Bugüne kadar Atatürk ve Fikriye hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi. Atatürk ile Fikriye arasındaki ölümsüz bir aşkın cinayetle sona ermesi (!) hala gizemini koruyor. Bu olayı araştıran Prof.Dr.Sema Güldoğdu'nun cinayete kurban gitmesi ve bunun arka planında yaşananlar... Casusluk romanlarını aratmayacak cinsten merak içinde okudum. Erhan Komiser, Selim ve Balıkçı Veli yine işbaşında... Yine Erhan komiserle birlikte Ankara sokaklarını gezip, bol bol çay içiyoruz...Polisiye sevenler için güzel bir kitap. Tavsiye ederim.
"Aslında beni kimse kitapla tanımadı. Genelevde benle yatan erkekler beni tanıdı. Oraya gelen herkes gözyaşlarımı gördü. Annem de gördü, kardeşim de gördü. Siyasiler de gördü., belediye başkanları da. Genelev patronları da. Ama kim dedi ki gel insan gibi yaşa? (s.201) Muhteşem bir kitap. Ayşe Tükrükçünün trajik hayatının bir özeti. Kitap, 9 yaşındayken amcasının aylarca tecavüze uğrayan Ayşe'nin, buna inanmayan ilgisiz ve kendisine şiddet uygulayan ailesi yüzünden kandırılarak geneleve satılması, durumu kabullenemeyip kaçma çalışmalarını, kendisine yardım eli uzatacağını söyleyenlerin ihanetlerini, ve Ayşe'nin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Kitabı boğazım düğümlenerek okudum. İnsanlar nasıl bu kadar kötü olabilir. Polislerin bile tecavüz ettiği her türlü işkencelere maruz kalan Ayşe Tükrükçü hayatın tüm kötülüklerine ve zorluklarına rağmen ayakta kalmış bir kahraman bence. Mücadelesinde saygı duyulacak başarılı bir kadın. Şuan "Hayata Sarıl Lokantasında" evsizlere aş ve iş veriyor. Başından geçen tüm felaketlere rağmen var olan ama yok sayılan hayatlara sahip çıkıyor. Okumanızı tavsiye ederim.
Nikolay Vasilyeviç Gogol den, Dostoyevski'nin 'hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık' dediği sarcıcı bir öykü. 'Palto' yılda 400 ruble kazanan Akakiy Akakiyeviç adlı sıradan bir Rus memurunun hayatından çok küçük bir kesiti anlatıyor. Maddi sıkıntı çeken Akakiy, eskiyen paltosunu yenilemek için türlü fedakarlıklar yaparak para biriktirir ve kendisine yeni bir palto diktirir. Ye kürküm ye misali onunla hep dalga geçen iş arkadaşları onu yeni paltosuyla görünce hemen ona iyi davranmaya başlıyorlar, hatta bir iş arkadaşı onu akşam evine davet ediyor. Bir palto insanın önemini nasıl da değiştiriyor. Paltosunu omuzlarına alıp sokaklarda bayramlıklarını giymiş bir çocuk gibi sevinçle dolaşan Akakiy için başka bir sorun daha ortaya çıkıyor 'o paltoyu korumak'. Akakiy'in paltosunu çaldırmasıyla hayatındaki asıl trajedi başlıyor. Özellikle aslında mühim olmayan insanların mühim kişiymiş gibi bulunduğu makamın önemini diğerlerinin gözünde daha da yükseltmek için her türlü yola başvurması bana çok tanıdık geldi. Hem gülünç, hem de üzücü, hem de eleştirel yanı olan güzel bir trajikomik öykü. Hikayenin fantastik bir son ile bitmesi de bence çok iyi olmuş. Akakiy'in kısa trajik öyküsü tam kalbime dokundu. Okumanızı tavsiye ederim. Kitapda bir alıntı: Ömrünün son demlerinde de olsa yoksulluk içinde geçen yaşamını bir anlığına neşeye boğan, palto biçimine bürünmüş gösterişli bir konuk tarafından ziyaret edilmiş, sefalet içinde geçen kasvetli hayatı kısa süreliğine de olsa renklenmiş; ama hemen ardından bu dünyanın en güçlü insanlarının bile üzerine çöken ölüm felaketi onun karşısına çıkıvermişti.(s.58)
Güzel bir öykü, kısa ve değişik... Gerçeküstü ama hoşuma gitti. Yüksek rütbeli bir burnun, ait olduğu kişiye tepeden bakmasının kısa öyküsü. Gogol kendini okutuyor. Gogol kesinlikle okunmaya değer.
"Ekmek Kavgası" kitabın adı her şeyi anlatıyor aslında. Kısa öykülerden oluşan bu kitabında yazar Orhan Kemal insanlarımızın sorunlarını çok güzel dile getirmiş. İnsanların ızdıraplarına, ümitsizliklerine, hayat ile mücadelesine etkileyici bir bakış. Gerçektende insanlarımız hep ekmek kavgası içinde. Kitabı Ankara kitap fuarından almıştım. Oğlu tarafından da imzalanmıştı. Benim için çok değerli bir kitap. Okumanızı tavsiye ederim.
Öldürmek için mükemmel bir gün... Afrikalı kız çocuklarını kaçırıp, onları istismar ettikten sonra öldüren ve kurbanlarının sol el serçe parmağını keserek imzasını atan bir seri katil... Film tadında bir gerilim-polisiye. Kitabı başından sonuna kadar heyecanla okudum. Sonu da süpriz bir biçimde bitiyor. Gerilim polisiye sevenlere taviye ederim.
Öğrencilerin kaldığı bir yurtta işlenen garip hırsızlık olayları ve ardından işlenen üç cinayet. Ve Belçikalı ünlü dedektif Hercule Poirot iş başında.... Ne zaman elime bir Agatha Christie kitabı alsam kafamı kaldıramıyorum. Bu nasıl bir kurgu, nasıl bir zeka. Yine tahmin ettiğim kişi katil çıkmadı ve yine tuhaf ipuçları ile şaşırtıcı son. Muhteşemdi.