http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/04/akl-ckmaz-kitap-yorumu.html Genel anlamda kitabı sevdim diyebilirim ama yine de kendimi eksik hissettirdi ve serinin diğer kitaplarına oranla bana göre yavan bir son olmuştu. Buna rağmen tabiki de seriyi öneriyorum. Özellikle reading slumpa birebir diyebilirim. Serinin her bir kitabını okurken binbir duygu yaşadım. Yeri geldi üzüldüm, yeri geldi sevindim, korktum, kahkahalar attım. (ve gözümden kalpli emojiler çıkarttım -,-) Yani okunmaya değer bir seri olduğunu düşünüyorum. Büyük ihtimalle ben de seriyi yazın maraton halinde re-read yapacağım. İnanın karakterleri daha şimdiden özledim. Seriyi okuyun, okutturun.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2015/09/scarlet-kitap-yorumu.html Tam da tahmin ettiğim gibi Scarlet'ta Cinder gibi bir solukta bitti. Scarlet'ı Cinder'den daha çok sevdim ama şunu da belirtmemde fayda var ki Cinder'e bayılmıştım. Yani artık gerisini siz düşünün. İsminden de anlaşılacağı üzere kitabımız Kırmızı Başlıklı Kız masalının uyarlamasıydı ve ana karakterimiz Scarlet'tı. Kitapta Cinder'in hikayesi devam ederken Scarlet seriye yeni bir kahraman olarak geliyordu. Yani Cinder ve Scarlet birbirleriyle bağlantılı. Belki de seriye yeni katılan karakterlerden ötürü bu kitabı ilkinden bir tık daha fazla sevmiş olabilirim. Özellikle Kaptan Thorne bu yeni karakterler arasında favorim oldu. Kitabın arka kapak yazısındaysa Kaptan Thorne'den hiç bahsedilmiyordu. Pardon ama Thorne bu. O arsızlık , o alaycılık , o bayat espriler , o karizma.. Yahu bunlar boru mu? -,- Sizi baştan uyarayım da bundan sonrası büyük ihtimalle ilk kitap hakkında SPOİLER içerecektir. Sonra bana söylemedi demeyin hiç valla. İlk kitabı okumayanlar için söylebileceğim tek şeyse 'Bu kadar durduğunuz yeter. Saldırın kitaplara ' olacaktır. Bildiğiniz üzere ilk kitabın sonunda şok üstüne şok geçirmiştik. (En azından ben geçirmiştim ama konumuz bu değil. -,-) Cinder Ay ülkesinin gerçek varisi Prenses Selene olduğunu falan öğrenmişti. Sonrasındaysa hapse tıkılmıştı ama Dr Erland'ın direktifleriyle ve Thorne'nun yardımıyla hapisten kaçmıştır. (Bu spoiler değil. Yani koca kitap hapiste geçecek değildi ya canım. -,-) Cinder bunlarla uğraşırken diğer taraftaysa Scarlet'in babaannesi ortadan kaybolur. Polisse bunu önemsemez. Bir de bunun üstüne babası Scarlet'a ilginç haberler verir ve Scarlet, bir sokak dövüşçüsü olan Wolf'un ona yardım teklifi etmesiyle yollara düşer. Sonrasındaysa Cinder'le yolları kesişir. Ah bir de yakışıklı imparatorumuz Kai cephesinde olanlar var değil mi? Onu da siz okuyunca öğreneceksiniz artık. Wolf ve Scarlet'ı gerçekten sevdim ama favorim tabiki de Kaptan Thorne. (Ah pardon Kaptan adayı Thorne. ^,^) Zaten oldum olası böyle alaycı erkek karakterlere benim aşırı bir zaafım vardır. Ah ah işte yine birisi kalbimi fethetti. -,- Cinder'ıysa Scarlet'tan daha fazla seviyorum. Yani sonuçta o benim ilk göz ağrım. Seri boyunca da öyle kalacak gibi ya bakalım. Favori ikilimse Thorne ve Cinder. Bunu söylüyorum diye sakın yanlış anlamayın. Onları shiplediğim falan yok sadece arkadaş olarak atışmaları , kavgaları , aralarındaki espriler falan çok hoşuma gitti. Yoksa tabiki de Team Kaİnder. (Kai ve Cinder'ın birleşimi. Evet çok acınası ama şimdi uydurdum yani lütfen ama. -,-)
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2015/09/cinder-kitap-yorumu.html Cinder bir çırpıda okundu ve bitti. Ciddiyim sadece iki oturuşta bitirdiğim bir kitap oldu. Aslında Cinder ilk çıktığında adeta ışınlanırcasına D&R'a gitmiştim ve kitabı büyük bir hevesle okumuştum. Beğenmiştim de hani. Ama nedendir bilinmez serinin ikinci kitabı olan Scarlet'ta elimde bulunmasına rağmen onu okumamıştım. Daha sonraysa Cress'in çıkmasını falan beklerken Cinder'daki olayları epeyce unutmuşum. Bunun için seriye devam etmek ve unuttuğum olayları hatırlamak adına Cinder'i baştan okudum ve yine çok beğendim. Hatta ne gariptir ki ilk okuduğum zamandan daha bile çok beğendim. Üstelik kitabın Yeni Pekin'de geçmesi çok hoşuma gitti. Kitap hakkında söyleyecek çok şeyim var ancak önce bi kısaca konusuna da değinmek istiyorum. Cinder (ella) sayborg bir mekanik ustasıdır. Cinder 11 yaşındayken bir sayborga dönştürülmüştür. Yani geçirdiği bir kaza sonucu kullanamadığı uzuvlarının yerine makinalar konulmuştur. Vücudunun yaklaşık yüzde 36 'sı sayborgdur yani makinedir de diyebiliriz. Cinder sayborg olmadan önceki geçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamamaktadır. Üstelik onun hakkında bilgiye sahip tek kişi yani onu evlat edinen üvey babası da uzun yıllar evvel ölmüştür ve Cinder , onu hiç sevmeyen , hatta ondan tiksinen üvey annesiyle beraber yaşamaktadır. İki tane de üvey kız kardeşi vardır. Bu üvey kardeşlerden büyük olan da annesi gibi Cinder'ı aşşağılayıp , ondan iğrenmektedir. Küçük kız kardeşiyse Cinder'in tek arkadaşıdır. Ancak bir gün bu küçük kız kardeş , Yeni Pekin'i kasıp kavuran vebaya yakalanır. (Bu spoiler değil.) Bir yanda bu sorunu varken bir yanda Yeni Pekin'in veliathı Prens Kai vardır. Cinder ona gönlünü istemese de kaptırır. Ama bu doğal değildir çünkü Cinder , normal bir insan değildir. Bir diğer yandaysa dünyayı tehtid eden Ay Kraliçesi Levana vardır. Levana'nın tek amacı Prens Kai ile evlenip önce Yeni Pekin'e sonra da tüm dünyaya hükmetmektir. Üstelik özellikle Ay Kraliçesi başta olmak üzere bütün ay insanlarının özel bir gücü vardır. İnsanlar üzerindeki biyoelektriğe hükmederek insanlara istedikleri şeyleri yaptırabilip , istediklerini düşündürebilmektedirler. Levana'ya karşı gelebilecek tek kişiyse yıllar önce kraliçenin öldürmeye çalıştığı minik prenses Selene'dir. Ancak prensesin yaşayıp yaşamadığı bile bilinmemektedir. Ben zaten böyle masal uyarlamalarına bayılırım. E haliyle bu kitabı da çok sevdim. Hatta eğer gerçekten emek verilerek , kitaba bağlı kalınırsa güzel bir film yapılabileceğini bile düşünüyorum ki zaten sanırım film olması yönünde de bazı adımlar atılmış. ( Ya da dizi. Tam olarak bilmiyorum cahilliğimi mazur görün artık. -,-) Üstelik kitap gelecekte geçiyor. Kurgunun harikalığına bakar mısınız ? (Ve ben kitabı öve öve öve bitiremem. Benim yine fangirl modlarım. -,-)
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/04/bcak-srt-kitap-yorumu.html Hani bazı kitaplar için 'çok akıcıydı, elimden bırakamadım' deriz ya bu kitabı okurken cidden elimden bırakamadım. Kalın bir kitap olması ve üstüne okul koşuşturması içinde olmama rağmen iki günde bitirdiğim bir kitap oldu.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/06/winter-kitap-yorumu.html Kitap 800 sayfalık olmasına rağmen ve seri bitmesin diye çabalamama rağmen, çok kısa sürede bitti. Pişman mıyım peki? Hayır kesinlikle değilim. Bazı olayların nasıl gelişeceğini tabi ki biliyordum. Sonuçta demin de bahsettiğim gibi bir çeşit uyarlama okuyoruz bu kitaplarda. Ama arada öyle olaylar gelişti ki, şaşırmadan duramadım da. Prenses Winter ve başmuhafızı Jacin'i de çok sevdim. Zaten bütün karakterlei genel anlamda çok sevdim. İnanır mısınız bir ara Kraliçe Levana'ya karşı bile sempati duydum. Tabi bunda son kitabı okumamın da etkisi büyük sanırım. Ama bir karakter vardı ki o adamı bir kaşık suda boğasım geldi. Bir insan bu kadar mı gıcık, sevimsiz, vıcık vıcık bir tip olur ya? Tabi ki Başsihirbaz Aimery bahsettiğim kişi. Neyse sanırım bu noktada kendime hakim olup susmam lazım. Evet nerede kalmıştık? -,- Ama kim ne derse desin Kaptan Thorne ve Cress'in olduğu bölümleri okurken apayrı bir zevk aldım. Onların olduğu bölümleri okurken yüzümde hep böyle saçma sapan bir sırıtış vardı. Ah Kaptan Carswell Thorne. ( Ve tam bu noktada gözlerimden kalpli emojiler fışkırır. -,-) Seri bittiği için biraz içim buruk (ama hala ek kitap olan Levana'yı okumadım yehuuu -,-) ama yine de böyle tatlı, doğal ve tabi biraz da kaçık karakterlerle ( Ah tabi bir de etkileyici, sempatik.. Thorne gibi.) tanıştığım için çoook mutluyum. Eğer fantastik- macera türünde, özgün ve eğlenceli kitaplar okumak istiyorsanız bu seri nacizane tavsiyemdir.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/06/cress-kitap-yorumu.html Kaptan Thorne ve Cress, benim seride en çok sevdiğim iki karakter. Ayrıca bunu Winter'daki karakterleri de dahil ederek söylüyorum. Cress, böyle mini minnacık, tatlı mı tatlı ama çok da zeki, sevimli bir kızımız. Ve Kaptan Carswell Thorne. Onu anlatmaya kelimeler mi dayanır şimdi? Zaten her defasında bunu altını çize çize söylüyorum; böyle dinamik, enerji dolu, alaycı, zeki ve yakışıklı ama bunun yanında bad boy gibi de takılmayan erkek karakterleri çok seviyorum. Aslına bakarsanız Kaptan Thorne tam anlamıyla Vampir Akademisi'ndeki Adrian Ivashkov'a benziyordu bana göre. İkisinin de böyle vurdumduymaz görünmesine karşın ne kadar da ilgili ve zorluklar yaşayan karakterler olduğunu okurken anlıyoruz. Neyse konuyu saptırmaya da gerek yok aslında. Adrian da nereden çıktı şimdi? -,- Neyse son olarak şunu söylemeliyim ki, genel anlamda benim çok beğendiğim bir seri Ay Günlükleri. İlk iki kitabı ortalama bulduysanız bile bu kitapta eminim vooovv diyeceksiniz. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz orası ayrı.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/02/genc-wertherin-aclar-kitap-yorumu.html Kitabı şahsen çok sevdim; ki zaten Dünya Klasikleri arasına girerek pek fazla tartışmaya da maal vermeyen bir kitap. Sadece, klasik okumaya alışık değilseniz, kitabın dili belki size biraz ağır gelebilir. Çünkü içinde uzun cümleler de bulunduruyordu. Ama bunun haricinde, sizi bir şeyler hakkında düşündürecek bir kitap arıyorsanız, durmayın Genç Werther'in Acıları'nı okuyun derim.