inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (26/142)
Sırılsıklam Aşk
Sırılsıklam Aşk

7

https://illekitap.blogspot.com/2020/07/jessica-park-srlsklam-ask-flat-out-love.html Tavsiye üzerine aldığım bir kitaptı Sırılsıklam Aşık kitabı. Hatta bloga gelen yorumlardan birinde tavsiye edilmişti ve bende de hem tavsiye edilmesi hem de romans olması dolayısıyla bekletmeden aldım ve okudum. Aslında yeni bir kitap değil, 2015 yılında çıkmış bir kitap ve bunca zaman böyle bir kitabı neden görmemişim bilmiyorum sanırım Altın Kitaplar pek takip etmediğim yayınevlerinden biri olduğu için gözden kaçırdım bilemiyorum... Kitap genç yetişkin dediğimiz young adult türünde bir kitap. Bu yüzden genç kesimin çok severek okuyacağını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Sıkmıyor, zaman zaman eğlenceli zaman zaman duygusal bir kitap ve akıp gidiyor. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Julie üniversite için gittiği şehirde kalacağı evin aslında bir restoran olduğunu ve dolandırıldığını öğrendiğinde annesinin üniversiteden bir arkadaşı olan Erin'in ve ailesinin evinde kalmaya başlar. Evin aşırı zeki ve bir o kadar da kendi dünyasında asosyal yaşayan oğlu Matt ile evin küçük kızı ama bazı sorunları olan kızı Celeste ile yeni bir hayata adım atan Julie'yi bu evde hiç de tahmin edemeyeceği şeyler beklemektedir. Celeste'nin yaşadığı sorunlar ve travması sonucundaki tavırları, yaşından farklı davranmasının ardındaki sırrı çözüp kızın yaşına göre bir hayat yaşamaya çabalamasını amaçlarken Matt ile de farkına varmadan iyi arkadaş olurlar. Ama bütün bunlarla sınırlı kalmıyor olaylar... bir de evin büyük oğlu ve seyahatta olan Finn var... hem onun odasında kalması hem de genç adamla Facebook üzerinden mesajlaşmaları sonucunda içten içe ona aşık olmaya başlarken çözmesi gereken bir sürü sorun ortaya çıkar... Aslında kitabın konusu çok iyiydi. Yani bir yandan klasik bir genç yetişkin aşk romanı gibi görünürken bir yandan da ailenin içerisindeki gizemin ortaya çıkardığı sonuçlar daha da içerik katıyordu kitaba. Matt'in tavırları, Julie ile ilişkisi ve sohbetleri... kız kardeşi için yaptıkları... her şey çok güzeldi. Özellikle kitabın sonunda yapılan açıklamalar sonrasında gelen dolaylar zincirinde aslında ne kadar dikkatli ve Julie'ye değer verdiğini de görüyoruz. Finn... seyahatleri ile ilgili detayla, Julie'ye attığı mesajlar ve onunla iletişimi çok güzeldi. Okumaktan zevk aldığım satırlardı bir yerde... Celeste'nin ise tavırları, yaşadığı travma ile baş edememesinin sonucu olduğu belli olsa da henüz ergen bir kızın yapması gerekenleri yapmaması ve Julie'nin bu konuda ona yardım etmesi çok güzeldi. Aslında bütün bir aile yaşanılan olayla baş edememiş... tavırları ve kendilerini aileden uzaklaştırıp da ona göre davranmaları bunu gösteriyordu. Ah bu arada o olay ise... asla söyleyemem çünkü spoilerin dibi olur kitabın anlamı kalmaz okuyup anlamalısınız. Bir de kitapta Finn, Matt ve Julie gibi görünen bir aşk üçgeni var ama göründüğü gibi değil hiçbir şey. Ayrıca şunu söylemeliyim ki Matt çok güzel sevdin be çocuk :) Kitapta sevdiğim kadar sevmediğim şeylerde vardı. Tam olarak anlatamasam da bir şeyler olmamış hissi vardı hep içimde. Halbuki kitap akıcıydı, sıkmadan da okunuyordu ama o hissiyatı bana hissettiremedi. Kurgusu çok güzeldi ama yaşanılan duyguları bana hissettiremedi ne yazık ki. Bu yüzden de beni tatmin etmeyen bir şeyler var gibiydi. Bir de kitabın sonu bana çok fazla geçiştirilmiş ve Julie'nin olayları öğrenme yolu çok damdan düşer gibi geldi. Belki okuyanlara öyle gelmemiş olabilir ama ben öyle hissettim. Bu yüzden benim için ortalama bir kitaptı ne yazık ki.

Ruh Kırıcı
Ruh Kırıcı

7

https://illekitap.blogspot.com/2020/07/sebastian-fitzek-ruh-krc.html Favori psikolojik gerilim yazarlarımdan biri olan Sebastian Fitzek'in tek tek bütün kitaplarını okuyorum ve bu ay okuduğum ilk kitabı da Ruh Kırıcı oldu. Yazarın aynı zamanda okuduğum 4. kitabıydı ve itiraf etmek gerekirse diğer kitaplarının yanında bir tık gerideydi benim için... Üzgünüm Fitzek ama öyle hissettim. Öncelikle yazarın kurgularında hep bir gizem var ve bu gizemden kaynaklı bir gerilim de oluyor. Ancak vurgun haline gelen şey kesinlikle bunlarda da değil, nasıl başarıyor bilmiyorum ama okurken etrafındaki seslere kulak kabartacak, her an arkandan biri yaklaşacakmışçasına diken üstünde, tedirgin olmanı sağlayacak şekilde oluşturuyor kurgularını... aslında gerilmeni sağlayacak bir şey yokken öyle bir psikolojik oyuna sokuyor ki seni geriliyorsun. Yazarın bu konuda oldukça başarılı olduğunu söylemeliyim. Kitabın kurgusuna değinmek gerekirse, Profesör bir deney için üniversite öğrencilerinden ikisine bir hasta raporunu okutuyor. Bu raporda Ruh Kırıcı adı verilen bir seri katilin kim olduğu ve neler yaptığını, taktiklerini ve sonrasını anlatıyor. Ruh Kırıcı, kurbanları öldürmüyordu, hiçbir fiziksel zarar da vermiyordu... sadece ruhlarını baş edemeyecek şekilde yaralıyor ve bir süre sonra da ölmelerine neden oluyordu. Okunan bu raporda bir villada tedavi gören hastaların kar fırtınasında kaldıkları bir an Ruh Kırıcı'nın da onların yanında olmasını, tek tek hepsini peşine düşerken arkasındaki notlarla ipucu bırakmasını ve sonrasında olanları anlatıyordu. Ama asıl önemli olan Ruh Kırıcı'nın taktikler, yaptıkları, amacı ve sonrasında gelen olay zincirindeki gerilim ve psikolojik sınav... Ama asıl olay kitabın sonunda bomba gibi patlatılan olaydı... Öncelikle kitabın Ruh Kırıcı ile ilgili olan kısımların kurgusu çok iyiydi. Nasıl, neden, niye... her aklınıza gelecek soru kalıbını sorabileceğiniz ama sonunda da tatmin edici bir cevap alacağınız şekilde kurgulanmıştı. Özellikle villa da yaşananlar bir yerden sonra baya gerilmeme neden oldu, evde yalnızdım okuduğumda ve istemsizce evdeki sesleri dinler moda geçtim. O kısımlarda yazarın amacına ulaştığına eminim.. en azından benim açımdan. Ancak... her ne kadar kitabın başlangıcı iyi olsa da villada olaylar patlak verene kadar ki durgunluk beni sıktı da... evet Ruh Kırıcı'nın villada olayları başlattığı satırlar çok iyiydi bence ama onun haricinde olan detaylar… bilemiyorum sıkılmama neden olacak kadar da durgundu ve gitmedi de... Ayrıca kitabın sonundaki son nokta da oldukça yaratıcıydı ama açıkçası kitabı kapattığımda hissettiğim işte bu olması gerekirken eee dedim... bu muydu? Olmamıştı sanki... olmayan şeyler ya da oturmayan şeyler var gibiydi. Bilemiyorum ama hep bir eksiklik hissettim özellikle sonundaki profesörün açıklamalarında... olayla döngüsü arasındaki bağlantıları okurken... Yani öyle işte... kelimelere dökemediğim ama hissettiğim eksikliklerdi bunlar ne yazık ki… Yazarın okuduğum diğer kitapları buna kıyasla bu konuda daha iyiydi. Bu yüzden bir tık geride kalmış geldi okurken bana... Ortalamaydı bence... daha iyi olabilirdi bence... Okuyanlar varsa nasıl buldular merak ediyorum ama ben çok muhteşemdi diyebileceğim kadar sevemedim..

Gökten Üç Elma Düştü
Gökten Üç Elma Düştü

6

https://illekitap.blogspot.com/2020/06/merve-duman-gokten-uc-elma-dustu.html Gökten Üç Elma Düştü, çıktığından beri kapak tasarımı ve konusuyla ilgimi çeken bir kitaptı. Merve'nin kalemini de bildiğim için aldım hemen anca okuyabildim. Hatta takip ettiğim bloggerlardan biri olan mordüslerkitaplığı'ndan Gizem okumuş yorumlamış derken benim de canım çekti bir anda okumaya karar verdim ve okudum da :D Çok da iyi gitti açıkçası. Bu dönemde bolca gülmeye ihtiyacımız varken oldukça güldürdü beni :D Merve Duman'ın daha önceden Aşktan Sabıkalı kitabını okumuştum ve polisiye ile romansı çok güzel harmanladığını düşünmüştüm ki hala da öyle düşünüyorum bu türde yazmaya devam da etmeli. Hatta Kalpten Sabıkalı kitabını da kısa zamanda okuyacağım. Merve'nin bu kitapta diğer kitaplarına göre daha farklı bir kalemi vardı. Tam romantik komedi tadında hatta film izliyormuş gibiydi ki ben çok severim romantik komedileri okumayı da izlemeyi de. Kitabın konusuna değinmek gerekirse; bir gazetede fotoğrafçı olarak çalışan Nil, aynı gazetede çalışan Volkan ile hep çatışma içindedir. Bir gün genç adam hakkında asılsız bir dedikodunun yayılmasına neden olur ve bu dedikodu beraberinde de oldukça karmaşık olayları peşinde getirir. Dedikodudan sağ kurtulmayı söylediği yalanla başaran Nil, sonrasında yalanın başına açtığı olaylardan da aşık olduğu Volkan'ın güvenini kaybederek bedelini öder. Bununla da kalmaz devamında daha da olaylar karmaşık hale gelir. Volkan ile Nil aşklarını yaşayabilecekler mi olaylardan sağ çıkabilecekler mi onu okuyoruz. Hem de eğlenerek :D Nil'in kişiliğini çok sevdim. Küfür durumlarında verdiği tepkiler, oje takıntısını çok eğlenerek okudum. Özellikle oje takıntısı olan ben bu konuda çok iyi anladım onu. :) Lila ile Nil'in arasındaki ilişki ise bence kitabın en güzel tarafıydı. Volkan'ın ise... eğlenceli ama bir o kadar da has adam olduğunu düşündüm. Her ne kadar içinde çok tatlı bir adam barındırsa da bazen bir öküz çıktığını da görmek çok eğlendirdi. Araz... anlatılmaz yaşanır derim. Bu adamı çok sevdim. Erkan'ın öylesine bir melek olabileceğini tahmin hiç edemedim hep Volkan ile Nil'in başına bela olacağını düşündüm. Nur Banu ile Korkut ise... gençler favorilerimsiniz :D Kitabın en eğlenceli sahnelerinden biri benim nazarımda Nur Banu ile Korkut çiftinin Volkan ile Nil'i basarken basılmış moduna girmeleri, o kısımdaki tepkiler, konuşmalar kahkaha attırdı. Bir de elma muhabbeti var... o elmanın Nil'in başına iş açacağını biliyordum :D Lila, Nil ve Volkan üçlüsünün evdeki halleri çok tatlıydı. Genel olarak kitapta çok eğlenerek okuduğum satırlar vardı ama bir o kadar da daha fazla duygu okumak istediğim satırlarda oldu açıkçası. Romantiklik kısmında daha fazla duygu okumak isterdim açıkçası komedi kısmı ise yerindeydi bence. Merve'nin diğer kitabından kalemini bildiğim için bu kitabı ortalama bulduğumu üzülerek söylüyorum. Ama bir sondaki bu türde yazdığın kitaba azıcık daha duygu katarsan çok daha iyi olacaktır kitabın diye düşünüyorum. Romantik komedi severlere de denemelerini tavsiye ederim :) Özellikle çok bunaldığınızda ya da okuyamama durumunuzda iyi gidecek bir kitap.

Atlantis'in Maskesiz Yüzü   (Poseidon Savaşçıları #4 )
Atlantis'in Maskesiz Yüzü (Poseidon Savaşçıları #4 )

10

https://illekitap.blogspot.com/2020/06/alyssa-day-atlantisin-maskesiz-yuzu.html Poseidon Savaşçıları serisine devam ederken sıradaki kitabım serinin 4. kitabı savaşçıları arasında Vampir Tanrıça'nın elinde iki sene kalan ve yaralı yüzüyle kaçmayı başarabilen Alexios'tu. Diğer üç kitapla tanıdığımız ve yaralı yüzü dolayısıyla herkese itici geldiğini düşünürken kendini hep geri çeken Alexios'u okudum bu kitapta. Öncelikle tekrardan diyeyim, araya başka kitaplar sokunca bu serinin diğer kitapları biraz altlara kaldı bu yüzden belirtmek isityorum. 8 kitaptan oluşan Poseidon Savaşçıları Serisi, fantastik aşk türünde ve paranormal romans, vampirler, biçim değiştirenler, Tanrıça torunları, büyücüler ve daha da önemlisi mitleri kapsıyor... yani aklınıza ne gelebilirse bu kitapta vardı. Hatta bu seri de... Bu yüzden kelimenin tam anlamıyla fantastik türün hakkını veriyor. Alyssa Day'in bu kitapta da oldukça akıcı, aşk ve tutku dolu, heyecanlı, olayların zirvede olduğu ve nefessiz okunan bir kurgusu vardı. Okurken kesinlikle sıkılmıyorsunuz ve ne olacağını da merak ediyorsunuz. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, Atlantis'i yükseltmek için Trident'in kayıp taşlarından biri olan "Vampirin Felaketi" adı verilen elmasın peşine düşen Alexios, aralarına katıldığı asi gruba hem kendi arayışında hem de onların vampirlerle olan savaşlarında yer alır. Ancak hesaba katmadığı şey, asi grubun lideri Grace'e karlı hisleri. Çünkü Vampir Tanrıçası Anubisa'nın yanında iki yıl kapalı kaldıktan sonra yüzünün bir tarafında yaralı olan ve hep bu yara yüzünden itici geldiğini düşünerek hareket ederken Grace'in bunu önemsememesi, buna rağmen kalbini açabilecek olması Alexios'un da kalbini çalar... Hatta ikili arasına gerçekleşen ruh birleşmesi olayları ikisi arasında çözerken içlerindeki tereddütler için daha fazla iletişime gerek duymaktadır. Ama bunlara zamanları yoktur çünkü vampirler bir şekilde güçleniyorlardı ve biran önce Vampirin Felaketi elmasını ele geçirmeleri gerekmektedir. Birbirlerine güvenmeleri, kalplerine inanmaları ve sevgilerini dile getirmeleri haricinde yapabilecekleri tek şey inandıkları şey uğruna savaşmaktır. Detaylı yorumuma geçmeden önce söylemek istiyorum ki ilk üç kitapta hep Poseidon boy gösterirken burada Av Tanrıçası Diana'yı görmek çok güzeldi. Özellikle Alexios'un Diana'nın soyundan gelen Grace ile birlikte olmak için Tanrıça'dan izin alması çok tatlıydı. Tabi bu talebinin karşılığında da baba olabilecek olmasıyla aldı :D ayy şu an spoiler veriyor olabilirim ama Alexios'un baba olacak olmasına verdiği tepki çok şekerdi :D Neyse spoiler verdikten sonra ben yorumuma geri döneyim. Grace ile Alexios arasındaki çekim ve bu çekime verdikleri tepkiler süperdi. 3. kitap Atlantis'in Kurtuluşu'nda zaten Grace ile Alexios tanıştığını görmüştük ve kitabın o sahnenin devamından başlaması çok iyi oldu. Grace'in savaşçı kişiliği ve bundan ödün vermemesi çok güzeldi. Diğerlerinden bir tık daha farklıydı çünkü neyin ne olduğunu biliyordu bununla da kalmıyordu neyle karşı karşıya olduğunu bilerek savaşıyordu. Bu yüzden onun güçlü kişiliğini sevdim. Alexios'u ilk kitaplarda da sevmiştim ama özellikle merak ettiklerimdendi diyemem ama bu kitabı okurken aslında merak edilmesi gereken bir karakter olduğunu gördüm çünkü yaşadıklarından sonra neler hissettiği, diğerlerinin aksine güvensizliğini okumak aha zevkli oldu. Diğerleri gibi mükemmel Atlantisli görünüşünün aksine sahip olması ve ona göre tereddütlerini okumak hem farklı geldi hem de çok hoş bir değişiklik oldu. Grace ile aralarındaki ruh birleşmesi olmasına rağmen onun kendisini istemeyebileceğini düşünerek hareket etmesi, bu güvensizliği yaşaması ama Grace'in daha cesur olup adım atması çok güzeldi. Asi ekibinden Tiny ve Sam'i çok sevdim. Özellikle Sam'in tavırları çok güzeldi ve zaman zaman bu ikilinin çok eğlenceli sohbetleri oldu. Bu kitapta da Alaric'in acılarını okumak çok kötüydü. Bütün serinin en iyi kitabı Alaric olacakmış gibi geliyor ve hemen son kitaba atlayıp adamın mutlu oluşunu okumak istiyorum. Çok fena acı çekiyor adam resmen... kıyamıyorum... Bu kitapta Riley'in doğum yapmasını gördük. Ayy Conlan'ın baba olması, diğerlerinin tepkileri çok güzeldi. Çok sevdim o satırları... Özellikle söylemek istediğim bir sahne var ki... Alexios ve Grace iddialaşıyorlar hedefleri vurma konusunda... Grace 6 ok Alexios ise 6 hançer ile hedefi bulacaktır ve o sahnedeki sonuç 32 diş sırıtmama neden oldu. Yürü be kızım dedim resmen :D Perilerle ilgili olan detaylar çok ilginçti. Bütün fantastik canlılar var derken perileri unutmuşum bu kitapta onlarda dahil oldu geriye ne kaldı bilemiyorum. Sanırım kalmadı hiçbir şey... bir sonraki kitabı büyük merakla okuyacağım kesin neler olabilir daha... Serinin 4. kitabıydı ve çok sevdiğimi söyleyebilirim bu kitabı da. Seriyi şiddetle tavsiye ederim mutlaka deneyin bence. Özellikle fantastik severler ve mitolojik öğeleri sevenler kaçırmasınlar derim.

Hedef Sensin
Hedef Sensin

10

https://illekitap.blogspot.com/2020/06/meral-kr-hedef-sensin-miras-serisi-1.html Meral Kır'ın şimdiye kadar yayınlanmış bütün kitaplarını okumuş biri olarak yeni serisi ve yeni kitabı Hedef Sensin'i de çıktığı anda almıştım ama henüz okuyup da bitmesini istemediğimden okumayı erteliyordum ama dayanamadım hem de instagramda da okuma etkinliği olunca dedim ben de katılayım ve hemen başladım kitaba. Nefes kesen ve soluksuz okunan bir polisiye aşk kitabı ile karşılaştım. Meral Kır şimdiye kadar hiçbir kitabında beni şaşırtmadı hep beklentimi bana verdi ki her kitabında ondan daha çok şey beklememe rağmen o da hep daha fazlasını bana verdi. Bu konuda takdir ettiğim Türk yazarlardan biridir kendisi. Öncelikle akıcı, sürükleyici ve merak uyandırıcı bir kalemi var. Duyguları kaleme alış şekli tamamen okuru etkisi altına alacak ve okurken yüz ifadenizi etkileyecek şekilde kaleme alıyor. Olay döngüsü her zaman şaşırtıcı olmasının yanında bambaşka bir noktaya da parmak basıyor. Ama en önemli özelliği aşk romanına polisiyeyi öyle güzel harmanlıyor ki ben Türkiye'nin Nora Roberts, Linda Howard şubesi gibi kalemi var dediğimde bana güvenin. Aşk detaylarıyla sizi gülümsetirken polisiye detaylarıyla sizi öyle bir olay döngüsünün içine çekiyor ki tereddütte bıraktırıyor okuru ve aşkı seven tarafımız aynı zamanda çiftin mutlu yaşaması için polisiye detayları da çözümlemesini bekler hale geliyor. Meral Abla, ilk kitabından son kitabına kadar yazdığın her kitabı gözüm kapalı alırım dediğim yazarlardan biri ve beni her kitabıyla tatmin eden yazarlardan da aynı zamanda. Çünkü her kitabı bir öncesinden daha iyi ve daha şaşırtıcı detaylarla örülü. Kitabın kısaca konusuna değinmen gerekirse; Gazeteci olan Zeynep gece çalışıp da bir sabah evine girdiğinde kendi yatak odasında kendi yatağının üzerinde vahşice öldürülmüş bir kadın cesedi bulur ve verdiği tepkiyle, attığı çığlıkla bütün apartmanı sabah uyanmasına ve daire kapısına toplamasının yanında yan dairesinde yaşayan Savcı Güçer'in de dikkatini çeker ve olay döngüsü başlar. Çünkü yan dairesinde yaşıyor olmasına rağmen Güçer ile Zeynep tanışmıyorlardır ve Zeynep'in yatağındaki kızı bir gece önce en son Güçer görmüş, sarhoş kızın eve girmesine yardım etmiştir. Maktulün kimliği, öldürülüşü, katil kim soruları komiserleri ve savcıları araştırmaya çekerken işin içine dahil olan Güçer'de bu araştırmada yer almaktadır. Ama dava gereği ve yan dairesinde olmasından dolayı Zeynep ile Güçer arasında filizlenmeye başlayan aşk ise olayları daha da karmaşıklaştırır. Çünkü iki gencin arasındaki çekim geçmişlerinden gelen ve mesleklerinin sonucu olarak büyük sorunlara da yol açmaktadır. Çünkü aşklarını yaşamak isteseler de önlerinde yakalanmamış bir katil var ve bu katil ya Zeynep ya da Güçer ile bir geçmişten dolayı cinayet işledi... Bunun getirisi ve geçmişleri Güçer'i ve Zeynep'i çok büyük bir sınavdan geçirirken hem kendilerini bulmalarını hem sevmeyi öğrenmeleri hem aşkın getirilerini kabullenmeleri hem de bu cinayetin ardındaki sır perdesini çözmeye çalışmaları gerekmektedir. Öncelikle kitabı polisiye kısmına değinmek istiyorum. Her ne kadar koyu bir polisiye okuru olmasam da arada okumaktan zevk aldığım bir türdür. Dolayısıyla bu türde beni en tatmin eden şey tahmin katil ve sebepleridir. Çünkü olay döngüsü genelde tahmin edilebilinir oluyor bu türü okurları için ama sonuç ve sebep her zaman farklıdır ve yazarın hayal gücüne göre tatmin edici şaşırtıcılığa sahip olabilir. Meral abla da bu kitapta bunu yapmıştı. Katil öyle bir kişi çıkmıştı ki asla tahmin edemedim, aslında kafamda başka şüpheliler bile vardı ama şaşırtıcı detay oldu benim için. Ta ki Müjde'den gelen son sonuçlara göre tahminim biraz şekilde değiştirir gibi oldu ama onda bile tahmin etmedim açıkçası... İlk cinayetin işleniş şekli, tarifi, polisiye detaylar, adli tıp detayları çok iyiydi. Özellikle cinayetin işleniş biçimi... ahhh film izliyormuşum gibi gözümde canlandırdım ve kitaba başlangıç daha iyi olamazdı bence. Bir sonraki kitapta bunu nasıl geçersin Meral abla bilemiyorum ama bundan iyisi için beklemedeyim :D Zeynep'in kişiliği, olaylara verdiği tepki, Güçer ile olan diyalogları çok güzeldi. Hatta Güçer ile olan diyaloglarında çok eğlendiğim satırlar da oldu. Ancak genç kadının geçmişi... Güçer ile yaşadıkları bütün sorunların temeli de Zeynep'in geçmişi... o hayatı yaşayan çoğu kişi hayatta kalamaz ya da böylesine savaşamaz ama Zeynep'in hayatta kalma savaşı çok iyiydi. Zeynep'in babasının yaptıkları... bir baba nasıl böyle şeyler yapar dedirtiyor ama yapanlar var... hadi onu geçtim bir teyze nasıl böylesine kötü olabilir diye düşündürtüyor ama yine diyorum ki yapanlar var... Güçer ise... adamım sen ne fena çıktın öyle. Doruk'tan sonra favorim olabiliten var benden söylemesi. Sadece gamzene bile vurulabilirim hele bir de sağa doğru kıvrılan dudaklarına... offf :D Güçer'in güçlü kişiliği, savcı karakteri, olaylara bakış açısı çok iyiydi. Zaten olayı çözen de yine o oldu. Kaçırılan bir detayı bulmasıyla gerisi çorap söküğü gibi geldi. Tam da genç adamdan beklenen tavırdı bence. Güçer ile Zeynep'in çiftlikte yaşadıkları, ıslak hamburger halleri, çekilen resimlerdeki halleri çok güzeldi. Güçer'in Zeynep için yaptıkları çok tatlıydı hatta Paris muhabbeti süperdi. Çok ince bir adamsın ve sen her kızın rüyası olabilirsin özellikle o gamzen ve yamuk gülüşünle benim hayalimsin ama Doruk'tan sonra :D Bir de demezsem içimde kalır, Zeynep'in vejetaryan olması ama köfte yemesi süperdi :D benden bir tane daha var dedim. Çünkü ben de et ürünleri yemem ama köfte yerim, Zeynep'in de benden olması kitabın en sevdiğim detayı olduğunu itiraf etmeliyim :D Kitapta bolca Esmer'i gördük ve açıkçası Mehmet ne zaman kitaba gelecek dediğim anda geldi ve öyle bir geldi ki yıldırım gibiydi tam da ona yakışan şekilde... ve bizi güldürdü ve iç çektirerek karısını da alıp gitti :D Esmer ile Mehmet arasındaki sohbetler süperdi hatta bir alıntı da paylayacağım alıntılar postunda, asla es geçemem bu çifti çünkü sevdiğim çiftlerden biri kendileri. Gerçi bütün Sancaktarlar'ı ve eşlerini seviyorum - Asya hariç... Kitabın sonunda Esmer'in hamileliğini okumak çok güzeldi :D ayyy o satırları okuyunca direk 32 diş sırıttım. Hatta Esmer'i ara baskıları ve hasta gelemiyor işe muhabbetlerinde aklıma geldi açıkçası... Aferin Mehmet sana demek istiyorum çünkü Esmer'in pek de isteyerek çocuk yapacağını düşünemiyorum muhtemelen Mehmet kandırmıştır :D Kitapta diğer Sancaktarlar'ı görmek çok güzeldi. Atışmaları, sohbetleri ve aile ilişkileri çok güzeldi ve onları okumaktan çok zevk alıyorum. Özellikle Serra'yı hamile görmek ve Barış'ı da onun hamile hormonlarıyla savaşırken okumak çok iyiydi. Barış adamım güzel cevap verdin karına bravo sana :D Güçer'in Cem ile olan diyalogu ve yaşadıkları sonucunda Zeynep'in hamlesini bekliyordum okurken ama sonunu beklediğim gibi olmadı çünkü genelde böyle sahnelerde geçmiş unutulur geleceğe mutlu yelken açılır ya onu bekledim ama Meral abla beni yine şaşırttı ve ayrıcalığını koydu ortaya... Resmen Meral abla farkını koymanın yanında karakterlerin sanki kitap karakteri değil de gerçek hayattan bireylermişçesine tepkiler yazıyor ve bir yerde ben öyle yapmazdım dedirtmiyor ben de böyle yapardım denilen tepkiler yazıyor bu yüzden çok taktir ettim bir kere daha. O hastane odasında Güçer'in kalıp Zeynep ile mutlu sona ilerlemesi Meral abla için beklediğim olay olmazdı beklenmeyen Güçer'in gitmesi ve zamana bırakmalarıydı ki zaten de öyle oldu. Kitabın sonu ise... beklenmedikti... tamam böylesine bir son beklememiştim Güçer'in artık dayanamayıp Zeynep'i özlediği için geri döneceğini düşünmüştüm ama dönüşü daha muhteşem oldu :D Ayy amma çok konuştum biraz daha konuşursam çok fena spoiler vereceğim muhtemelen verdiğim kısımlar da vardır diye düşünüyorum. :) Kitabı ben çok çok beğendim ve umarım kısa zamanda yeni kitapları okuruz çünkü Meral ablanın bir sonraki karakteri kim ve olaylar nasıl olacak merakla beklemedeyim.

Lucca
Lucca

8

https://illekitap.blogspot.com/2020/06/seda-meydan-lucca.html Seda Meydan'ın kaleminden okuduğum ikinci kitabı Lucca. İtiraf etmem gerekirse her iki kitapta farklı kulvarlardaydı ve kendi kulvarlarında okumaktan zevk aldıklarımdan oldu. Öncelikle Kızgın Tavada Aşk kitabından daha farklıydı bu ve duygu bakımdan nedense daha yoğun geldi bana ki bunun sebebi de Lucca'nın karakteristik özellikleri olduğunu düşünüyorum. Bu kitapta da aile ilişkilerine, arkadaşlıklara deniliyor olması çok hoşuma gitti. Kardeşlerin ve hatta kuzenlerin arasındaki ilişki çok güzeldi. Kitap kurgu olarak akıcı ve sürükleyiciydi. Sıkmıyordu ve çabuk okunuyor hemen de bitiyordu. Ahh kitapla ilgili en önemli detayı söylemedim sanırım bence bu detay bu türü sevenlerin özellikle benimle aynı zevki paylaşanların radarına takılmasına sebep olacak. Kitap bir İtalyan aşk hikayesi... hafif de mafya dokunuşu da var ;) Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; İtalya'nın en karanlık ve acımasız ismine sahip olan Lucca, iki yıl önce gördüğünde etkilendiği ve biraz daha büyümesini bekleyerek sonrasında nüfuzunu kullanarak Beau ile evlenmek ister. Beau ne her ne kadar itiraz etse de bu evliliğe boyun eğmek zorunda kalır. Evlendiklerinde Lucca karısını her ne kadar hiçbir şeye zorlamasa da Beau, Lucca'nın çevresine girdikçe ve onun kendisine aşk dolu yaklaşımlarından tecrübesiz kalbini yavaş yavaş kocasına kaptırmaya başlar. Tam aşkını, ona olan tutkusunu itiraf ettiği sırada Lucca sınırsız bir mutluluk ile sınansa da Lucca'nın konumu ve içindeki ağabeyinin katiline karşı hissettiği intikam isteği ilişkilerini büyük bir sınavdan geçirirken geçmiş yakalarını bırakmaz. Sadece aşkları değil birbirlerine güvenleri de sınan genç çiftin önünde zorlu bir yolculuk başlar... Öncelikle her ne kadar yaptığı iş gereği kontrol manyağı ve aşırı sahiplenici olsa da duygularını saklamadan ne istediğini göstermekten çekinmeden davranan bir Lucca görmek çok güzeldi. O meşhur ben erkeğim ben söylemem, duygularımı belli etmem modunda bir adam değildi ki bu da benim en hoşuma giden detaydı. Çünkü Lucca konumundaki bir adamın böylesine sevdiği kadına karşı duygularını açık bir şekilde kendini göstermesi beklenenin ötesindeydi. Bu yüzden sevdim. Beau ise... her ne kadar istemediği ve zoraki yaptığı evliliğe sitemli olsa da onunda duygularını inkar etmeden ve açık gibi hep dışa vurarak göstermesi çok güzeldi. Özellikle istekleri konusunda Lucca'yla pes etmeden savaşması ve zaman zaman kocasının kendisine karşı olan zaafını kullanması da çok güzeldi. Eva ve Mario konusunda keşke olsaydı birliktelikleri Eva olumlu yaklaşsaydı diye düşündüm çünkü nedense Mario'nun da en az Lucca kadar iyi bir aşık ve koca olacağını düşünüyordum ki Eva'ya karşı duygularının yüceliğini seçimi kızın kendisine bırakarak gösterdi. Belki de Lucca ve Beau'nun son yaşadıkları olaylardan sonra kendisinin de Eva'ya aynısını yaşatmak istememesinden dolayı vazgeçti genç kızdan.. . Bilemiyorum ama Mario'nun da mutlu ve aşık olduğu bir hikayeyi okumak isterim... Kitaba dair birçok detayı çok sevdim. Özellikle Lucca'nın kıskançlıkları, sonrasında verdiği tepkiler falan tam konumuna yakışır sonuçlardı. Genelinde kitabı cidden sevdim ama... işte bu amada eksik bulduğum kısımlar saklı. Öncelikle Matthew ile ilgili olan olayda daha bir detay okumak isterdim. Bir de son geçirdikleri kaza ve onun getirdiği olayda daha fazla detay okumak isterdim. Normalde bu iki olayda daha detaylandırılmış olsaydı 5 üzerinden 5 likti kitap ama biraz hızlı geçilmiş olması beni tatmin etmedi bu yüzden ne yazık ki 4 puan verebilirim. Eğer sevgili yazarımız bu yorumu olurda okursa Mario içinde bir kitap olsa süper olur :) Tercihen Eva ile müthiş çift olurlar ;) Bu türün severlerin denemesini tavsiye ederim ben genelinde cidden sevdim :) Yazarın okumadığım tek kitabı Ken'an Diyarı onu da kısa zamanda alıp okuyacağım.

Efsunkar
Efsunkar

7

https://illekitap.blogspot.com/2020/06/arzu-khayal-efsunkar.html Yazarın daha önce Şahzade kitabını okumuştum ve ona dair detaylı yorumumu paylaşmıştım ki benim nazarımda ortalama bir kitaptı. Genelde de öyle düşündüğüm yazarların kitaplarına devam etmem ama bazen bir delilik yapıp tekrar şans veririm. Arzu Khayal da öyle yazarlardan biri oldu benim için. İtiraf etmek gerekirse neden aldığımı bilmediğim ama buna rağmen okurken 1 günde bitirdiğim bir kitap oldu :) Arzu Khayal'ın ilk kitabındaki gibi bunda da akıcı bir dili vardı, çabuk okunuyor, sıkmıyordu. Detaylı yorumuma girdiğimde bahsedeceğim ama yine de gereksiz gördüğüm detaylar vardı ve olmamasını tercih edeceğim detaylarda vardı en azından ben okurken öyle düşündüğüm detaylar. Bütün bunlara rağmen çabucak okuduğum kitaplardan biri oldu. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Azra beş yıl önce çok sevdiği nişanlısı düğün günü bir kazada kaybeden ve onun yasıyla geçirdiği beş yıl içinde hiçbir şekilde kaldığı yerden devam edemez. Babası kısının bu duruma artık müdahale etmesi gerektiğini düşündüğünde olaya el atar. Arkadaşının oğlu olan ve küçük birer çocukken Azra ile evlenmek istediğini söyleyen bunun süregelen devamında da yüreğinde tamamlanmamış bir aşk olan Rahşan'ın kızı ile evlenmesini sağlar. Azra her ne kadar buna karşı koymaya çalışsa da bir şekilde kabul eder ve olaylar evliliklerinden sonra başlar. Hayatı Rahşan'a zehir etmeye karar veren Azra ve Azra'nın aşkıyla tutuşan yüreğine rağmen yaralı kadına bir şekilde kendini sevdirmeye çalışan Rahşan'ın hikayesi başlar... Öncelikle her ne kadar geçerli sebepleri de olsa başka bir adama da aşık olsa hala onun yasını da tutuyor olsa Azra'nın Rahşan'a yaptıkları, dedikleri ve tavırlarının hiçbirini genç adam hak etmedi. Hele ki böylesine her şeyi alttan alıp da ona sessizce aşkını sunarken hiç hak etmedi! Oralarda Azra'ya çok kızdım... Ki her şeye rağmen, bütün yaptıklarına rağmen Rahşan'ın yaptıkları çok güzeldi. Rahşan ise... her ne kadar Sevgi ile olanlara kadar arkasında olsam da Sevgi ile olanlardan sonra Azra'nın tarafına geçtim çünkü arkadaşım ne olduğun belli değil kadınla ama yine de seviyorum aşığım dediğin karını bu kadın için hırpalıyorsun. Ben nazarımda bir erkeğin aldatması sadece yatması değildir, Rahşan'ın Sevgi'ye verdiği toleranslar, tavırlar, ilgili bile bir yerde Azra'yı aldatmasıdır. Her ne kadar karına karısı ile ilgili gerçekleri anlatsa da... Onun Sevgi ile olan ilişkisine rağmen Azra'nın tavırları ise... ahh Rahşan kendi kendine kaybettiriyorsun dedirtti. Kerem ile Yasemin'in hikayesi yarım kaldı keşke onları da mutlu sonlarını görebilseydik. Açıkçası okumayı çok isterdim çünkü bence her ikisi de geçmişlerinde yaralılardı ve hem birbirlerinin yaralarını sarıp hem de aşkla mutlu olabilirlerdi. Kitabın başında Rahşan'ın Azra'ya tavırlarını çok sevdiğimi söylemeliyim çünkü öyle güzel seviyordu ki... ama öyle seven bir adamın yapmaması gerekenleri yaptı bence. Azra ise sonradan anladı genç adama aşkını ama ondan sonrada onunla olabilmek için yaptıkları da çok güzeldi aslında normalde bir kadının asla kabul etmeyeceği şeyleri etti o da güzel sevdi ama en çok da aşklarını adam akıllı iletişim kuramamaları bozdu bence. Ne Rahşan oturum adam akıllı anlattı neler yaşadığını ne de Azra adam akıllı neler hissettiğinden bahsetti... bu da ilişkilerini yıprattı aşklarını büyük sınavdan geçirdi. Kitapta bence Rahşan ve Azra'nın mutlu sonu daha önce gelebilirdi gereksiz uzatıldığını düşündüğüm sahneler vardı. Mesela Rahşan'ın yaptığı kaza ve sonrası... o hatırlamama falan bence olmamalıydı. O kısımda Azra rahatsızlanıp hastaneye gittiğinde ya da Rahşan kaza yapıp da sonrasında her şey daha farklı olup da mutlu sona daha kısa zamanda gelebilirlerdi. Hadi yazar uygun görmüş hatırlamama durumu yapmış o kısımlarda tamam... Azra'nın sonrasında babası ile Rahşan'ın yaptığı sözleşmeyi görüp de verdiği tepki, kaçıp saklanması saçmaydı... Adam zaten hatırlamıyor neyi neden yaptığını sen tepki gösteriyorsun da adam neyi açıklasın sana... Bir de Mira detayı var... onun da son hamlesi olmasa da olurdu. Genelde kitabı sevmiş olsam da sonları olmamıştı özellikle kazadan sonrası. Ne yazık ki o kısımlar benim için gereksiz geldi. Tabi yazar bunu uygun görmüş yazmış emeğine sağlık ama benim 5 üzerinden 4 vereceğim yerde o kısımlar fazla uzatılmışlık hissi 3 vermeme neden oldu. Özellikle Yasemin ve Kerem'in hikayesi kitap olur mu bilmiyorum ama onu da okumak isterim çünkü cidden ilişkilerini merak ediyorum. Bir de yazarın Şahzade kitabına nazaran kalemi bunda daha iyi geldi bana diye araya sıkıştırayım.