Dilek Öz, 344 adet değerlendirme yapmış.  (9/50)
Satranç
Satranç

9

Sıkılmadan, yorulmadan, bir solukta okunacak başarılı bir öykü. Satranç'tan hiç anlamama rağmen, oyunlar sırasındaki hamlelerin anlatımında sıkılacağımı düşünmüştüm, ama tam kıvamında anlatmış yazar, anlamayanı yormuyor. Akıcı, ve sade dili de ayrıca etkiledi beni. Çevirmeni de tebrik etmek lazım. Hitler döneminin etkisinde kalan insanların psikolojik çöküşlerini o kadar iyi betimlemiş ki yazar, hayran kaldım. Bir insanın uğradığı psikolojik işkencenin sonuçlarının ruhuna yansıması, hayata ve akli dengesine tutunmak için kendine yeni bir meşgale bulması, delilik ve dahilik arasındaki incecik çizgiyi, gelgitleri başarıyla yansıtmış.

Yakamdaki Yüzler
Yakamdaki Yüzler

9

Cem Karaca ve Ahmet Kaya bölümlerini çok beğendim. Kitabı okurken tanımadığım, ya da tanıdığımı sandığım kendini, siyasete, sanata, edebiyata, gazeteciliğe adamış insanlara veda niteliğinde güzel bir kitap olmuş. Dili sade, anlatım akıcı. Bölüm bölüm okunabilecek nitelikte.

Ziverbey Köşkü
Ziverbey Köşkü

9

12 Mart dönemi İlhan Selçuk gözaltına alınır. 30 gün boyunca bilmediği bir yerde sorgulanır, işkence görür. Kitabında ise işkenceye pek değinmez, utanır, sıkılır. Ziverbey Köşkü 12 Mart cuntalarından sadece biridir. Zorla alınan ifadelerden 15 yıl sonra dönemin Tercüman Gazetesinin ünlü bir yazarı tarafından hükümeti devirmeye çalışmakla suçlanır. Fakat farketmedikleri bir şey vardır. İlhan Selçuk'un ifadesine yerleştirdiği akrostişler.... Anlatım sade, sıradan, gazeteciliğin etkisiyle günlük diliyle yazmış. İsimleri vermekten hiç çekinmemiş...

Bir Dönem Bir Çocuk
Bir Dönem Bir Çocuk

10

Kapağının köşesindeki ANI ifadesi yüzünden çekinerek okumaya başladığım, okudukça içinde kaybolduğum bir kitap oldu. Altan Öymen'in geçmişi anlattığı şuan için 4 ciltten oluşan serinin ilki. Altan Öymen seriye devam ediyor ki; iyi ki de öyle yapıyor. 1900'lü yılların başlarına kısaca değinerek, net şekilde hatırladığı 1938 yılından itibaren anlatmaya başlıyor olayları. Özel hayatı kitabın içeriğinde elbette var. Ama o yaşına rağmen toplumsal olayları o kadar özümsemiş ki, anlatımında o dönemin izlerini çok net görebiliyorsunuz. Kitabın içeriği çok geniş, 2. Dünya Savaşından, Savaşın Türkiye'ye etkilerine, iktidarın savaş sırası tutumlarına, dönemin politikacıları, gazeteci ve yazarlarına, sanatçılarına kadar her şey. Kitap çok partili hayatın başlaması ile son buluyor. Yakın tarihimizi merak edenler, okuyup öğrenmek isteyenler için gerçekten başarılı bir kitap. Gerçekten tarafsız. Dili sade, akıcı. Eski kelimeler elbette var ama Öymen farklı bir uygulama yapıp dipnot koymamış, eski kelimeyi parantez ile "o dönem biz buna böyle derdik, sonra zamanla değişerek..." gibi ifadelerle anlatmış, okuyucuyu dipnotla satır arasında gidip gelme zahmetinden ve dikkat dağılması probleminden kurtarmış. Ayrıca çeşitli, gazete, dergi kupürleri, resimler ve karikatürlerle zenginleştirmiş.

Yılanı Öldürseler
Yılanı Öldürseler

9

Toplumun ince ince işleyerek nasıl bir katil yarattığını, cehaletini, masum Hasan'ın katil olmak ya da olmamak arasındaki gelgitlerini, köy yerinde dul ve güzel bir kadın olmanın zorluğunu, töreyi, sürükleyici , anlatımı, Anadolu aksanını kısacık bir kitaba sığdırmış büyük usta.

Kırmızı Pazartesi
Kırmızı Pazartesi

9

Toplumdaki umursamazlığın, ilgisizliğin ve yetersizliğin sonunda el birliği ile "Namus Cinayeti" adı altında Santiago Nasar'ın adım adım ölüme gitme öyküsünü, sıkılmadan, yorulmadan okurken, sonunu en başından bilmeme rağmen ilgimi hiç kaybetmedim. Marquez'in yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazdığı bu kısa öyküde, kendi toplumumuzdan da bir şeyler var. Akıcı ve sade bir dille yazılmış, Marquez'in tarzı gereği detayları bu kadar yoğun vermesi bende konu detaylar arasında dağılmış hissi yaratsa da hatta dikkatimi dağıtsa da, sürükleyiciydi.

Kan Gölü
Kan Gölü

6

Sürükleyici, gerilim dolu. Anlatımın akıcılığıyla sayfaların nasıl ilerlediğini anlamıyorsunuz bile. Polis-Doktor-Avukat aşklarından sıkıldım, sanırım. Tess Gerritsen'ın biraz yeniliğe ihtiyacı var sanki. Konular o kadar sıradanlaştı, o kadar aşinalık hissettirmeye başladı ki, seri dışı kitapları öncelikle birbirlerini, ardından da Amerikan Filmlerini çağrıştırmaya başladı. Ayrıca yayınevi uğraşsa bu kadar imla hatalarını, anlatım bozukluklarını, devrik cümleleri bir araya getiremezdi. 2-3 sayfada ya bir imla hatası, ya da bir anlatım bozukluğu! Pes dedim.