inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (40/142)
Yolcu 23
Yolcu 23

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/07/sebastian-fitzen-yolcu-23.html Sebastian Fitzek'in okuduğum 3. kitabıydı Yolcu 23 ve kesinlikle favori yazarlarımdan biri oldu kendisi. Her kitabıyla hem kurgusuyla hayran bıraktırıyor hem de öyle bir son yaratıyor ki yok artık diyerek şaşkınlık içerisinde okuyorsunuz. Kurguları, sıkmıyor, su gibi akıyor, merak uyandırıyor, zaman zaman geriyor ve sonunun nereye bağlanacağını heyecanla bekliyorsunuz. Asla da sonları tahmin edilebilir olmuyor. Bu yüzden bu yazarın okuduğum üç kitabında da aynı zevki aldım ve diğer kitaplarında da alacağımı düşünüyorum. Göz Koleksiyoncusu, Paket ve Yolcu 23 okuduğum kitaplarıydı, en etkilendiğim kesinlikle Göz Koleksiyoncusu diyordum ama bu kitap onunla yarışır nitelikteydi. Muhteşemdi. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; her yıl gemi seyahatlerinde ortalama 23 yolcu kaybolduğu için bu kayıplara yolcu 23 adını veren seyahat gemisi kaptanları yine öyle bir vaka için Martin'i yolcu gemisine çağırırlar. Martin, yıllar önce oğlunu ve karısını seyahat gemisinde kaybetmiştir. Karısı ve oğlu intihar etmiştir. Aynı gemiye bu sefer başka bir intihar vakasını araştırmak için çağrılan Martin çok daha büyük bir olayla karşı karşıya kalıyor. Çünkü intihar ettiği zannedilen Yolcu 23'ün ölmediği geri geldiği anlaşılıyor. Yolcu 23 henüz 11 yaşında küçük bir kız çocuğudur. Martin hem bu kız çocuğunun nasıl hayatta kaldığını araştıracak hem de gemide yeni meydana gelmek üzere olan intihar vakasını çözmeye çalışacaktır. Tabi bütün bunların yanında kendi ailesi ile ilgili de bilinmeyen sırları da öğrenmeye başlamaktadır. Kitap hem bir cinayet, gizem, araştırma gibi görünüyorken karakterlerin psikolojik savaşlarını da anlatıyor. Ama en çok da çocuklarla ilgili dokunduğu o detaylar insanın tüylerini ürpertiyor. Çok fazla detay veremem bu tür kitaplarda spoiler bütün hevesi öldürür diye düşünüyorum ama şunu söyleyebilirim ki her zaman görünen doğru değildir, görünenin altında yatanlar da öğrenilmelidir. Bu kitap bir kez daha bunu gösteriyor bize. Kitapta Martin'in kendi içindeki savaşı, küçük Anouk'u araştırması, kendi ailesi ile ilgili sırları keşfetmesi muhteşem bir şekilde kurgulanmış ve birbirine bağlanmıştı. Bütün olay döngüsü tek bir noktaya giderken kitabın sonunda öyle bir detay ortaya çıkıyor ki aslında görünenin altındaki sebepler ve yapılanlar okuru hepten şaşırtıyor. Yazarın şaşırtıcı sonları bu kitapta da vardı. Kitabın sonunda olaylar bir bir çözülürken ortaya çıkan sırlar aslında baya şaşırtıcıydı. Bu detayları kurguya böylesine sağlam alması yazara karşı duyduğum hayranlığı arttırdı. Muhteşem detaylar, sır gibi saklanmış acımasız gerçekler, soluksuz akan bir kurgu ve şaşırtıcı bir sonla kitap mükemmeldi. Özellikle son bölümde Martin'in karşılaştığı gerçek, Tom'un karşılaştığı kadın... şöyle bir bakınca asla durdurulamayan bir döngünün varlığını gösteriyor. Psikolojik gerilim severler mutlaka denesinler bu kitabı. Bence bu yazarı kaçırmayın mutlaka deneyin. Ben şahsen bütün kitaplarını tek tek okumayı planlıyorum.

Limos - Mahşerin Dört Atlısı #2
Limos - Mahşerin Dört Atlısı #2

8

https://illekitap.blogspot.com/2019/07/larissa-ione-limos-mahserin-dort-atls-2.html Mahşerin Dört Atlısı serisinin ikinci kitabı Limos'u da okudum. Mitolojiyi, paranormal romans kitaplarını seviyorsanız mutlaka denemelisiniz. Ayrıca aşkı da savaşı da romantizmi de muhteşem şekilde işlenmişti. Ares'i çok sevmiştim ama Limos daha güzeldi. Kitapları sırayla okumalısınız, çünkü hikaye her ne kadar dört atlıyı anlatsa da devam niteliğinde. Bu kitapta da, Reseph'in mührü kırıldıktan sonra şeytani özellikleri ağır basmış mahşeri getirmek için kardeşlerinin de mührünü kırmaya çalışıyordu. İlk kitapta Ares'in mührünü kırmanın peşindeydi şimdi de Limos'un mührünü kırmayı amaçlıyordu ama tabi bu sırada Than'ın da mührünü kırmanın peşinde planları yapıyor temellerini atıyordu. Kitap, ciddi anlamda çok iyi kurgulanmıştır. Arik'in şeytanlar tarafından kaçırılıp Sheoul'a götürülmesi, orada işkence görmesi, bütün işkencelere karşı Arik'in dayanması, cesareti, sabrı ve Limos'a sadakati muhteşemdi. Limos'a sadakati diyorum çünkü Limos cehennemin Karanlık Lordu ile nişanlı ve Limos'un sevgilisi cehennemde onun adını haykırması, seslenmesi Limos'u Karanlık Lordu'n yanına çekecektir ancak bütün işkencelere rağmen Arik pes etmeyip Limos'a seslenmiyor ve bir şekilde ellerinden kaçmayı da başarıyor. Arik'in kendi ailesi ile ilişkisi çok güzeldi. Tıpkı Limos'un da kardeşleri ile ilişkisi süperdi. Özellikle Limos'un geçmişinden kalma bütün yalanlarının ortaya çıkmasından sonraki davranışları süperdi. Arik ile Limos'un arasındaki ilişki süperdi. Önce Limos'un yalanlarının yarattığı etki, sonrasında Arik'in affetmesi, birbirleriyle ilişkisi muhteşemdi. Çok romantikti. Nasıl aşk doluydu anlatamam okumanız lazım. Than konusunda ise, Regan'ın yaptığı planlar ve planlarının sonucu 3. Kitabı çok fazla merak etmeme neden oldu açıkçası. Bir an önce başlamak istememe neden oldu. Ay bitmeden seriyi bitirmeye niyetim var :) Ayrıca Reseph'in sonu da çok merak uyandırıcı, hala bir plan peşinde koşuyor ve hala dünyaya kıyameti yayıyor bu da her an dünyanın sonuna daha da yaklaşıldığını gösteriyor. Resmen seriyi peş peşe okumalı ve soluksuz bir maceraya adım atmalısınız. Bütün güzel yorumların ardında şikayetçi olduğum bir nokta var ki çeviri ve edisyon... hem imla hataları çok vardı hem de kitabın bir yerinde cümle çevrilmeden direk İngilizce olarak bırakılmıştır. Hadi çevirmen orayı öyle bıraktı edisyonda da mı dikkatlerini çekmedi. Anlaşılan çeviriden direk matbaaya gönderilen kitaplardan biri. Böylesine güzel kitapları çeviri ve edisyonla berbat ediyorlar ya nasıl sinir bozucu oluyor. Ben bu seriyi şiddetle tavsiye ederim muhteşem bir fantastik seri. Ancak +18 olduğunu da not düşeyim çünkü baya bir sex sahnesi var.

Görkemli Ölüm (Eve Dallas, #2)
Görkemli Ölüm (Eve Dallas, #2)

10

http://illekitap.blogspot.com/2019/07/nora-roberts-gorkemli-olum-olum-serisi-2.html Eve Dallas ya da Ölüm Serisi'nin ikinci kitabı Görkemli Ölüm kitabı da bitti. Bu seri romans olmanın yanında polisiye, dedektifli bir seri de aynı zamanda. Eğer polisiye seviyorsanız bence deneyin. Çünkü her ne kadar aşk dokunuşları olsa da kitaplarda hep bir seri cinayet vakası bulunmakta bu yüzden polisiye severlerin de severek okuyacağı türde bir seri. Nora Roberts'in bence bu türde -romantik suspense- iddialı kalemlerden biri olduğunu bir kez daha anladım ciddi anlamda kadın bu işi biliyor. Görkemli Ölüm kitabında Eve Dallas'ın yeni davası oldukça sevilen bir savcının boğazı kesilerek öldürülmesi ve bu cinayetlerin dur durak bilmemesi. Savcının ardından bir aktrisin de aynı tarzda öldürülmesi ve her ikisinin de ortak tanıdığı olarak tekrardan Roarke'nin adının geçmesi bütün olayı karman çorman ediyor. Çünkü ilk kitaptan sonra Eve ve Roarke bir ilişkiye başlamışlardı bu olaylar yüzünden ilişkileri büyük bir sınavdan geçiyor. Sınıfta mı kalacaklar yoksa aşklarına mı tutulacaklar diye merak ederken üçüncü bir cinayet katilin durmadan devam ediyor olması işleri iyice karmaşıklaştırır. Ama Eve o kadar dikkatli bir dedektif ki bazılarının normal deyip es geçeceği detayları yakalayarak katilin peşine düşüyor. Cinayetin işlenişi, katilin sebepleri, Eve'in katilin kim olduğunu bulması ve yakaladığı detaylar muhteşem bir şekilde kurgulanmıştır. Hayranlık duyulacak bir polisiye kıvamındaydı. Eve ve Roarke arasındaki ilişki ise... muhteşemdi. Roarke kesinlikle adamsın... Cinayet yüzünden kavga etmeleri, aralarının soğuk olması, Eve'in Roarke'ye gidişi... ilk seviyorum demeler... yapılan kaçamaklar… güvenler... her şey çok güzeldi. Roarke'in kütüphanesine Eve'in dalışı, sorgulaması ve sonrasında gelen itiraflar muhteşemdi. Bayıldım o sahneye. Eve'in son sahnede yaptıkları.. Roarke'nin balosundan kaçıp katilin peşine düşmesi, başına gelenler ve her zaman her daim yanında olduğunu gösteren Roarke muhteşemdi. Kitabın sonunda yapılan evlenme teklifi ise... biliyorum bu spoiler oldu ama demeden geçemeyeceğim çok iyiydi. :) Roarke'nin zamanlaması muhteşemdi. Bayıldım. Eve'in tepkisi falan.. ayyy çok güzeldi. Roarke'in bulunduğu her sahne abartısız muhteşemdi. Adamın her bir mimiği, söylediği söz, gözleri ile anlattığı şeyler... Ahh bir de Meksika'da sevişmelerini fark etmeden kameralara kaydedilmesi ve orada duyduğu mahcubiyet… Ahhh Roarke ahhh… seni tanıdıktan sonra nasıl evleneceğiz biz başkasıyla... Bu ay okumayı planladığım kitaplar var onlar olmasa mutlaka serinin 17 kitabını da peşpeşe bitirirdim :) O kadar iyi. Umarım Epsilon yeni basımlar yapar sizde alabilirsiniz bu seriyi. Ayrıca umarım serinin devamını da getirirler.

Çıplak Ölüm (Eve Dallas, #1)
Çıplak Ölüm (Eve Dallas, #1)

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/07/nora-roberts-cplak-olum-olum-serisi-1.html Herkesin şiddetle tavsiye ettiği, artık ilk kitaplarının ne yazık ki bulanamadığı ya da çok fahiş fiyatlara satıldığı seri olan Ölüm Serisi ya da bir diğer değişle Eve Dallas Serisi'nin ilk kitabı Çıplak Ölümü okuyanlar kulübüne bende katıldım. Seriyi toplamak baya zamanımı aldığını itiraf etmeliyim ve küçük bir servete de mal oldu açıkçası ama şunu söylemeliyim ki ilk kitabı okuduktan sonra kesinlikle değdi. Okuyan herkesin neden bu kadar sevdiğini çok net bir şekilde anladım mesela. Okurların neden Roarke diye ölüp bittiğini de anladım ve itiraf etmek gerekirse bütün kitap boyunca ben de ölüm bittim. Nora Roberts'in ülkemizde yayınlanan ve en çok okunan serilerinden biri. Romantik Suspence denilen romantik gerilim türünde ve yurt dışında kırk küsür kitabı yayınlanırken bir de 17 kitapta kalmış olup devamını henüz gelmemiştir. Ahh bir de 17'de 34'e atladı yayınevi ama ara kitaplarını çıkaracaklarını söylediler. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; ultra ileri teknolojili bir dönemi konu alıyor. Bu dönemde polis olan Eve Dallas, bir senatörün torununun öldürülmesi davasını alıyor ve ardından devam eden cinayetler oluyor. Bu arada kitabın konu olduğu dönemde daha teknolojik silahlar kullanılırken eski silahlar sadece koleksiyoncularda bulunuyor. Cinayet de eski silahlarla işlendiği için koleksiyonculardan biri olan Roarke şüpheliler listesine adını yazdırıyor. Eve de Roarke'yi dava ile ilgili sorguladığında Roarke ikisi arasında bir çekil olmaya başlıyor ve Roarke kafasına Eve'yi elde edeceğini koyuyor. Tabi bu sırada cinayetlerde devam ediyor ve Eve farkına varmadan bir seri katil davasının peşine koşturur oluyor. Tüm bunların yanında Roarke ile de iletişim kurmak durumunda kalırken iki gencin arasındaki çekim tavan yapıyor ve aralarında aşk filizleniyor. Kitapta hem romantizm okurken hem de bir polisiye detay okuyoruz. Kesinlikle benim gibi cıvık aşkı sevmeyenlerin bayılarak okuyacağı kitaplardan biri. Eve Dallas'ın karakterine, yeteneklerine ve savaşma gücüne hayran olmamak mümkün değil. Roarke ise.. .anlatılmaz yaşanır! Adam ultra zengin, gezegen sahibi, ülkenin yarısının sahibi olması falanı kenara bırakırsak karakteristik olarak biz kızların aradığı her şeye sahip diyebilirim. Tabi Roarke'nin kendi tabiriyle bir kadında aradığı her şeye de Eve sahip. :) Cinayetlerin işlenme tarz, detaylar çok güzel kurgulanmıştı. Özellikle sonunda bağlandığı nokta... itiraf ediyorum şaşırttı böyle bir şey beklemiyordum ve nedense ben de hep Eve'nin şüphelendiği gibi polis teşkilatından birini bekliyorum. Hatta Feeney bile olabilirdi. Roarke'nin Eve'e böylesine destek olması, yanında olması çok güzeldi. Hatta duygu inkarı falan olmadan kabullenip aşık olduğunu söylemesine bayıldım. Size saatlerce sürecek kadar Roarke'eyi anlatabilirim ama adamı yorumlarda okumamalı yaşamalısınız. İnsanların bu seriyi neden bu kadar çok sevdiğini anladım. Cidden dedikleri kadar varmış, süperdi! Bulabilir misiniz bilemiyorum ya da yayınevi yeniden baskı yapar mı onu da bilemiyorum. Ama umarım okuma şansınız olur ve kitabı okursunuz. Şiddetle tavsiye edebilirim bu seriyi size.

Oyun
Oyun

4

https://illekitap.blogspot.com/2019/06/stephen-king-oyun.html Bu ayın son kitabını da Stephen King kitabıyla yapayım dedim ve elime herkesin çok sevdiği Oyun kitabını aldım. Keşke bende çok sevdim diyebilseydim. Çünkü ne yazık ki sevemedim. Ve bir keşkem daha var o da keşke kitabı bitirebilseydim. Resmen okurken sayfalar akmadı, kelimeler gitmedi. Üç gün boyunca elimde süründü ve sadece 80 küsür sayfa okuyabildim. Ne yazık ki bu kitap pek benlik çıkmadı. Ya yazın okunacak bir kitap değildi ya kitabı okumak için doğru bir zamanda değildim ya da gerçekten bana hitap eden kitaplarından değildi. Neden bilmiyorum olmadı bu sefer. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Jessie kocasıyla beraber göl kenarındaki evlerine gidip bir gece kalacak ve kocasının fantezilerinden birini gerçekleştireceklerdir. Ancak Jessie'nin isteksizliği ve kocasını reddetmesi, kocasının ısrarıyla derken kocası Gerald aniden ölür. Jessie ise ıssız olan evde, çevrede elleri yatak başlığına kelepçeli ve sadece iç çamaşırı ile kalır. Asıl konu da oradan sonra başlıyor zaten. Anladığım ya da okuduğum kadarıyla çok fazla sohbet içerikli değil kitap. Olay da çok yok gibi. Jessie'nin kendi iç dünyasıyla savaşı ve psikolojisini anlatıyor diye düşünüyorum. Sonunu merak ediyorum, ama kitap akmıyor ve o kadar sıkıldım ki yarım bırakmak zorunda kaldım. Ama bir gün tıpkı Kara Kule serisine devam edeceğim gibi bu kitabı da baştan okumayı deneyeceğim. Umarım o zaman severim ama şimdilik pek sevemedim. Sabırlı bir okursanız deneyin ama kesinlikle yazın okunacak bir kitap değil bunu da not düşeyim. En azından benim için değildi.

Yalancının Mumu Aşkla Söner
Yalancının Mumu Aşkla Söner

7

https://illekitap.blogspot.com/2019/06/mehtap-soyuduru-cicek-yalancnn-mumu.html Bir Türk yazarın yorumuyla daha karşınızdayım. Çok sevgili Mordüşler Bloğundan Gizem, yazarın kitaplarının çok sevimli olduğunu söylemişti ben de hem onun sözlerine hem de kapağın sevimliliğine güvenerek okudum kitabı. Oldukça sevimli, fazlaca eğlenceli, çok fazla günlük hayatta karşılaşabileceğimiz detaylarla süslü olan bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Okurken eğleniyorsunuz ve bazen ne kadar da doğru dediğiniz veya aferin sana kızım dediğiniz çok fazla şeyi okuyorsunuz kitapta. O bakımdan karakterler her an bir yerden fırlayıp karşınıza çıkabilecek karakterlerdi. Bütün bunların yanında da zaman zaman sıkıldığımı da söylemeliyim. Özellikle kitabın başında, eğer hep böyle devam ederse yarım bırakırım diye düşündüğüm çok satır okudum ancak neyse ki ilerleyen sayfalarda karakterimiz Funda'nın iç sesleri ya da kendisi ile ilgili savaşı bir yerde azaldı da konuya girebildi diye düşündüm. Cidden kitabın başlarında sıkıldım. Ne okuyorum ben tereddütü de yaşadım ancak ilerleyen sayfalarda özellikle Cihan olaya dahil olduktan sonra hem eğlenceli hal aldı hem de sıkılmadan gülerek ve zaman zaman da kızarak bitirdim kitabı. Kitabın kısaca konusuna değinmek istiyorum; Funda veterinerlik bitirmiş ama asla mesleğini yapmayı planlamayan, babasından yadigar kalan otogardaki tostçu dükkanını işleten bir kız. İşleri o kadar kötü gidiyor ki hep bir çıkış yolu bulma çabasında. Bu çıkışlardan biri de gelen müşterilere kahve içene fal bedava diyerek fal bakıyor. Bir gün Cihan dükkana geliyor ve kahve içiyor. Cihan da psikolog ve annesiyle beraber özel klinikte çalışıyor. Klinik de annesinin... Aynı zamanda zengin aile çocuğu. Her neyse, Cihan'ın falına bakmak için Funda yalan falan söylerken yalanlar alıp başını gidiyor ve birden eşcinsel olduğunu dile getiriyor. Cihan'ın bu konuda ilgisini çekince Cihan tarafından kliğine davet edilir. Derken hem çok sıkı arkadaş oluyorlar hem de yavaştan aşk filizlenmeye başkamaktadır. Funda'nın birer birer yalanları ortaya serilirken ikili arasında romantik, sevimli ve eğlenceli bir sürü diyalog okuyoruz Cihan'ın Funda'ya karşı olan tavırları çok sevimliydi. Funda'nın hazır cevaplılığı, eğlenceli kişiliğini de çok sevdiğimi söylemeliyim. Çok aşırı duygu yoğunluğu yoktu ki ben genelde öyle kitapları severim ve ama değişik bir şekilde bu kitabı da sevdim sanırım. Romantik komedi tadındaydı keşke başlardaki ve aralardaki o Funda'nın alakasız düşünceleri olmasaydı diye düşünüyorum. O zaman daha çok sevebilirdim. Eğer sizi çok yormayacak, okurken eğlendirecek, hafif ve romantik bie kitap okumak isterseniz deneyin derim.

Kor Adası
Kor Adası

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/06/kimberley-freeman-kor-adas.html Kimberley Freeman, en sevdiğim yazarlardan biri olma yolunda ilerliyor. Yazarın kurgularının çok iyi olmasının yanında o kadar güçlü duygu aktarımları var ki resmen içinizde fırtınalar koparırken bir anda yüzünüze gülümseme oluşturabiliyor. Yazarın ,ülkemizde yayınlanan toplamda 7 kitabı var ve ben Kor Adası ile beraber üç kitabını okumuş bulunuyorum diğer 4 kitabı da okuma listeme aldım kesinlikle okuyacağım. Cidden es geçilmemesi gereken yazarlardan. Okuduğum üç kitabında da keşfettiğim ortak özellikle kadınların ne kadar güçlü olduğuna değinmesiydi. Kurgularında asla zayıf karakterler değil, her şeye rağmen güçlü ve hayatta kalmayı başaran karakterler yer alıyordu ve bu bir kadın olarak en sevdiğim özelliği oldu. Bu kitabında da kadın karakter her şeye rağmen ayakta kaldı ve güçlüydü. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, bir yazar olan ve büyük büyükannesinden kendisine miras kalmış olan Kor Adası'ndaki eve giden Nina orada büyük büyük annesinin günlüklerinin sayfalarını bulur. Hem onları merak edip okurken hem de yaşadığı yazar tıkanıklığını atlatmaya çalışırken bir yandan da kırık olan kalbi yeniden alevlenmeye başlamaktadır. Bütün bunların yanında geçmişte büyük büyükannesi Nell'in yanına mürebbiye olarak gelen Tilly'nin hayat hikayesine değiniyor kitap. Bence asıl hikaye de Tilly'nin hikayesi. Bütün acıları, çaresizlikleri, umutları, hayal kırıklıkları ve ihanetleri sonucunda hayatta kalmayı, ayakta kalabilmesi muhteşem bir şekilde anlatılmıştı. Onunda aşkı bulması, yaptığı hatalara rağmen mutluluğu yakalayıp yakalayamayacağını okumak eşsiz bir tat verdi. Tilly'nin yaşadıkları... kocası Jasper ile olan hayatı, evliliğe dair umutlarının yok oluşu, hayal kırıklığı, ihanete uğraması ve yalnız kalıp ayakta kalması muhteşem bir şekilde işlenmişti. Resmen bazı gülümseten detayların yanında okurun içini öfke ve kin fırtınaları estirecek detaylarla işlenmişti kurgu. O an yanımda Jasper olsaydı muhtemelen önce kazığa oturtur sonra parçalara bölerdim. Öylesine bir öfkeyle dolduracak şekilde şeyler yaptı ve yazar bunu öylesine iliklerimize işleyecek kadar muhteşem kurgulamıştı. Tilly'nin Kor Adası'na gitmesi ve orada Nell ile olan ilişkisi gülümseyerek okuduğum detaylardı. Nell'in babası Sterling ile arasındaki ilişki ise bence kitabın en güzel şeyiydi. Çünkü kitapta bence mutluluğu en çok hak eden karakterdi Tilly. Ama en çok hayran olunacak kadındı da aynı zamanda. Nina'ya gelirsek, onun Kor Adası'nda hayatı ve orada kalbini tekrardan açması güzeldi. Kitabı geçmişi geleceğe bağladığı noktaydı ve oldukça iyiydi de bence. Çünkü hep Tilly'nin hikayesinin Nina'ya nasıl bağlanacağını merak etmiştim. Ben bu kitaba bayıldım.Çok güçlü bir kurgusu vardı ve dediğim gibi duygular muhteşem anlatılmıştı. okuru iliklerine kadar hissettiriyordu duyguları. Bu yazarın kitaplarını neden ilk çıktığı zamanlarda okumadığımı sorgulamaya başladım ve yavaş yavaş yazarın bütün kitaplarını okumaya niyetlenmeme neden oldu. Size de tavsiye ederim, mutlaka okuyun.