gül ekmen, 165 adet değerlendirme yapmış.  (23/24)
Aşkın İstilası - Yol
Aşkın İstilası - Yol

5

Yol; Metin Hara'nın "Aşkın İstilası" ismiyle 3 kitaptan oluşan ve zihinsel yolculuğa çıkmayı hedefleyen serinin ilk kitabı.. İnsan hayatındaki her problem ve hastalığın insan zihninde yaratıldığını söyleyen yazar; kitapta bu problem ve hastalıklar karşısında kişinin içinde var olan gücü nasıl ortaya çıkarması gerektiği konusunda geliştirdiği teknikleri okuyucuyla paylaşıyor. Yazarın 31 yaşında olmasına rağmen bazı satırlarda tecrübe içermeyen ve birebir şahidi olamayacağı konuları ele alması, kendince yorumlaması benim açımdan antipatik geldi.Yinede biryerlere ulaşmak adına çaba sarfeden insanları takdir etmek lazım... Kitaptan altını çizdiklerim: - Stres, tehlike varken seni yaşatır, yokken seni öldürür. - İllüzyon, ona inananın gerçeğidir. - En karmaşık problemler bile, en basit çözümlere ihtiyaç duyar. - Düşmekten korkup yürümeyi unutma. - Mutluluğu hasat etmek için erken olabilir ama mutluluk tohumu ekmek için geç değil.

Leyleklerin Uçuşu
Leyleklerin Uçuşu

9

Grange'ın Siyah kan, kızıl nehirler kitabından sonra okuduğum 3. kitabı ve zekasına hayran olduğum mutlaka tanışmalıyım dediğim 3 insandan birisi.. Kitabın ilk yarısına gelmeden daha leyleklerin kurye olduğu çözülüyor eee bunlar sonraki sayfalarda neyi anlatıyorki dediğin noktada macera daha ilginç bir hal almaya başlıyor.Bir sonraki sayfaya merakla çevirmeye yetecek kadar aksiyon, organ mafyası, elmas kaçakçılığını leyleklere yaptırma kurgusu, en başından beri gizemini koruyan Tek Dünya kurumunun kurucusu yani kalp hırsızının kendi babası olduğunu öğrenen bir adam ve Grange usulu bolca vahşet katliam..Bir polisiye gerilim kitabından beklenen herşey fazlasıyla var.. Ayrıca karakterin gezdiği yerlerdeki sosyal yaşantı, afrikalı siyahilerin nasıl istirmar edildiği ve elmas borsası hakkında bilgilerde edinebilirsiniz.

İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin Hikayesi

7

Batı medeniyetinin medeniyet olabilme adına yaşadığı kanlı süreci ustaca dile getirmiş yazar, o toplumların böylesi aydınları olmasaydı şimdi bu seviyede olabilirler miydi sorusu geliyor insanın aklına.. Kanlı Fransız İhtilalini ve İngiltere ile aralarındaki çatışmayı, iki şehrin o dönem yaşadığı açlık, sefalet ve kederi; aşk, sevgi, merhamet ve güven duyguları ile yoğurulmuş karakterlerle işleyen yazar ihtilalin getirdiği korku, öfke, dehşet, giyotin, bileği taşı acımasızlıkları da gözler önüne seriyor. Ve her devirde olduğu gibi "Her sistem, kendinden öncekini tarihten silmek için ölümüne çaba gösterir." fikrini empoze ediyor bize.. Bu kitapta yaşanan iki duygu silsilesinde kendi kendime evet insanoğlu dedim. Birincisi; "itilmiş insanların nasıl sınırsız öfke ile dolabildiklerini, eline yetki geçen herkesin nasıl zalimleşebildiği" ki bu bana Barda filminihatırlatır her zaman..İkincisi ise aşk uğruna giyotine kurban verilen Sidney :( Bir adam düşünün eskiden aşık olduğu kadının eşi idama mahkum edildiğinde sevdiği kadın kocasının acısıyla nasıl baş edecek diye o üzülmesin diye kocasının yerine geçip kendisi ölümü seçiyor.Tamam Bayan Defarge'yi öldürme isteğini çok şiddetli yaşıyorsunuz ama bir yandan da aşka bir kez daha inanıyorsunuz. Sydney Carton'ın yaptığını kim yapabilir ki. Kitaptan altını çizdiklerim: - Nefret; Fransız kadınının kalbini taşlaştırmış, İngiliz kadının ise kalbini cesaretle doldurmuştu. - İntikam için uzun zaman gereklidir. - İnsanın kaderinde ne varsa,o olacaktır. - Sönmeye başlayan neş'e ateşini dostluk yelpazesi ile alevlendir,bana da şu gül renkli şarabı sun ve gül renkli şarabın tesiriyle sarhoş olduktan sonra varsın içinde yaşadığımız dakika saadetten uzak olsun - Yaşamak için her şeyimiz vardı, yaşamak için hiçbir şeyimiz yoktu... - Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü... - Tanrı: Ben hayat verenim ve yeniden diriltenim, bana inananlar ölmüş olsalar dahi tekrar yaşayacaklardır. Yaşayan ve inananlar ise hiçbir zaman ölmeyeceklerdir. ölmek üzere olan aşığın son sözleri.

Kayıp Sembol (Robert Langdon, #3)
Kayıp Sembol (Robert Langdon, #3)

8

Dan Brown kitaplarını yazarken; konularını gerçek hayattan alıp, tabu addedilen şeylerin üzerine gitmesi ile büyük ilgi uyandıran bir yazar. Da Vinci Şifresini okuduğumda çok cesurca bulmuştum. Kayıp Sembolü okurkende "hayret Türkiye'de nasıl yasaklanmamış" diye düşündüren anlatımları var.Eklemekte fayda var yazarın; öğreten, bilgi veren, insanı araştırmaya yönelten çizgisi var.Bu kitapla birlikte Neotik Bilim ve deneyle ispatlanmış "ruhun ağırlığı vardır" konusu ilgimi çekti. Kitap başından sonuna kadar polisiye/gerilim/macera kitaplarından beklediğimiz hemen hemen herşeyi veriyor. Benim için bu tarz kitapları iyi yapan şey soluk soluğa aksiyon ve heyecanın yanı sıra verdiği mesajdır ki bende kendi payıma düşen mesajı aldım:) Dan Brown'da Da Vinci ile oluşturduğu tepkileri bu kitapta düzeltme yoluna giderek herkesin gönlünü almış oldu;) Kitaptan Altını Çizdiklerim: - Bilgi bir araçtır ve tüm araçlar gibi etkisi onu kullanan kişinin elindedir. - Açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yoktur; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur. - İnsan öğrendikçe bilmediğini anlar. - Zihin maddenin halini değiştirebilme yetisine sahipti ve bundan da önemlisi fiziki dünyanın belirli bir yönde hareket etmesini sağlayacak güce sahipti. -Anlamadığımız şeylerden korkarız.

Kinyas ve Kayra
Kinyas ve Kayra

9

Bu kitapta; hayata tutunamayan, sadece yaşıyor olmaktan bile acı çeken iki insanın zihin ölümünü bekleme yolunda yaşadıkları karmaşalar gel-gitler arafta kalmalar var; hayata, insanlara dair herşeyi çokca düşünmek ama umursamamazlık var ve herşeyin hiçbirşeye dönüştüğü, herşeyin hiçbir değerinin olmadığı bir dünya var. Kitabın ergen edebiyatı gibi durmasının nedeni Hakan Günday'ın ilk kitabı ve lise yıllarında yazmış olması. Buna rağmen zeka ve kelime oyunları kitabı okutmaya yetiyor.Zaten bir röpartajında kendiside hikayeyi kafasında hiç tasarlamadığını doğaçlama yazdığını anlatıyor. Bir ara kitabın tanıtımına dair şöyle bir cümle okudum: "Medeni dünya insanı dedikleri şey, sadece utanç verici rekabetlerin sonucu kazanılmış başarılarıyla övünen ve sonrasında adına insanlık dediği yapmacık iyilikleriyle modern var olma çabasıdır. Bunun farkına varan insanlar da haklı olarak yakıp yıkmak isteyebilir herşeyi" İşte benim ilgimi çeken kısımda bu oldu. Tabiki nihilistlik, megolamanlık, marjinallik hat safhada..Kitabı okurken bende bu fikirler oluşmaya başladığında dönüp dönüp kitap kapağına baktım "kapağı ile içeriği birbirini nasılda tamamlıyor iyi düşünülmüş "diye düşündüm. Kitabı okurken aklım dağılsın kitabın etkisinden sıyrılayım diye araya başka kitapta sıkıştırdım çünkü karakterlerin şizoid yapılarına kayıtsız kalmamak mümkün değil ayrıca sütle rakı karışımı, cappuccino ve pepperoni pizzadan birara kusma eğilimine girdim:) Kitaptan altını çizdiklerim: -İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün kazançlar bu delikten kayıp gider. -Sorarlarsa, -Ne iş yaptın bu dünyada? diye, rahatça verebilirim yanıtını: Yalnız kaldım, kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından. -Ne kadar yalnızsan o kadar uzaga gidersin. ne kadar terk edersen o kadar ölürsün -insanlar..dedim fısıldayarak."Taşırlar insanları.Kundaktayken, tabuttayken.Hep taşıyacak birileri olur.Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazılarıda içinde bulundukları sistem birgün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı. -Yalan ancak ayrıntılarla gerçek olur.Birini kandırmanın en iyi yolu ayrıntılardır. - Yarın,bugünü yaşanabilir hale getiriyordu. Kendimizi bir binanın tepesinden hepberaber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı! Latonun çıkma ihtimalini,aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini,sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındiran o sihirli sözcük : yarın. Gelecek iyi bir sermayeydi. Yaşadığımız sürece bitmeyen anapara gibi.. -Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardim edilemez. -Çok şey gördüm beni yüzüstü gömün.

Aşk Hastalığı
Aşk Hastalığı

5

Akıl sağlığının tanımı; İnsanoğlunun dünyaya ve birbirlerine olan en etkili ve en mutluluk verici uyum şeklidir. Günümüzde bu uyumu sağlayamayan kişilere akıl hastası deniliyor ama bir teoriye göre akıl sağlığı diye bişey yoktur; yalnızca toplumun, bir kimsenin akıl sağlığı konusunda koydu sınırlara uymayan, kabul edilmeyen davranışlar vardır.

Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in Acıları

7

Bilimsel olarak aşk; insanı mutlu eden, hayattaki herşeye daha pozitif bir anlam katarken karşılıksız olması halinde tam tersi bir etki yapabiliyor. Platonik bir aşk yaşayıp Werther gibi acılara garkolmak benim için abartı olsada kendimi onun yerine koyduğumda doğru olanı yaptığını düşünüyorum. Herkes hayatındaki bir şeyi çok yoğun olarak yaşar Werther aşk için yaşamış öyleyse "Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk" diyorum:) 1700'lerde Goethe'nin kendi çıkmazlarını Werther üzerinden anlattığı kitabı; Goethe'yi ünlü yapıp hayata tutunmasını sağlarken o dönemin Almanya'sında özelliklede gençleri bunalıma sokup intihara sürüklediği bilinir. Aşkın melankolik halini bir tarafa bırakırsak Werther'in mektuplarında kullandığı dil ve betimlemeler kitabı romantik olmaktan daha çok felsefik bir yere taşıyor. Kitaptan altını çizdiklerim: - Dikkat edelim; bütün uğraşmalarımız, çabalarımız yalnız geçimimizi sağlamak ve yaşamak için.Yani şu zavallı varlığımızı devam ettirmekten başka bir amacı olmayan ihtiyaçlarımızı karşılamak için didinip duruyoruz. - En üzüldüğüm şey gençlerin en güzel vakitlerini aptalca dertlerle geçirmekten yaşamamaya fırsat bulamamalarıdır. - Mutlulukta bir aldanıştan başka birşey değilmidir acaba? - Biliyorum ki kadınlar bu işte çok ustaca hareket ederler.İki aşığı bir arada idare etmek onlar için tam anlamıyla bir zevk kaynağıdır. -Çünkü ölmek hayatın binbir sıkıntısına göğüs germekten daha kolaydır.Öyleyse canına kıymak babayiğitlik değil tam bir anlamıyla tembelliktir.