dasKind, 23 adet değerlendirme yapmış.  (1/4)
« geri  
Zorba
Zorba

7

Muhakkak okunması gereken üstüne çok söz söylenecek türden bir kitap Kazancakis'in bu romanı toplum içindeki zıtlıkların bir göstergesi aslında. Hayatını madencilik yaparak kazanan kuralcı biraz da korkak bir adamın karşısına çıkan ters karakterdeki özgürlükçü, kural tanımayan, dilediği gibi yaşayan yaşlıca bir adama rastlamasıyla değişen bir hayat. Tutkulu bir dostluk. Bir nevi hayatın ve özgür bir yaşamın ipucunu içeriyor bu kitap. Betimlemeler ve tasvirler çok çarpıcı. Özetle yaşamın tadı, kurallar, kuralsızlıklar, kadınlar, zıtlıklar, dostluk kısaca yaşama dair ne varsa bu kitapta. Birçok yerde gülümsetiyor ve düşündürüyor. Bazı kitap karakterlerini tanımaktan mutluluk duyar insan. Zorba da öyle bir karakter. Çok okuyan mı yoksa çok gezen mi bilir sorusuna kitabı okutturup sonunda gezen bilir cevabı verdirten kitap. Yazar çok güzel doğa tasvirleri yapmış okurken Girite gidiyorsunuz yağmur yağarken çıkan toprak kokusunu alıyorsunuz. Kitaptaki patron kahramanı, Budha-öğretileri ve Dante okumayı seven, hayatın anlamını arayan birisi. Ancak Zorba ile karşılaştıktan sonra hayata bakışı değişiyor, dünyevi olandan nasıl zevk alınabileceğini öğreniyor ondan. Aslında hepimiz birer zorba olmak isteriz. Yazar bir taraftan budizmi sorgularken, diğer taraftan da belki de budizm ile ulaşılacak noktanın zorba olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Köy Enstitüleri
Köy Enstitüleri

8

Enstitülerin kapatılmış olmasının ülkemiz adına ne kadar kötü sonuçlar doğurduğunu gördük. Görüyoruz. Geçmiş yıllarımızda yapılan hataları, üzerimizde oynanan oyunları gördükçe bu vatana daha bir sımsıkı sarılıyorum. Köy eğitimi meselesini cumhuriyetin ilanından sonra araştırmış ve birçok yönüyle ortaya koymuş belgesel tadında bir çalışma. Belki de ülkemizi şuan çok farklı bir duruma getirecek bu projeyi anlamak isteyenlere tarafsız bir bakış açısıyla hazırlanmış çok güzel bir çalışma. Bu okulların nasıl ziyan edilip köylerimizi karanlığa hapis edenleri göreceksiniz.

Vahşetin Çağrısı
Vahşetin Çağrısı

8

"Acımak, merhamet etmek, zayıflıktı. Vahşi hayatta merhamet diye bir şey yoktu. Merhamet, korku sanılırdı ve bu yanlış anlama, ölüm getirirdi. Ya sen öldürürsün ya da seni öldürürler, ya sen yersin ya da seni yerler; yasa buydu ve zamanın derinliklerinden gelen bu buyruğa uydu Buck." Bir köpeğin gözünden dünyayı izlemek ve hayata dair çokça mesajlar alabilirsiniz. İşte bir kısmını alıntıladığım bu muhteşem kitabı kesinlikle okumanızı öneririm, aynı şekilde çocuklarınıza da okutabilirsiniz. Hayal güçlerinin gelişimi için çok faydalı olacaktır. Çünkü Jack London'ın anlatımı tek kelimeyle muhteşem ve bütün Kuzey Toprakları'nı sanki siz de geziyorsunuz Buck ile birlikte. Kitabın kısaca konusu şöyle: Güney Topraklarında ve medeni dünyada bir evde yaşayan kendi halinde bir köpek iken, bir oyun sonucu tuzağa düşürülüp Kuzey'in o soğuk topraklarına gönderilen Buck'ın içindeki vahşi doğasının ortaya çıkışına ve geçirdiği evrime tanık olacaksınız. Alaska'da gittiği yerler ve her seferinde değişen sahipleriyle başına gelen maceraların destansı anlatımında duygulanacaksınız. Jack London bir köpeğin dünyasına girip onu o kadar güzel anlatmış ki eğer sizde bir hayvan sever veya köpek besliyorsanız mutlaka bu kitabı okumalısınız.

Benim Delilerim
Benim Delilerim

8

Aziz Nesin’in okuduğum “Benim Delilerim” adlı kitabında Aziz Nesin kendisine gelen mektupları ve hayatındaki delilerin hikayelerini yazmış. Deliliğin çeşitleri ve insanın nasıl delirdiğini güzel bir şekilde anlatmış bize. Kitabı okuduktan sonra belki sizde bir tür deli olabilirsiniz. Bunu anlamanız için kitabı okumanız lazım.

Yol Ayrımı (Esir Şehir, #3)
Yol Ayrımı (Esir Şehir, #3)

9

Esir Şehir İnsanları’nda başkarakter olan Kâmil Bey hapisten çıktıktan sonra ayrıldığı eşi Nermin’in evine giderek kızıyla görüşmek ister. Fakat bu süreç, romanın yarısından sonra başlar. 1930’daki Serbest Fırka deneyimi, yazarın karakter çeşitlemesiyle anlatmaya çalıştığı konudur. Kuvayı Milliye saflarında bulunmuş insanların siyaset arenasından uzak tutulmaya çalışıldığı, meydanın kraldan çok kralcı olan parti kodamanlarına kaldığı bir dönem. Esir Şehrin Mahpusu’nda karşımıza çıkan hapishanedeki kötü adam Faytoncu Osman Ağa’nın Serbest Fırkacılığı ile İstiklal Savaşı’nda önemli mücadelesi olan Ramiz Dayı’ya kafa tutmaya çalışması yazarın dönem siyasal yapısının alt yapısını iyi vurguladığı, çelişkileri anlatmaya çalıştığı iyi bir anlatım. CHP'li önemli mebusların bir süre sonra Serbest Fırkacılara karşı aşırıya varan tepkileri, Kâmil Bey’in kızına gerçekleri anlatmaya çalışması, Gazeteci Murat’ın arkadaşı Selim’in bir dergi çıkarmaya çalışması ve dergide sarayların öğrenciler için yurt anlamında kullanılması gerektiğinden bahseden yazısı eserin bam telidir neredeyse. Selim’in bu görüşü, Atatürk’ün kaldığı saraya lafı getiriyor gibi algılanır, sivil memurlarca öldüresiye dövülür, bir daha da kendini toparlayamaz ve hastanede can verir. Doktor Münir’in Kurtuluş Savaşı ve kahramanlık üzerine söylediği şu söz önemli: “Bence Kurtuluş Savaşımızın bir tek kahramanı var o da Kurtuluş Savaşı’nın kendisi.” Yazar, diğer birkaç eserinde olduğu gibi Doktor Münir üzerinden kendi görüşlerini okuyucuyla paylaşıyor ve ortaya, dolu, yiğit bir roman çıkıyor. İyi okumalar…

Sosyalizm ve İnsan Ruhu
Sosyalizm ve İnsan Ruhu

7

Kimse de özlemeyecek onu. Çünkü insanın aradığı ne acıdır ne haz; salt hayattır. İnsan hep yoğun, dolu dolu ve kusursuz bir yaşam sürmeyi arzulamıştır. Başkalarını kısıtlamadan, yahut ıstırap çekmeden bu arzusuna ulaşabildiğinde tüm eylemleri ona haz verecek, kendisi de daha aklı başında, daha sağlıklı, daha uygar, daha kendisi bir hal alacaktır. İnsan mutluyken kendisi ve çevresiyle uyum içindedir. Sosyalizmin istese de istemese de hizmetinde çalıştığı yeni Bireysellik kusursuz bir uyum yaratacaktır. İnsanı mutlu etmek için mutsuzluğuna neden olayı ortadan kaldırmak gerekir. Örneğin Fakirliği ortadan kaldırmak için onları beslemek değil fakirliğe neden olayı yani ekonomisini kendi üretimini elde etmesi için çalışmak gerekir. Zengin burjuvaziler fakir sınıfındakileri besleyerek fakirlere yardım ettiğini sanır halbuki daha çok fakirleştirir. Her insan bireyin yaşanılır bir hayat sürmesi için ekonomisinin güçlü olması lazımdır. Özel sektörlere bel bağlayıp para babalarının daha çok kazanması için kendi yaşamını heba etmemelidir. Bunu önlemenin tek yolu da Sosyalizmdir. Sadaka belayı def etmez fakirliği çoğaltır. Dini duyguları istismar ederek hazır olarak elde etmeyi sağlar.

Kurt Kanunu
Kurt Kanunu

9

Kemal Tahir eserleri, karakter diyalogları yoğun eserlerdir. Kurt Kanunu’nda da bu özellik devam ediyor. İzmir Suikastını konu eden romanın başa gelen karakterleri: Abdülkerim, Kara Kemal, Gurbet Hala, Emin Bey… İçlerinde yalnız Kara Kemal’in tarihte yaşamış bir kişi olduğunu biliyoruz, olay sürecindeki akıbeti de hüzünlü. Kara Kemal’in baskına uğradığı yeri İttihatçılık’tan arkadaşı diye tanıttığı Emin Bey’in evi olarak kurgulamış yazar. 1969’da yayınlanan böylesi bir eser için o yıllarda çok sınırlı bir kaynak söz konusudur ama yazar bize çok derinine olmasa da işin iç yüzü hakkında bir fikir sunuyor. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında İttihatçılar ve Kemalistlerin hesaplaşacakları kaçınılmazdı. Bu hesaplaşma, 3 yıl sonra, 1926 tarihinde İzmir suikastiyle vücut buldu. İttihatçıların daha çok perde arkasında kalan ama çok etkili liderlerinden Kara Kemal ve gazeteci öldürmekle maruf komitacı Abdülkerim çerçevesinde dönen suikast girişimini konu alıyor. İttihat terakkiyi, İzmir süikasti günlerini, kurunun yanında yaşında yandığı, devran döndükten sonra eski idarecilerin kendini ve eski politikalarını sorguladığı, içerik yönünden tarih sevenlere oldukça hitap eden bir kitap. o yılların havasını biraz olsun solumak için de birebir.

« geri