıkların temelinde, içsel yaşantılarımızı normal konuşma diliyle anlatma zorluğu yatmaktadır. Çünkü içsel dünyamızda olanlar konuşma dilimizi aşan yaşantılardır. - Ne var ki insan beyni belirli bir süre içinde alabileceği bilginin miktarına sınır koyma kapasitesine sahip ve bunun aşıldığı durumlarda “aşırı enformasyon yüklemesi” belirtileri ortaya çıkıyor. Dış dünya tepkilerinin azalması,hırçınlık,can sıkıntısı, karar gerektiren eylemlere geçememe ve giderek insanın üstüne çöken “bana ne”hissi - İlişki sorumluluğunun gereği, insan ilişkileri karşılıklı çabalarla beslenmek ister, ama bunu sürdürebilenlerin sayısı giderek azalıyor. - McLean’a göre, biz bir değil, üç beyne sahibiz ve her biri dünyayı kendine göre algılar ve tepki verir.Birinci bölme beynin en eski bölgesidir. Ritüeller, otoriteye boyun eğme, günlük yaşantıda mantık dışı davranışlar bu bölgenin ürünüdür. Yeni ve alışılmamış durumlarla karşılaşıldığında işe yaramaz. İkinci katman limbik beyindir.Duygu yaşantılarıyla ilgili sinirsel yapıyı içerir. Üçüncü katman serebral kortekstir. Algılama, analiz etme, bilgi depolama işini yürütür. - Mistikler, günün birinde bilimin kendi inançlarıyla buluşacağına olan umutlarını her zaman korumuşlardır.

Küçük Prens
Küçük Prens

8

Yazarın çocuk okurlarından özür dileyerek büyüklere ithaf ettiği kendin olmak, özgür olmak, insan olmak, büyürken yitirdiğimiz özgürlüğümüz, sevgi ve sevgiyi değerli kılan şeyin emek olduğu gibi bir çok gerçeğin farkına varmamızı sağlayan düşündüren kitabı.. Kitapta dev kitapların anlatmaya çalıştığını uzun uzadıya değil net olarak sade bir dille anlatmasını çok beğendim ancak yazarın Atatürk'e diktatör yakıştırması yapması tartışılır... Küçük prensin her uğradığı gezegen bir metafor olarak insanı temsil ediyor ki; - insanların nitelikten ziyade niceliklerle ilgili olduğunu vurgulaması - İnsanların ancak yüreğiyle gerçeği gördüğünü, gözün hiçbir şeyin özünü göstermediğini - İnsanların arasında da yalnızlık duyulduğunu - İnsanların ilk önce kendilerini yargılaması gerektiğini - İnsanların hayal güçlerinin kısıtlı olduğunu vurgulaması benim açımdan kitapta vurucu noktalar arasında yerini aldı. -“Geceleri gökyüzüne baktığında, yıldızlardan birinde benim yaşadığımı ve orada gülüyor olduğumu bileceksin“...“Ve üzüntün geçtiğinde – çünkü zaman bütün acıları iyileştirir- beni tanıdığına memnun olacaksın. Daima benim dostum olarak kalacaksın. Benimle birlikte gülmek isteyeceksin. Ve zaman zaman, sadece bunun için gidip pencereyi açacaksın... Gökyüzüne bakarken güldüğünü gören arkadaşların buna çok şaşıracaklar. Sen de onlara: “Ah, evet, yıldızlar beni hap güldürürler” diyeceksin." söylemi ise tam bir ütopya :) Yazarın hayatı kitabın öyküsü kadar etkileyici. Şöyle ki ; Yazar 12 yaşında pilot olmak istiyor ama annesinin ısrarıyla denizci oluyor mimarlık okuyor ama kamyon satıcısı olarak görev yapıyor ticarette başarılı olamayınca pilot eğitimi alıyor ve orduya katılıp uçmaya başlıyor.Yani bir savaş pilotu. 35 yaşındayken uçağı arıza yapıyor ve Tunus'ta çöle zorunlu iniş sonrasında kayboluyor. Dört günlük zorlu çöl macerası ardından bir Bedevi tarafından bulunuyor. II. Dünya Savaşı başladığında Fransa, Almanya'nın işgaline uğradığında ülkesinin işgal altındaki durumu onu çok üzmedüğü için doktorların uçmasının tehlikeli olabileceğini söylemesine rağmen olaylar karşında sessiz kalamayacağına karar vererek ABD ordusuna katılarak yüzbaşı rütbesiyle Kuzey Afrika'ya gidiyor. Görevi Alman ordularının hareketini havadan izlemekti. Yazar Küçük Prens kitabını bu sırada yazıyor.31 Temmuz 1944'te uçağı vuruluyor ve Marsilya açıklarında denize düşüyor. Uçağının enkazı 2000 yılında balıkçılar tarafından bulunuyor..